SamanthaUykusuzluktan kapanan gözlerimi açık tutmaya çalışarak koltuğa daha da yayıldım. Yaklaşık iki gündür Matt'in uyanmasını bekliyorduk. Dört kişi küçücük odada iki gündür yemeyip içmeyip Matt'in izliyorduk. Caroline'ın kendini parçalamasının dışında kimse konuşmuyordu bile. Heath'in bile ilk defa ağladığını gördüğümde doktorları iyi bir şeyler söylemeleri için yumruklayacak duruma gelmiştim.
Ne kadar sinir bozucuydu olay hakkında hiçbir şey bilmemek. Çok sevdiğim arkadaşım hayatta kalmak için çabalıyordu ve onu bıçaklayan lanet olası adam dışarıda elini kolunu sallayarak gezebiliyor muydu? Bu muydu adalet? Gelen polisler gerçekten hiçbir bok yapamadan 'Adamı arıyoruz.' Diyebiliyorlar mıydı? Doktorların hiçbir şey yapmadan beklemelerine ne demeli? Gerçekten ellerinden bir şey gelmiyor muydu? Annem ile babam konusunda endişelenmem yetmiyormuş gibi bir de Matt hastaneye kaldırılmak zorunda mıydı?
Bazen gerçekten her şeyin biraz rahatlayıp derin nefes almamam için gerçekleştiğini düşünmeden edemiyordum. Sınav stresi bitiyor gay arkadaş problemi çıkıyor. O bitiyor ailemin sorunları ortaya çıkıyor. Ailem bitiyor arkadaşım bıçaklanıyor. Hayır, asosyal olmak en iyisi mi? Endişelenmene gerek kalmaz çünkü hakkında endişeleneceğin kimse yoktur.
İki gündür kendini hırpalayan Caroline sonunda yanımdaki koltuğa oturabildiğinde kendimi gerçekten yorulmuş hissediyordum. "Hadi biraz uyu Caroline," dedim gözlerim hafiften kapanırken. Beni reddeden bir mırıldanmadan sonra derin bir nefes verdi. Uyumayacağından emindim ama aramızda en çok uykuya ihtiyacı olan oydu. Steven ve Heath bir iki saatlik uykudan sonra bir şeyler atıştırmak için aşağı inmişti ve odada sadece ikimiz vardık. Riley sonra geleceğini söyleyip bir yere gitmişti. "Uyanınca yanında olmak istediğini biliyorum ama kendini bu kadar hırpalama. Ne olursa olsun biz-"
"Anlamıyor musun, Sam?" diye çıkıştı ağlamaktan çatallaşan sesiyle. İki gündür burnumuzdan getiriyordu ve bunu anlamayacak kadar kör olmuştu üzüntüden. "Ben dışarı çıkmasaydım şuan aramızdan bir kişinin eksilebileceğini anlayamıyor musun?" dedi gözlerini kısıp bana bakarken. Ona yardım etmeye, pozitif enerji yollamaya çalışırken umursamaz damgası yemek burnumdan solumama neden olmuştu. Şuan en son istediğim şey kavga etmekti ama Caroline Matt'i önemseyen tek kişiymiş gibi davranıyordu.
"Matt'i önemsemediğimi mi sanıyorsun?" diye karşılık verdim bende. Sinirlerim tepeme çıkmıştı.
"Neden üzülen sadece senmişsin gibi düşüncelere kapılıp bana çıkışıyorsun?""Hah!"
"Üzülmek sadece ağlamak değil Caroline." Dedim tekrar sakinleşerek. Cidden aklımı kaçırmak üzereydim.
"Sadece Matt için endişeleniyorum anladın mı?" dedi sesini daha da yükselterek. "İki gün oldu! Koskoca iki gün! Ve doktorlar pozitif bir şey söylemiyor!" kendini tutamıyormuşçasına ayaklandı ve odayı turlamaya başladı. "Lanet olası uzun saçlı herifin teki en yakın arkadaşımızı bıçaklıyor ve sen böyle tepkisiz ka-"
"Yeter!" gözlerimi sinirden olabildiğince açıp ayağa kalktım ve Caroline'ın duraklamasını sağladım. "Anladın mı? Yeter! Lanet olası iki gündür bir gram uyumadım ve bu kadar üzüldüğüm yetmezmiş gibi bir de senin dırdırını çekiyorum!"
Ağzı şaşkın bir şekilde aralandı ve göğsünde kavuşturduğu kolları iki yanına düştü. "Sam.."
"Hepimiz ağlamaktan hüsran olalım ve teselli duyabileceğimiz biri kalmasın değil mi? Bunu mu istiyorsun? İki gündür sabah akşam 'Matt iyi olacak, endişelenmeni gerektirecek bir şey yok, sakin ol, ağlama, ağlama, ağlama..' demekten bıktım! Bir kere olsun sen yanıma gelip 'Her şey düzelecek, Sam.' Dedin mi?" tekrar gözleri dolmaya başlarken hiçbir şey söylemedi. "Matt senin olduğu kadar benimde arkadaşım. Benim üzülmediğimi mi sanıyorsun? Ben de en az senin ona değer verdiğin kadar değer-" telefonumun salak melodi sesi kulaklarıma dolduğunda sözümü yarım bıraktım ve sinirimi atarmışçasına derin bir nefes vererek telefon ekranına baktım. Ekranda annem yazısını görünce biraz duraksayıp olayların düzelmeye başladığını hayal etmeye başlamıştım ki odanın kapısı açıldı ve Heath ve Steven içeri girdi. Telefonu açmadan Caroline'a bir bakış attım. Elbette onların yanında konuşamazdım. Hızlı adımlarla odadan çıktım ve odanın biraz uzağına gidip aramayı cevapladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Farklılıklar |DEVAM ETMİYOR
Teen FictionBirbirimizden F A R K L I Y D I K Caroline Carmichael ve Sam Monroe ile tanışın. Bu iki kız cehenneme, pardon, liseye başladıklarında sürtük pon-pon kızları, kendini beğenmiş playboylar ve ineklerle dolu bir yerde bulurlar kendilerini. Ve kısa s...