Samantha
"Sam!" Yastığıma daha da sarılarak gözlerimi sıktım. Yatağım beni bırakmıyordu. Gece bu kadar rahat değildi diye geçirdim içimden. "Geç kalacağız, kalk artık!" Sinirle bağıran kişinin Caroline olduğunu anlamam çok uzun sürmemişti. Her sabah olduğu gibi yine beni uyandırmaya çalışıyordu ama uyanmayacaktım. "Beni duyduğunu biliyorum!" Birkaç saniye sonra yüzümde hissettiğim suyla gözlerimi sinirle açtım. Otuz iki dış sırıtan Heath'e bakınca yüzümdeki sinir kayboldu.
"Yüzüm ıslandı." Dedim yüzümü yastığıma kurularken.
"Buradaki amacımız da o zaten." Elindeki şişeyi masanın üzerine bırakarak çıktı odadan. Arkasından bakarken Caroline önüme geçti ve bana sinirli bir bakış attı.
"Kalk. Üstünü. Giyin. Hemen." Yavaşça yataktan kalktım ve odadan çıkıp banyoya yürüdüm. İçeri girdiğimde Matt dişlerini fırçalıyordu.
"Günaydın." Dedim yanına yürürken. Günaydın demeye çalışırken yüzüme fırlayan köpükler sabah sabah beni güldüren tek şeydi. Yüzümü iyice yıkadım ve kuruladım. Banyodan çıkıp aşağıya indim ve dünden kalan kurabiyelerden iki tanesini elime aldım. Koltukta oturan Heath'in yanına attım kendimi.
"Günaydın." Dedi bağcıklarını bağlarken. Ağzımdaki lokmayı bitirip dediğini tekrarladım. Aynı zamanda yaptıklarını izliyordum.
"Erken mi gidiyorsun?"
"Evet." Ben nedenini sorar gibi bakarken ağaya kalkmıştı. "Dün akşam bir kızla mesajlaştım." Üzerinde tam oturan düşük bel pantolonunu yukarı çekti ama yürümeye başladığı anda düşeceğini o da biliyordu. "Sabah sporu." Dedi göz kırparken. Yüzümü ekşittikten sonra güldü ve yanımdan uzaklaştı. İkinci kurabiyemi bitirdikten sonra kalktım ve yukarı çıkmak için merdivenlere yöneldim.
"Hala giyinmedin mi sen?" Dedi Caroline merdivenlerin başında gözlerini kısmış bana bakarken.
"Aç mı kalmamı istiyorsun?" Yavaş yavaş yukarı çıktım ve tekrar banyoya girdim. Dişlerimi fırçaladım ve giyinmek için odama gittim. Yani odamıza. Caroline iyi bir oda arkadaşıydı. Kitaplarını kendi dolabına sığdıramayınca hepsini benimkine doldurmasını saymazsak öyleydi. Siyah dar bir pantolonla üzerine beyaz bir tişört giydim. Tamam, okulun ilk günleri geçmişti ve kıyafet konusunu pek önemsemiyordum. Hep kullandığım parfümümü sıkıp üzerime bir hırka geçirdim. Elbette parfümümü hırkaya da sıkmıştım. Parfüm banyosu yapmak genelde yaptığım bir şeydi. Çantamı aldıktan sonra odadan çıkıp merdivenlere ilerledim ve merdivenleri ikişer ikişer inerek kapının önünde bekleyen Caroline ve Steven'in yanına yürüdüm.
"Matt nerede?" Dedim dolaptan geçen gün aldığım ayakkabıyı çıkartırken.
"Heath'le beraber gitti." Aklıma Heath'le olan konuşmamız gelince yine yüzümü buruşturdum ve hangi kız olabileceğini düşünmeye başladım. Ben ayakkabımı giyince çıktık ve Steven'ın arabasına bindik. Arkaya oturmuştum böylece uzanıp, varana kadar biraz daha kestirebilirdim. Ama sürekli kapıya kafamı çarpmamı sağlayan tümsekler ve Steven'in sınavlar hakkında Caroline'a bir şeyler anlatması buna engel olmuştu. Yüzümü asarak arabadan indim ve onları beklemeden okula girdim. Üzerindeki yazılardan dolabımı tanımak zor olmuyordu. Dolapta yazılı olan programa göre kitabımı aldım ve matematik sınıfına ilerledim. Sabah sabah matematik dersine girmemiz günün en büyük esprisi olmalıydı. Zaten uykum vardı. Beynimi yormak için uğraşıyordum ama söz geçiremiyordum. Kafamı kitabın üzerine koydum ve birkaç dakikalığına olsa da gözlerimi kapadım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Farklılıklar |DEVAM ETMİYOR
Teen FictionBirbirimizden F A R K L I Y D I K Caroline Carmichael ve Sam Monroe ile tanışın. Bu iki kız cehenneme, pardon, liseye başladıklarında sürtük pon-pon kızları, kendini beğenmiş playboylar ve ineklerle dolu bir yerde bulurlar kendilerini. Ve kısa s...