□BÖLÜM 43□

70 6 0
                                    

Merhaba canlar 👐 Çok kısa bir duyurum olacak lütfen okuyun 2 dakikanızı alır. Kitabın sonlarına yaklaştığımız için kitabı olabildiğince eğlenceli ve sizin istediğiniz türde bitirmek istiyorum. Ara sıra geçmişe dönük bölümler yazıyorum biliyorsunuz. Sizi hangi zamana döndürmemi istersiniz?? Selin ve Serkan? Geçmişin çığlıkları? Siz seçin. Yoruma ya da özelden yazabilirsiniz ☺ İyi okumalar ❤

...

Başımdaki siyah eşarbı düzelttim ve Kaya'nın kolunu desteklercesine kavradım. Gözlerini tabuttan ayırmıyordu. Arkama kısa bir bakış attım. Mete ve Onur kenarda oturuyordu ve ikisinin de gözleri doluydu. Hemen yanda bizimkiler sıralanmıştı. Emre, Koray, Büşra... Selin ve Serkan yoktu. Tekrar önüme döndüm. Hemen karşımızda duran Kaya'nın babasıydı. Her tarafından asalet akıyordu. Biri şu adama toplantıda değilde kızının cenazesinde olduğunu söylemeliydi. Utanmasa onun yerine ağlaması için birini tutacak... Ama olmayınca olmuyordu ya. Evet benim ailemde umursamazdı ama bu kadarı annemler için bile fazlaydı.

Kaya'nın beline yandan sarıldım. O da kolunu omuzuma attı. Fısıldadım "Birtanem hadi arkadaki masadan su iç biraz. Kendine gelirsin." Yavaşça bana döndü "Ahsen o piçi öldürene kadar benim boğazımdan hiçbir şey geçmez. Bana iyilik yapmak istiyorsan söyle güvenlige şu karşımdaki adamı çıkartsınlar." Babasına attığı bakışlar korkutucuydu ama ben ne söylersem söyleyeyim kimseyi kendi kızının cenazesinden çıkartmazlardı. Mırıldandım "Tamam bak cenaze bitti zaten. Görmezden gelmeye çalış."

Kaya yavaşça kafasını salladı. İki gündür destek olmak için yanında kalmıştım fakat kendisini odasına kilitlemişti ve uyumamıştı. Onu inciten her şey beni öldürüyordu.. Kapıyı açması için yalvarmıştım fakat dinlememişti. Odası ne haldeydi, ne yapıyor en ufak bir fikrim yoktu. Simge'nin başına gelenlerden sonra aklımda binlerce soru birikmişti, Rüya hakkında. Bunca sene kendimi hep en kötüsüne hazırlamıştım. Kafamda bir ses bana durmadan 'O öldü!' diye bağırıyordu. Ama hiçbir şey belli değildi. Bu sürçte karar verme ve düşünme fırsatım olmuştu. Kaya acısını atlattıktan sonra Rüya'nın peşine düşecektim. Kararlıydım. Çünkü onun hakkında hiçbir şey bilmemek bana acı veriyordu. Onu benden aldıklarında daha küçücüktü. Eğer hayattaysa beni hatırlamazdı. Bu gerçekten canımı yakıyordu. 

Emre'nin yanından uzun uzun Kaya'ya baktım. Yavaşça mezara yaklaştı. Eğilip mezardan bir avuç toprak alırken kolundaki yaralar gözüme çarptı. Faça... Uzun süredir yapmamıştım. Yanımda Kaya varken yapmıyordum. Bu iğrenç alışkanlığımı bana unutturmuştu. Sanırım bende ona... Ama şimdi iki gündür yanında olamamıştım. Kaya elindeki toprağı mezarın üstüne geri savurdu. Hemen yanına gittim. Kızarmış ve şişmiş gözleri ani hareketim karşısında üzerimde gezindi. Kollarını tutup içlerini çevirdim. Kolundaki çizikler rasgele çekilmişti. Birbirinin üzerine binmiş derin çizikler tüm kolunu kaplıyordu. Gözlerimi gözlerine diktim. "Bunu artık yapmadığımızı sanıyordum." Derin bir nefes aldı, parmaklarını saçlarından geçirdi. "Bak birtanem kendime bunu yapmamı sevmiyorsun biliyorum. Ama bu seferki gerçekten bir hobiden ötürü bir ihtiyaçtı. Hani böyle bir yerin çok acırda onun acısını unutmak için başka bir yerini acıtırsın ya. Kalbim çok acıyor Ahsen." O böyle deyince bir şey diyemedim. Verecek bir cevabım yoktu. Kolunun çizikler ile dolu olan bölümünü öptüm. Eli her zamanki gibi belimi buldu. Cenaze bitmişti. Arabaya ilerlerken mırıldanıp durdu. "Ben bugün annemi kaybettim..."

Emre bu dönemde bana ve Kaya'ya çok destek olmuştu. Hakkın ben zaten ödeyemezdim fakat Kaya'da Emre'ye borçlu olduğunu hissediyordu. Arabada arka koltuğa, Kaya'nın yanına oturdum. Benim yanıma Büşra geçmişti. Arabayı Koray kullanıyordu ve Emre de yandaydı. Koray mırıldandı. "Şimdi eve gidince yapacak bir şeyimiz yok duvarlar üstümüze üstümüze gelir. En iyisi bir haftalığına şehir değiştirelim. Emin olun hepimize iyi gelir." Kaya itiraz etmemişti. Böylesi hepimiz için iyi olacaktı. "Nereye gidiyoruz?" diye mırıldandığımda Koray cevap verdi. "İzmir." Böyle uzun yolları araba ile geze geze gitmeye bayılıyordum. Benim eşyalarımın çoğu zaten Kayaların evindeydi. Emre bizi oraya bıraktı. Evde bekleyen Mete'den bir valiz ödünç aldım ve kıyafetlerimi doldurdum. Şampuan, ayakkabı, iç çamaşırı, tarak, makyaj malzemeleri, bikini, havlu, havuz çantam her şeyi valize koydum. Bu valiz bagaja gidecekti. Ayrıca bir sırt çantası hazırladım. İçine kulaklık, hırka, peçete, telefon, powerbank, cüzdan,kitap ve rujumu koydum. Kaya'da bir valiz hazırlamıştı. Cüzdanını ve telefonunu bana verdi ve sırt çantama onları da koydum. Emreler bizi alınca hemen yola çıktık.

İzmir gerekten de çok güzel bir ildi ve bence Kaya orada kafasını dağıtabilirdi. Bir iki saat sonra herkesin uykusu gelmişti. Kaya arabanın kapısına yaslanıp bacaklarını yere doğru uzattı. Bende kendimi onun gövdesine yasladım ve ayakkabılarımı çıkartıp ayaklarımı koltuğa uzattım. Büşra'da bana yaslandı ve oda yana doğru yattı. Zaten Emre'de koltuğu arkaya yaslamıştı. 

Bir iki saat sonra araba kornaları eşliğinde hepimiz uyandık. Zaten Koray arabayı kullanıyordu. Trafik gerçekten çok kötüydü. Bir benzinlikte durduk. Su içecek vb. aldık ve ben Büşra ile tuvalete girdim. Yola devam ederken sürücü koltuğunda bu sefer Emre vardı ve Koray yan koltukta biraz kestirecekti. Emre telefonunu benim powerbank'im ile şarj ederken bende müzik dinleyerek kitabıma devam ediyordum. Kitabın adı karantinaydı. gerçekten yeni başlamama ramen sarmıştı. Büşra ise tıkınıyordu. Bir süre sonra kitabımı çantama geri koydum ve telefonumdan snapchat'i açtım. Yer bildirimi yaptım ve hikayeme attım. Sonra Kaya'yı uyurken çektim ve 'Hayatımın anlamı <3' yazıp onu da hikayeme attım.

Sıkıcı geçen 3 saatin ardından hava kararmaya başlamıştı. Didim'de durduk ve otel aramaya başladık. En sonunda 4 yıldızlı ve uygun fiyatlı bir otel bulup oraya yerleştik. Otel 4 yıldızlı bir otele göre gerçekten çok güzeldi. Kendine ait bir spor salonu bile vardı. Odalar ise gerçekten çok garipti. Kapısı normal odalar gibi olsa da içeri girildiği zaman iki katlıydı. İlk katında mini mutfak, dolaplar ve yatak varken ikinci katta ise yine yatak, televizyon ve banyo vardı. Gerçekten çok güzeldi. Odalar iki katlı olduğu için bir odada 5 kişi kalabileceğimizi öğrenince hiç düşünmeden kabul ettik. Hem ikinci bir oda tutmak istesek iki katı para ödememiz gerekirdi. Kıyafetleri yerleştirdik ve yatakları paylaştırdık. İkinci kattaki iki kişilik yatak benim ve Kaya'nıdı. Alt kattaki iki kişilik yatakta ise Büşra ve Koray yatacaktı. Emre'ye ise alt kattaki tek kişilik yatak kalıyordu.

Akşam yemeğine gecikmemek için hızla yemeğe indik. Tahmin ettiğim gibi açık büfeydi. Kaya hala üzgün olsa da eski enerjisine kavuşmuştu. Tabiki o kadar kolay unutmayacaktı ama bir ay boyunca da yas tutmazdı. Üzülmek fayda etmiyordu. Eminim Simge abla yaşasaydı Kaya'nın yas tutmasını istemezdi. Yemekler gayet güzeldi. Koray'ın 3 tane tatlı tabağını doldurup hepsini yemesi dışında her şey normaldi. Ayrıca ona şaşkınca bakan otel görevlilerine ağzı dolu bir şekilde "Porosoylo doğol mo kordoşom?!" diye bağırması da vardı... Saat geç olmuştu ve herkes yorgundu. Ani gelen gaz ile bu otelde 2-3 gün daha kalmaya karar verdik. Didim gerçekten çok güzel bir yerdi.

Lütfen 1 saniyenizi ayırıp yıldızı dolduralım ❤👌 

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Aug 08, 2017 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Külkedisi Depresyonda #Wattys2017Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin