□BÖLÜM 5□

325 35 3
                                    

Hepiniz benum canumsunuzz. Sizi seviyrem. 💜 Geçen bölüm bölümlerin kısa olduğunu msj atan arkadaşa gitsin 😂😂 O kendini biliyor. Vote unutmayalım.💓
MULTİMEDİA: Ahsen Özcan - Avril Lavigne What the Hell

...

Uyandığımda nedense içimde bir enerji olduğunu fark ettim. Bugün cumartesiydi ve Savaşla konuşacaktık. Dün saat 6 da akşam yemeği yiyip bara gitmeyi planlamıştık. İyi giyinmem gerekiyordu. Gözlerimi ovuşturarak ayağa kalktım ve kapının arkasında asılmış olan bornozumu aldım. Odamızın banyosuna girdim ve kapıyı kilitledim. Kıyafetlerimi teker teker çıkarttım. Tam duşa kabine adımımı atacaktım ki camın önünde duran jilet dikkatimi çekti. Ne zamandan beri yapmıyorum diye düşündüm. Dönüp jileti elime aldım. Koluma derin ve uzun çizikler atarken başımı geriye attım ve sırıttım. Kolum kandan görülemeyinceye kadar kestim. En sonunda jileti yere attım ve kabine girdim. Hep düz çizikler atardım fakat bu sefer çetele tablosu gibi kesmiştim. Suyu ılığa ayarladım ve kabinin içine oturup düşünmeye başladım. Abaza iç sesimi dinledim.

Ahseen yeter artık kızım. Kendine gel. Sende Songül gibi Savaşla aşkı karıştırma. Ben sana oynaşma demiyorum güzelim ama sakın aşık olma.

Bak birde soğuk espiri yapıyor gerizekalı. Merak etme cicim. Ben aşık oooolllmaaaaamm.

Son günlerde olan olmuştu. Lisemiz artık Kayı Meslek Lisesi olmuş ve rekabet artmıştı. İlk günden 4. Sıradaydım fakat daha fazlası gerekiyordu. Daha fazlası... Saçlarımı çikolata kokulu şampuanımla güzelce köpürttüm. Bir çikolatadan daha iyi birşey varsa oda daha fazla çikolatadır. Buda bir Ahsen atasözü. Sonra direk vücudumu zeytinyağlı sabun ile yüzümü Dove ile yıkayıp kendimi dışarı attım. Klostrofobim den dolayı kabin bana kötü geliyordu. Sırf bunun için geniş bir duşakabin yaptırmıştık fakat bu bile yeterli değildi. Bornozumu giyidim ve banyodan çıktım. Kendimi yatağa attım ve bornozumun suyu çekmesi için beklerken telefonumu elime aldım. (Iphone 6plus boru değil). Hemen wattpad a girdim ve 'Adrianistin Edebiyat Kitabı' adlı hikâyeden 5 bölüm daha okudum.

Söktün defalarca diktim o küçük ellerinle açtığını ve sızlayan bütün yaralarımı. Olmadı...

Cem Adrian hastasıyım. Hemde tam anlamıyla. Adamın sesi 7 oktavdı ve harikalar yaratıyordu.

E birde yaquşuqlu olunca..

Sen sus iç ses. Cem benim yavrum. Tuz kralım. Bir bölüm daha okursam ağlayacağımı bildiğimden telefonumu kapattım ve yatağa koydum. Cumartesi günü olduğu için saat 4 gibi yatmış, 3 gibi uyanmıştım. Hayvanatlık gibi gelebilir ama 3 e kadar uyumuştum. Buda üstümü değiştirmek, kahvaltı (öğle yemeğiXD)mi yemek ve çıkmak için 3 saatimin kaldığını gösteriyordu. Hemen bir kombin yaptım. (Multimedia) Dişlerimi fırçaladım ve saçlarımı kuruttum. 1 saatim kaldıı. Derken elim ayağıma dolaştı. Hemen makyaj masama gittim ve kalınından bir eyeliner çektim. Gözlüğümüde takınca aynaya baktım ve kendimle gurur duyduğumu söyledim. Erken çıkmak istemediğimden bekledim. Kapıda kornayı duyunca dışarı çıktım. Kapımızın önünde bir limuzin duruyordu. Eskiden bizde kullanıyorduk fakat düzgün şöför bulamamıştık.

Yavaş adımlarla arabaya yaklaştım ve şöförün açtığı kapıdan içeri girdim. İkili koltuklar vardı. Savaşın yanına geçtim. 2-3 dakika sonra "Genelde limuzini gören kızlar koşarak gelirdi. Şaşırttın beni."diye mırıldandı. Ukala işte "Eskiden bizim de vardı fakat mersedesi tercih ettik." dedim. Sırıttı. Benim varis olduğumu bilmiyordu. Zengin olduğumuzuda. Çok merak ediyormuş gibi sordum. "Limuzinleriniz var. Baban hangi holding te çalışıyor?" hafif gülümsedi ve "Posion" dedi. Negegegegegegeegegeggeegegegegegegegegegegegegegegegegegegegegegegegegegegegegegegegege. Savaşın babası benim babamın ofisinde çalışıyordu. Bende dururmuyum yapıştırdım direk "Ne tesadüf yaa benimde babam Posion Holding in sahibi. Dünya küçük Savaş Şanlı."😎 Aslında tam babamın değil. Emrelerin babalarıyla ortak fakat aynı yola çıkmıyor mu? Önce şaşırdı, sonra gözlerini pörtletti sonrada sordu "Sen varismisin ?" "Gailba" diye cevap verdim ve sonra kimseden çıt çıkmadı. İnmemize az kala "Babalarımız ortak olucak gailba. Haberin olsun." dedi. Fazla da umrumda olmazdı gerçi. Bize 5.000 geliyor mu? Gerisi fasa fiso.

Araba (limuzin 👊 ) durunca Savaşın bir kibarlık yapıp kapıyı açmasını bekledim. Oysa o sadece kendi kapısını açmıştı ve camdan bana 'ne bekliyorsun?' bakışı atıyordu. Gözlerimi devirip pöfleyerek dışarı çıktım. Yok böyle birşey abi camış işte... Lokanta gayet lükstü. Merdivenlerinden karidoruna kadar kırmızı halı bize eşlik etti. Girişteki kaltak tipli kısa etekli kadın elinde not defteri ile Savaşa yaklaştı. Sözde giriş numarası alıyordu ama bıraksam içine düşecekti Savaşın. Bir adım geriledim ve "On air güzelim. Çekinme düş çocuğun içine. Ben yokmuşum gibi." dedim iğneleyici bir tonla. Savaş sırıtmaya başladı. Kız ise yüzünü buruşturmuş bana bakıyordu. O kadar rencide etmek istememiştim fakat lafı yerleştirmeden edemedim. "Bu arada yüzünü buruşturma 2cm kapatıcı sürmüşsünde çatlıyor." dedim. Kız önce düşündü ve sonra bana doğru bir adım attı. Sert görünmeye çalışıyordu ama tabiri caizse sıçmıştı ve şuan sıvıyordu. "Bana bulaşma!" dedi. Hafifçe gülümsedim. O kadar saf ve gerizekalıydı ki... Sertçe çenesini tuttum ve kulağına eğilmek yerine onun kulağını ağzıma yaklaştırdım. Savaşın bizi izlediğini bildiğimden asi bir tavırla Savaşında duyabileceği tonda lafımı yerleştirdim. "Birincisi eğer bana sesini yükseltirsen belanıda senide sikerim. İkincisi fazla zıplama, donun görünüyor." Sonra çenesinden tutarak kafasını sertçe ittim ve Savaşın yanına geri döndüm.

Kız derin bir nefes alarak yerine döndü. Bizde Savaşla içeri geçtik. Randevu almıştı hemde en orta masadan. Açıkçası fiyatından haberim yoktu ama fazla takmamaya çalıştım. Masaya yaklaşırken birden gözler üstümüze toplanınca Savaş duraksadı. Sonuçta ünlü isimlerin varisleriydik ve tanınıyorduk. Kolunu girmem için büktü. Hafifçe sırıtarak "Bugün güldürüyorsun beni. Herkese gülmem." dedim ve koluna girdim. Sırıtarak cevap verdi "Herkesi güldürmem." Woow Savaş Şanlı dan beklenmeyen laflar..

Masaya yaklaştık. Sandalyemi çekti mi? Tabikide HAYIR

-Kızım taş çocuk bulmuşsun birde sandalyemi çeksin diyorsun. Cidden malsın sen.
-Eehh yeter lan iç ses isen iç sesliğini bil. Ayrıca ben sandalyemi çeksin demedim!

Abaza iç sesim bile tutarsız olduğumu söylüyordu."Sen ne biçim bir iç sessin yaa." Savaş gülmemek için dudaklarını birbirine bastırıyordu. Oha. Sanırım az önceki lafı dışından söylemiştim. Allah belamı versin. Allah cidden belamı versin. Bu nasıl iş??! Hemen havayı dağıtmaya çalışarak öksürdüm. Savaş tam gülecekti ama gelen garson ile birlikte kendine çeki düzen verdi. Bana ufak bir gülümseme atarak "Bu haftanın spesiyal yemeği varmı Ömer?" diye sordu. Büyük ihtimal garson ile yakındı. İsmi ile hitap ettiğine göre... Garson "Tabii Savaş Bey özel spesiyal etlerimiz var." diye cevap verdi. Tabii benim sesim çıkmıyor. Aklımda deli sorular.(Spesiyal ne demek?) Sonuçta biz anlamayız öyle şeylerden. Savaş "Tamam o zaman ben ondan alıyorum. Ahsen sen ne istiyorsun?" Diye sordu. Ben nereden bileyim?! Sen daha rezil et kendini Ahsen. Gerizekalı.

"Bende Savaşın aldığından istiyorum." dedim. Garson tamam anlamında kafasını salladı ve gitti. Peh. Kolay atlattım. Savaşa baktığımda tabağı ile oynuyordu. Yüzü o kadar belirgin ve pürüssüzdü ki.. Yüzündeki piercing ler mazoşistliğimi tetikliyor ve ona olan sempatimi arttırıyordu. Sonra gözleri gözlerim ile buluşunca hemen bende tabağıma baktım. Sonra neden buraya geldiğimizi hatırladım ve sordum. "Dökül bakalım Savaş. Bu babanın amacı ne?"
YAĞMUR

Külkedisi Depresyonda #Wattys2017Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin