□BÖLÜM 15□

226 32 8
                                    

GEÇMİŞİN ÇIĞLIKLARI #1
(21/05/2013)

Rüya'mı elinden tutup evden çıkarttım. Parlayan gözleri ile etrafı inceliyordu. O dalgalı saçları kim görse gözü kalırdı. Ben onu, o etrafı incelerken birden bana dönüp sordu. "Abla. Bende senin gibi saçlarımı boyatmak istiyorum. Benimkilerde kırmızı olsun." Kıkırdadım ve cevap verdim. "Sen daha küçüksün prensesim. Biraz büyü seninkileride boyatacağız. Sanada benimkiler gibi bileklikler alacağız. Hem şimdi pikniğimize bakalım. Bak geldik bile."

Mevsimlik elbisesini savurarak kendi etrafına dönü ve parka doğru koştu. Biraz büyüsün ben ona neler neler alacaktım. Annemler Amerikada holding te idi. Benim prensesimi de bakıcılara bırakıyorlardı. Bende dayanamadım ve Rüya yı bizim eve aldım. Ona biz bakıyorduk.

Parkın çimlik alanına gittim ve masaya piknik sepetini koydum. İçinden ötüyü çıkarttım ve masaya serdim. Ara sıra Rüya ya göz atıyordum. Teker teker meyveleri ve sandwiçleri sepetten çıkarttım. Son olarak meyve sularımızıda çıkarttım. Rüya elbisesini savura savura dolaşıyordu. Bir süre onu izledim. Kaydıraklardan kayışını etrafı izleyişini... Sonra onu yanıma çağırdım "Rüya gel bebeğim yemek vakti." Hemen koşarak yanıma geldi. Söz dinlemeyen çocuklar gibi değildi. Şımarıkta değildi. Eee kimin kardeşi😂😂

Yanağıma bir öpücük kondurdu ve oda yanıma oturdu. 1sandwiçi benim önüme, diğer birinide onun önüne koydum. İkimizde yemeye başladık. Onun meyve suyunuda kendiminki ile beraber açtım. İkimizde yemeklerimizi yedik. Onun eline bir armut tutuşturup kendi elime de elma aldım. Onun armutu daha fazla sevdiğini biliyordum. Birlikte ayağa kalktık ve sepetten topu ve kamerayı çıkarttım. Rüya hemen elimden kamerayı kaptı. Bende topu aldım. Rüya hemen kamerayı açtı ve etrafı videoya almaya başladı. Bir yandanda konuşuyordu. "Merhaba. Bugün ablam ile birlikte parka piknik yapmaya geldik. Bakın az önce yemeklerimizi bitirdik. Şimdide top oynayacağız ama önce ben size etrafı gezdireceğim." Parkın etrafında hızlı bir tür attıktan sonra yanıma geldi. Elimden tuttu ve "Hadi abla. Şimdi top oynayabiliriz." Ve parmağıyla masaya koyduğum topu gösterdi. "Tamam bitanem. Topu alıp geliyorum. Bir yere ayrılma" dedim. Alnına bir öpücük kondurdum ve masaya yöneldim.

Masaya ulaştım ve topu elime aldım. Topun alt kısmında elime birşey battı. Topu ters çevirdim ve baktım. Topa bir diken batmıştı. Toptan dikeni söktüm ve plastik topun sönüşünü izledim. Arkamı dönerken seslendim. "Rüya bebeğim topumuza dik- Rüya!! Rüyaa!" Yerde duran mavi kameraya baktım. Bu onun kamerasıydı. Ama Rüya neredeydi? Onu kaybetmiştim! Dizlerimin üstüne çöktüm ve ağlarken kameraya uzanıp aldım.

Hemen kalktım ve bakınıp son sesimle "Rüyaa!" diye bağırıyordum. Birden kaydırağın önünde onu gördüm. Arkası dönüktü. Elbisesinden tanımıştım onu. Hemen kolundan tutup bana döndürdüm onu. Rüya değildi bu! Başka bir kızdı. Onu nasıl kaybederdim... O sinirle kızı yere ittim ve dolaşmaya devam ettim. Ağlamaya ve "Rüyaa ablacıımm!" diye bağırmaya devam ettim. Önüme bakmadığım için önümdeki herşeye çarpıyordum. Bir kadını duydum "Kızım önüne bak biraz man-" lafını kestim ve bağırmaya başladım "Sikerim önünü kardeşim kayboldu!! Kayboldu... Onu kaybettim. Onu ben kaybettim!!!" Ve Dizlerimin üstüne çöktüm. Gözlerimden akan yaşlar o kadar fazlaydı ki ağzımı doldurmuştu. Çığlıklar atarak Rüya diye sayıklayarak ve hıçkırarak ağlıyordum. Birden herkes başıma toplandı ve bir ağızdan konuşmaya başladılar. Bunlar klasik teselli sözleri idi sadece. Bir kadın "Ben polise haber verdim. Şimdi burada olurlar. Sen merak etme." dedi ve uzaklaştı.

Hemen titreyen ellerimle telefonumu aldım ve Emreyi aradım. Telefon çalmaya başladı. Birden telefon açılınca. "Emre çabuk parka gel. Rüya... Rüya kayboldu." Hemen telefon yüzüme kapandı sonra. Polis arabasının siren seslerini duydum ve hemen ayağa kalktım. Beynimde 'Rüya yı sen kaybettin. O senin yüzünden yok.' Sesleri yankılanıyordu. Herşey benim suçumdu. Polisler yanıma yaklaştı ve aramızda şu diyalog geçti.

+Rüya Özcanın ablasısınız değil mi?

-Evet. Ablasıyım. Lütfen söyleyin onu bulabilir misiniz?

+Elimizden geleni yapıyoruz hanfendi fakat bunun için yardımınıza ihtiyacım olacak. Lütfen sakin olun.

+Şimdi sakince cevap verin lüften. Onu en son ne zaman gördünüz?

-O elinde mavi kamerasıyla duruyordu. Masaya topu almaya gittim. Dön- (hıçkırık) döndüğümde o yoktu.

İleriden bir fren sesi duydum. Arabadan Emre Koray ve Büşra indi. Büşra hemen yanıma geldi ve bana sıkıca sarıldı. 5 dakika boyunca ben ağladım o ise bana sarıldı kaldı. Ona sarılmış dururken arkada Emrenin polise bağırdığını duyabiliyordum. "Hepinizin ebesini sikeyim. Küçücük kız lan! O beş yaşında bir kız! Hepinizin ama koyayım. Bulun şu kızı! Duydu-" ve polis Emrenin lafını kesti "Emre Bey arama çalışmaları başladı. Kaçırılma olduğundan şüpeleniyoruz. Lüften sakin olun."

Koray birden ortadan kaybolmuştu fakat onu düşünecek halim yoktu. Ağlamamı durduramıyordum. Ben ağladıkça Büşra bana daha sıkı sarılıyordu. Onunda ağlamaktan gözleri kıpkırmızı olmuştu. Emre gelip yanımıza oturdu ve elimde oynadığım kameraya baktı. "O nedir?" Burnumu çekerek cevap verdim "Rüyanın kamerası. Kaybolmadan 5 saniye önce çektiği video var." dedim ve kamerayı açtım. Rüyanın sesini duymamla ağlamam hızlandı. "Merhaba. Bugün ablam ile birlikte parka piknik yapmaya geldik. Bakın az önce yemeklerimizi bitirdik. Şimdide top oynayacağız ama önce ben size etrafı gezdireceğim."

Ve koşmaya başladı. Ben deli gibi ağlamaya başladım. Sonra Emre bağırdı aniden "Ahsen durdur. Bende hemen durdurdum. Emre parmağı ile ağacın arkasından Rüya ya bakan adamı gösterdi. Adamın yüzü net değildi fakat boynunda kocaman bir ejderha dövmesi vardı. Sadece 1 saniyelik bölümde görünüyordu fakat dövme çok büyük olduğu için göze çarpıyordu. Bağırarak ağlamaya başladım. "O beş yaşında! O pezevenk adam Rüyamdan ne istiyor?! Ve sonra Emre beni sıkıca sardı. "Tamam Ahsen. Senin suçun değildi. Demekki biri onu kaçırmayı kafasına koymuştu. Koray gelince şu dövmeli adamı onada anlatırız. Görev dağılımı yaparız. O adam kendini bir şekilde ele verecektir zaten." Geri çekildim ve Emrenin elini tuttum. Onu bulmalıydık.

Yerde bağdaş kurduk. Benim ani krizlerimle geçen yarım saat sonunda Koray elinde kağıtlar ve duvar zımbası ile geldi. Oda bizim yanımıza oturdu. Oda gelince ona videodaki adamdan bahsettik. Sonra Emre söze başladı.

"Şimdi. Bu adamı bulup Rüya yı kurtarmamız gerekiyor. Öncelikle sakin olalım. En önemli duyuruyu ilk ve son defa yapıyorum. Bende dahil hiçbir mazoşist evet öyle bakma Ahsen burada ikimizden başka mazoşist yok, kendine zarar vermeyi aklından bile geçirmeyecek. Koray kayıp ilanları çıkartmış. Koray sen bu civarlardaki tüm sokaklara şu belgeleri as. Ben araba ile buralarda gezinip Rüya yı arayacağım sonrada tüm ejderha dövmesi olan sicilli suçluları araştıraştıracağım. Ahsen ile Büşra siz eve gidin. Eğer Rüya kaçırılmamışsa yani kaybolmuşsa eve dönebilir. Büşra bu arada sen evde bilgisayardan sosyal medyaya kayıp haberleri yay. Biri görürse bizim ev telefonunu arasın. Aklıma gelenler bu kadar. Polise sorarsak eve gidin diyecek biliyorum çünkü..."

Hepimiz ayağa kalkınca Emrenin kolunu tuttum ve ağlama ile karışık mırıltılar çıkarttım. "Emre ben ne yapacağım? Prensesim kayıpken böyle elim kolum bağlı duramam." Emre bana sıkıca sarıldı ve "Ahsen biliyorum ama şuanlık yapabileceğimiz birşey yok. Lüften Büşra ile eve git. Ona yardım edebilirsin." Ağlamaya devam ederek Büşranın yanına döndüm. Birlikte eve doğru yürümeye başladık.

Herşey 2 dakikada olmuştu... Tüm mutluluğum, umutlarım ve hayatım bir plastik top ile birlikte sönüp gitmişti ellerimde. Ya o hiç bulunamazssaydı?? Herşey benim yüzümdendi işte. Rüyamı o siktiğimin parkına götürmek zorundaydım sanki!! Onu ben kaybetmiştim. Bu vicdan azabı ile yaşamaktansa hiç yaşamamayı tercih ederdim. Eve girdiğimiz gibi kendimi banyoya kilitledim. Duşa kabinin fayansında duran jileti aldım elime. Ve hiç düşünmeden sol bileğime bastırdım.

Külkedisi Depresyonda #Wattys2017Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin