Caroline
Barmenden istediğim içkiyi elime aldıktan sonra bara arkamı döndüm ve dirseklerimi tezgaha dayadım. Sahnede Sam ve Owen, tam anlamıyla seyircilere hayatlarında görebilecekleri en iyi gösteriyi sunuyorlardı.
Gözlerimi kapadım ve sağır edici müziğin ruhuma kadar inmesine izin verdim. Gözlerim kapalıyken bile Sam'in bateriyi nasıl yüzünde bir gülümsemeyle çaldığını tahmin edebiliyordum.
Bateri çalmak onun için her şeydi. Onun için, bu hayattan birazlığına bile olsun bir çıkış noktasıydı. Kendini sadece bir şeye odaklıyordu ve kendini ona bırakıyordu.
Bunu sadece yüzündeki gülümsemeden anlayabilirsiniz.
Gözlerimi açarak içkimden bir yudum aldım. Amacım sarhoş olmak değildi. Bu gece, tamamen ayık olacaktım. En azından amacım oydu. İçkiyi aşırıya kaçırmadan içecektim.
Gözlerim sahneye yöneldiğinde kendinden geçmiş bir Owen gördüm. Gitarı çalmadığını biliyordum. Gitarı amfiye bağlı değildi. Bunu, gitarla çılgın hareketler yapmaya başladığında görmüştüm.
Ama sahnenin tam altında çığlık atıp sersem gözlerle onu izleyen kızlardan, benden başkasının anladığından şüpheliydim.
İçkimden son yudumu aldıktan sonra arkamdaki tezgaha bıraktım bardağımı ve Matt veya Steven'ı aramaya gittim.
Sam çıktıktan sonra biraz oyalanmış, sonra beraber onun arabasıyla buraya gelmiştik. Kapıdan girdiğimiz an Matt, bir arkadaşıyla konuşacağını ve birazdan yanımıza geleceğimizi söylemişti. Steven'ı da kalabalıkta kaybetmiştim.
Matt gideli yarım saat olmuştu. 'Birazdan' derken düşünmüyordu herhalde.
Kalabalığın ortasına ilerledim. Etrafım dans eden, daha doğrusu birbirine sürtünen, ter ve içki kokan insanlarla doluydu.
Ter kokusu midemi bulandırsa da öğlen yemeğimi midemde tutmaya çalıştım. Gözlerim tanıdık birini bulma ümidi ile etrafı tarıyordu. Arkalara doğru ilerlediğimde duvar üstünde bir kaç kapı gördüm. Yaklaşık beş tane kapı vardı ve kapılar, spot ışıklarından dolayı siyah göründüğünden dolayı pek fark edilmiyordu. Oraya doğru yönelmeden olduğum yerde 360 derece dönerek tekrar etrafımı aradım. Etrafta Steven'ı yada Matt'i bulamayınca duvardaki ilk kapıya döndüm.
Elimi kapıyı tıklatmak için kaldırmıştım ki yarı yolda durdu.
Tıklamak mı? Kafan yerinde mi Car? Bu gürültüde duyacaklarından yüzde yüz eminim Car!
Vay canına, iç sesim her zaman bu kadar alaycı ve sinir bozucumuydu?
Kapa çeneni! Ben senim ve sen ben! Aş bunu artık!
Sürtük.
Aptal.
Kafamı sallayarak gerçek dünyaya döndüm. Kaşlarımın tekini kaldırarak belirsiz bir yere diktim gözlerimi. Ben az önce kendi iç sesimle mi kavga ettim? Sanırım bu kadar uzun süre boyunca ayık kalmak içkiden daha kötü bir etki yapıyordu.
Sonra bir şey fark ettim. Ben, bir barın arkasında, kahverengi bir duvarda, beş metre yakınından anca görünen siyah bir kapının önünde, tek elim omuzumun hizasında hareket etmeden, ben ve duvarın arasında, tek kaşım kalkık, kapıya bakıyordum.
Tüm bu zaman boyunca çatlak olduğunu biliyordum.
Kapa çeneni. Ugh.
Kafamı sertçe sallayarak kapıyıda oldukça sert açtım. Gözlerimi odanın içine çevirince olduğum yerde kaldım. Gözlerim irileşti ve yüzümü yaramaz bir sırıtış kapladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Farklılıklar |DEVAM ETMİYOR
Teen FictionBirbirimizden F A R K L I Y D I K Caroline Carmichael ve Sam Monroe ile tanışın. Bu iki kız cehenneme, pardon, liseye başladıklarında sürtük pon-pon kızları, kendini beğenmiş playboylar ve ineklerle dolu bir yerde bulurlar kendilerini. Ve kısa s...