□BÖLÜM 11□

224 31 12
                                    

Yorum atan ve beni yanlız bırakmayan herkese bölüm ithaf edeceğim. Seviyorum siziğhy!! Lütfen vote ve yorum atın 👄👄
MULTİMEDİA: Büşra - Naz Ölçal Yoksun

...

Uyandığımı fark ettiğimde gözlerime dolan acı ile irkildim. Bu güneş ışığıydı. Aah lanet olsun. Ellerimi gözlerime götürdüm ve mırıldanmaya başladım. Aslında ne dediğimi bilmiyordum fakat sesimin "Agsdaassdzff" gibi çıktığına emindim. Gözlerimi açıp Emreyi aradım fakat ortalıklarda yoktu. WoW sanırım Emre ilk defa benden önce uyanmıştı.

Hemen kalktım ve aynanın karşısına geçtim. "Amanın" kelimesi döküldü ağzımdan. Saçlarımda yine sıkıntı yoktu ama yüzüm gözüm dağılmıştı. Hemen gidip yüzümü yıkadım ve saçlarımı topuz yaptım. Makyajsız güzel değildim. Yani en azından ben öyle düşünüyordum. Kendimi hep koyu renk ruj ile görmeye alışık olduğumdan rujsuz halim bana garip geliyordu. Odama dönüp gardrobuma koştum. Bugün okula gideceltik. Hızlıca bir kombin yaptım.

  Çok cici oldum beghy!Neyse

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Çok cici oldum beghy!
Neyse. Hemen gidip aynanın karşısında makyajımı yaptım. Kalın bir eyeliner. Veee uygun ruju aramaya başladım. Eteğimle aynı renk aradım ama bulamadım. Bende gizlice Büşra ve Korayın odasına girmeye karar verdim. Sonuçta oda benim kıyafetlerimi giyiyordu. Allah allah! Sessiz adımlarla odaya girdim. Büşra yoktu fakat Koray horul horul uyuyordu. Onu uyandırmamaya özen göstererek makyaj masasına gittim. Rujlarının olduğu kutuyu açtım ve uygun bir renk aradım. Birden elime Avon un koyu renk ruju gelince hemen alıp eteğimle yan yana getirdim. İkiside aynı renkti!! Hemen sürdüm ve yerine koyup odadan sıvıştım. İşte ben. İşte ajan Ahsen.

Kendini övmeyi bırakta aşağı in odanın kapısının önünde duruyorsun . Anlayacaklar.

Tabii ya. Hemen eteğimi düzelttim ve merdivenlerden inmeye başladım. Büşra kahvaltı ediyordu. Salondaki koltuklara yığılmış diğer tayfayı görünce sordum "Neden kahvaltı etmiyorsunuz?" Ve hepsinden bir adet 'malmısın' bakışı ile birlikte "Ramazan Ayı salak" cevabı aldım. Sayi ya. Ama ben oruç tutamıyordum. Panik atağım her an tutabilir ve hap içmek zorunda kalabilirdim. Büşonunda tansiyonu vardı ve hap içmesi gerekiyordu. Bende diğerlerine 'haha ezikler' bakışı atıp kahvaltı ettim.

Anılın merdivenlerden ağıtlar yakarak indiğini duyunca gülmeden edemedik. "Aney aney... Bokmu yedim lan ben. Ağzım kamaştı laan. Kahvaltıda edemiyom." Bu çocuk çok fazla Aykut Elmas izliyordu. Kahvaltımız bitince hiç beklemeden çıktık.
...

Okula girdik. Artık hep aynı şeyi söylemekten bıkmıştım ama yine herkes bana bakıyordu. Neyim var oğlum?! Ne yani?? Emre bakışlardan rahatsız olmuş olacak ki kolunu omuzuma attı. Ona bakıp gülümsedim ve merdivenlerden çıkmaya başladık. Sınıfa girdiğimizde boş sıra bulmakta zorluk çektik. En önde son bir yer kalmıştı orasıda açıkçası bana göre değildi. Cam kenarındaki en arkaya gittim. Tek bir çanta vardı. Üzerinde rozetler olan iyi bir markanın çantasıydı. Yeşil renkliydi ve üzerinde turuncu işlemeler vardı. Önce çantayı elime alıp göz devirdim sonrada herkesin bakışları arasında çantayı karşı duvara fırlatıp oturdum. Açıkçası umrumda değildi. Tek umrumda olan uykumun olduğu ve buraya oturup uyumak istediğimdi.

Edebiyat hocasının kalın sesli bağrışları arasında uyandım. Bağırmıyordu lan adam resmen anırıyordu. "Son kez soruyorum bu çantayı buraya kim attı?! Hahaha. Sonunda bu hocayada kafayı yedirttim. Helal olsun bana. Ama şov daha yeni başlıyordu. Hafifçe gülümsedim ve ayağa kalkıp sağ elimi havaya kaldırdım "Ben yaptım. Uyuyordum da duyamamışım. İsterseniz kusura bakabilirsiniz."

Hoca önce gözlerini büyüttü sonrada tek kaşını havaya kaldırıp sordu "Adın ne senin?!". Adam kendini bir bok sanıyordu gailba. İmalı laflar, emir vermeler. "Birincisi adım Ahsen. İkincisi bir daha bana emir verirsen seni bu okuldan attırırım."

Hoca küçümseyici bakışlarını göndererek kahkaha atmaya başladı. Gerizekalı. Baktım susmuyor sesimi yükselterek "Rahatım havası vermeye çalışıp gülerken altına kaçıracaksın. Dikkat et." dedim. Durdu ve sordu "Nasıl olacakmış o. Beni okuldan attırmak ha?!" Bu sefer ben ona küçümseyici bakışlarımı gönderdim. "Şöyle olacak." diyip telefonumu çıkarttım ve mesaj yazmaya başladım. Aynı zamanda yazdıklarımı hocayada okuyordum "Edebiyat hocası yerine bir torbacı koymuşlar ve ben bunun dersine girmek istemiyorum. Gereği yapılırsa sevinirim." Vee gönder.

Hoca sordu "Kime attın bu mesajı? Sırıtarak cevap verdim "Müdüre..." Hoca gülerek "Senin gibi birini mi takacak koskoca müdür? Seni fazla şımartmışlar." dedi. Anlayamazdı. Babam çok ünlü bir iş adamıydı. O olmasa zaten çoktan okuldan atılmıştım. Müdürde babamı tanıyordu. Yani sözüme karşı gelmesi birazCIK olanaksızdı. Saate baktım çünkü müdürün birazdan içeri girip edebiyatçıyı kovacağına neredeyse emindim. "Şimdi göreceksin kim kimi takacak."

Vee BUM. Müdür içeri girdi. Edebiyat Hocası na dönüp "Hakan Bey bu konuda açıklama yapamayacağım ama okuldan ayrılmanız gerekiyor." dedi. Hahahahaaa demiştim. Bu müdürü seviyordum be. Tipi yoktu. Saçıda yoktu ama iyi adamdı. Edebiyat Hocası önce afalladı, sonra ise bağırmaya başladı "Ne yani. Bir kız yüzünden işimden mi olacağım?!-" Birşey daha söyleyecekti ama takmadım ve lafını kestim. "Malmısın hoca kovuldun işte. İdrak etmen bittiyse ikile diyorum hani." Bunu dedikten sonra elimi havaya kaldırıp parmaklarımı hafifçe salladım. (Bay bay anlamında)

Bütün sınıf bana hayretler içerisinde bakarken yerime oturdum ve "Saolun müdür bey." dedim. Müdürse 'okey' anlamında sağ gözünü kırptı ve sınıftan çıktı. Adamın kafası cilalanmış gibi parlıyordu lan... Aslında ESKİ edebiyat hocasının da tipi fena değildi. Ne kadar saçları bağımsızlığını ilan etmiş olsada...

Biz hocasız bir edebiyat dersindeyken birden kapı tıklandı ve içeriye uzun boylu, dağınık kahverengi saçlı ve yeşil gözlü bir meteor girdi. Elinde bir tane poster vardı. Sınıftaki mantar panoya posteri asıp geldiği gibi toz oldu. Bir anda herkes postere üşüşmüştü. En önde oturan kıza seslendim. "Heey Melis!" Kız önce bana döndü ve ona mı sesleniyorum diye doğrulamaya çalıştı. "Eee şey.. ben mi?" hızlıca göz devirdim ve "Bu sınıfta senden başka Melis var mı acaba?!" diye ani bir çıkış yaptım. Kızın omuzlarına inen dalgalı saçları vardı ve açıkçası güzeldi. Üzerinde salaş bir hırka ve şort vardı. Mırıldanarak cevap verdi "Aslında benim adım Melis değil.." dedi. Yaa ben ne istiyorum kız ne söylüyor yaa!! "Lan banane senin isminden şu posteri getirsene bana." dedim. Kız hemen ayağa kalktı ve posteri mantar panodan söküp getirdi. Hızlıca elime alıp inceledim.

Yeni okul için maskeli balo. Eski balomuzda sizi gelip gelmeme konusunda serbest bırakmıştık ve 26 kişi gelmişti. Bundan dolayı katılım ve maske takmak zorunludur.
Tarih....
Adres....
Saat....

Pfff. Neden?!?! Neden maskeli balo?? Maskeli balolardan diğerleri gibi zevk alamayan tek kişi bendim. Diğerleri maske ile gizlenip diğerlerini trolleyebiliyorlardı. Fakat ben. Okulda benden başka kırmızı saçlı görmemiştim. Beni hemen tanıyorlardı. Zaten oldum olası baloları sevmezdim. Ama katılacaktım... Yani en azından zorundaydım. Balo yarın uygulama otelinde olacaktı. Ama uygulama otelinin alt katında. Orası kocaman bir bardı. Yani balo değilde parti gibi olacaktı.

Acaba Savaş gelecek miydi? Peki ya ben ne giymeliydim?? Aklımda deli sorular... Bunları eve dönünce düşünmeye karar verdim ve kendimi sıramda uykuya teslim ettim.

Bu bölüm acklsila ya ithafımdır.☺
BÖLÜM SORUSU
Sizce baloda dans olsaydı (olmayacak😂) Ahsen kiminle dans ederdi?

Külkedisi Depresyonda #Wattys2017Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin