□BÖLÜM 40□

136 8 9
                                    

Merhaba canlarım. Bu bölümü hızlı yazmaya çalıştım. Unutmayın ne kadar çok vote gelirse yb o kadar çabuk gelecek. Bu bölüm geçen bölümlerde kalan ve unutulan bir karakter gelecek. Külkedisiyle kalın. İyi okumalar :")

...

Derin derin nefes alıp çıkışa ilerlerken Koray bağırdı "Gençler annem az önce aradı. Doğum başlamış!"

O an hepimiz heyecanlandık. Koray ekledi "Hemen Amerika'ya gitmem gerekiyor." Emre hemen cesaretlendirmek için kolunu tuttuğu Büşra'yı bıraktı ve Koray'a yaklaştı "Seni yalnız bırakmam kardeşim. Hemen hazırlan bende bilet alayım." Kaya hemen ekledi "Ahsen bizde kalsın. Siz yokken ev pek güvenli değil.  Egemen peşini bırakmamış olabilir. Fırsat kolluyor."

Kayanın bu lafından sonra Emre anlayışla başını salladı ve Serkan'döndü "Kardeşim Büşra sana emanet. Selin'e sahip çık dememe gerek yok sanırım." Serkan bu lafa karşılık Selin'i belinden tutup kendine çekerek sarıldı ve saçlarından öptü. Selin zaten minyon bir kızdı ve Serkan ona sarıldığında kollarının arasında kayboluyordu.

Az önce olanlar film şeridi halinde gözlerimin önünden geçti. Kızın çığlıkları, ağzından süzülerek zeminle buluşan kan, silah sesi, kızın savrulan bedeni...

Biz bardan çıkar çıkmaz ambulanslar kapıya geldi. Ambulans ile birlikte gelen polis arabasından beni gizlemeye çalışan Kaya' nın yardımıyla arabaya bindim. Önce bizim eve uğradık. Koray eşyaları hazırlarken Emre biletleri almıştı. Bende kendime bir bavul hazırladım. Anlaşılan bir hafta gibi bir süre Kaya'larda kalmak zorundaydım.

Her şey çok çabuk olmuştu. Barda olanlar, Koray'ın annesinden gelen haber, hazırlıklar... Emre kapının önünden seslendi. "Gençler hadi gelin vedalaşalım." Herkez kapıya doluşurken bende diğerleriyle birlikte kapıya gittim. Emre herkes ile vedalaşmıştı. Sadece ben ve Kaya kalmıştık. Önce Kaya ile erkeksi bir şekilde tokalaştılar. Emre Kaya'nın kulağına yaklaştı ve mırıldandı. "Kardeşim ilk defa Ahsen konusunda birine bu kadar çok güveniyorum. Egemen bizim gitmemizi fırsat bilecektir. Umarım ona iyi bakarsın. Sık sık arayacağım." Kaya onaylarcasına ve hafifçe Emrenin omuzuna vurdu. Sıra bendeydi. Emre hafifçe bana döndü beni belimden tutarak kendine çekti ve sarıldı. Bende hemen ellerimi omuzlarına koydum ve kaç yıldan beri beni sarmalayan kokuyu içime çektim. Kaya'nın bakışlarından rahatsız olduğunu anlıyordum fakat kardeş gibi olduğumuzu biliyordu. Emre kulağıma mırıldandı "Prenses gibi bir kız kardeşim olduğu için çok şanslıyım. Büşra hiçbir zaman senin kadar güçlü olamadı. İlk defa ayrı kalıcaz ona ben yokken sahip çıkmanı istiyorum senden. Kaya iyi biri. Sakın onun yanından ayrılma. Sana güveniyorum prenses." ve ayrıldık. Hemen vedalaşmak için bekleyen Koray a döndüm ve sarıldım. Ayrıldığımızda azarlar gibi konuştum. Konuşurken bir yandan saçlarını düzeltiyirdum. "Bak annene kötü davranma. O sadece emin olmaya çalıştı. Dört bebek kaybettikten sonra bunu da düşürmeyeceğinden emin olmak, sana öyle haber vermek istedi. Ne olur anlayışlı ol ve annenin yanında dur. Oradaki herkese benden selam söyle. Bebek doğduktan sonra güzel bir fotoğraf bekliyorum. Söz ver bana." Koray anlayışla gülümsedi (gülümsemek çok yakışıyor pisliğe) ve elini başına doğru kaldırıp sağdan sola hayali bir çizgi çekti.

Arkadaşlar bir flashback yapayım 😂 Bu hareketi 24. Bölümde Ahsen Emreye yapmıştı. Sözümü tutmazssam yemek ısmarlayacağım demek ☺☺

Aniden aklıma gelen şeyle dudaklarımı büktüm "Yarın ayın 14 ü ama siz olmadan patlamış mısır günü yapamayız."  Kaya kulağıma fısıldadı "Bir dahaki aya yaparız."

Kafamı yana eğdim ve son kez beni büyüten abilerime baktım. Sanki kötü yola gidiyorlar gibi vedalaşmıştım. Acaba erkekler kötü yola düşüyormu? ? Şimdi içses beni bırakmamış olsa hemen cevap verirdi diye düşündüm.

Büşra Dolunay'ı da getirmişti Emre Dolunay'ı sevdikten sonra arabaya bindiler ve biz arkalarından el sallarken uzaklaştılar.  Yanımda kalan Kaya, Büşra ,Selin ve Serkan'a uzun uzun baktım. Kaya'nın "Hadi bizde bizim eve gidelim."  demesiyle Kaya'nın yanına gittim. Tam o sırada Kaya'nın telefonu çaldı. Telefondan boğuk bir erkek sesi geliyordu. Kaya ile neredeyse 2 dakika konuştular. Ben o sırada merakla Kaya'nın yüzüne bakıyordum.

Telefon kapandıktan sonra Kaya açıkladı "Bardaki kız, Gamze. Şuanda hastanedeymiş. Kurşunu çıkartmışlar fakat çok kan kaybetmiş. Savaş durumunun kritik olduğunu söyledi." Birden vücuduma gelen şok dalgasıyla olduğum yerde  kaldım. O kız ölürse benide alırlardı. Bu sefer babam bile beni kurtaramayabilirdi. Ayrıca eğer annem bu konudan haberdar olursa beni yanına, yani Amerika'ya alabilirdi. Başımı ellerimin arasına alarak yüzümü kapattım. Ben beynimin heryerini dolduran düşüncelerle boğuşurken birden bire beni sıcak kollar sardı. İşte bana bu huzur ve güven duygusunu hissettiren kokuyu seviyordum.  Yüzümü omuz girintisine yerleştirdim ve bu kokuyu akciğerlerime doldurabildiğim kadar içime çektim. Sessizce kulağıma fısıldadı "Biliyorum aklında şüpheler var. Ama şunu bilmiyorsun ki seni kimse benim yanımdan alamaz. Bu ailen yada polisler için de geçerli." Elimi alıp kendi kalbinin üzerine koyarken devam etti. "Bu kalp senin için attıkça hiç kimse bizi ayıramaz. Seni seviyorum Ahsen."

Gözümden bir damla yaş aktığını fark ettim. Kalbinin üstündeki elimi omuzuna koyarken diğer elimi de yanağına koydum. "Sevgilim, ben seni hak edecek ne yaptım?"  Gözlerime odaklanmıştı. Yanağımdan süzülen gözyaşını baş parmağıyla sildi ve mırıldandı "Beni sevdin.." Sevgi öyle bir şeydi ki sanki dünyadaki en yakışıklı erkek oydu. Yanağımdaki elinin üstüne elimi koydum ve mırıldandım "Evet yakışıklım. Seni seviyorum." Ben bunu söyleyince bu sefer o bana sıkıca sarıldı. Saçlarıma öpücükler konduruyor, her öptüğü yerdeki saç tellerim uyuşuyordu. Ona bu kadar alışmama ramen nasıl her dokunuşu beni yeniden heyecanlandırıyordu?

Onun kolları yanında küçücük kalan kollarımla gövdesini sardım. Kokusunu tekrar tekrar içime çektim. Mırıldandı  "Şimdi seninle bir gelin damat klasiği yapacağız. Seni arabaya ben götürücem."  Ve beni koltukaltlarımdan tutarak kaldırdı. Ben o sırada hala gelin damat klasiklerini düşünüyordum. Köşeli jetonum zor düştü.

Bana garip garip baktı ve söylendi "Seni böyle arabaya kadar götüremem biliyorsun dimi." Dedi ve boşlukta sallanan bacaklarımı işaret etti. Gülerek bacaklarımı beline sardım. "Benim jeton köşeli, zor düşüyor." Gülüşerek Kaya'nın kucağında arabaya ilerledik. Arabaya bindiğimde ne kadar yorgun olduğumu fark ettim. Onur ve Mete çoktan eve varmış olmalıydı. Koltuğu arkaya yasladım ve radyodaki müzik eşliğinde uykuya daldım.

Uyanmama neden olan şey arabanın durmuş olmasıydı ve yan koltuktaki hareketlilikti. Bir oyun oynamaya karar verdim ve gözlerimi açmadım. Kaya beni uyuyor zannediyordu. Yan kapı açıldı. Kaya'nın indiğini tahmin edebiliyordum. Kısa bir süre sonra benim kapım açıldı. Nefes alış verişlerimi sabit tutmaya çalıştım ve aniden gelen gözlerimi açma isteğini bastırdım. Kaya'nın kokusu artarken saniyeler sonra dudaklarımdaki sıcaklığı hissettim. Bir yanım gözlerimi açıp öpüşüne karşılık vermemi söylüyordu ama ben numarama devam etmeye karar verdim.  Dudakları geri çekildiğinde bir kolu bacaklarımın altından geçmişti bile. Diğer kolu ise sırtımı destekliyordu. Beni hafifçe kaldırdı ve kendine yasladı. Eve ilerlediğimizi fark ettim. Bu erkekler nasıl bu kadar güçlü oluyor anlamıyorum. Kaya olsa olsa 80 kiloydu fakat 55 kilo olan beni kaldırabiliyordu. Aramızda 25 kilo vardı. Aslında düşünürsek bende kendimden 25 kilo hafif birini kaldırabilirdim. Yani o kadarda kas isteyen bir şey değildi.

Kapıya yaklaştığımızda Kaya ayağıyla kapıya vurdu. Saniyeler içinde kapı Mete tarafından açılmıştı. Sesinden tanımıştım. Kaya fısıldadı "Sessiz olun uyuyor. Onur kalk koltuktan Ahsen'i yatırıcam." Onur söylenerek kalktığını belli eden sesler çıkarttı. "Olum yukarıda yatak odası var dimi. Oraya götürsene kızı." Kaya beni koltuğa bırakırken mırıldandı. " Gözümün önünde olsun. Ne olur ne olmaz." Beni bu kadar düşünmesi ister istemez gülümsememe neden olmuştu. Gülümsemem beni ele verdiği için gözlerimi açtım ve karşımda şaşkınca duran Kaya'ya sarıldım. Önce afallasada kısa süre sonra onun kolları da beni sarmıştı. Kafasını boynuma gömüp boynumdan uzun bir nefes aldı. Geri çekilip saçlarını karıştırırken bir yandan mırıldandım. "Ya ben ne sevap işledim de Allahım sen bu ponçiği bana gönderdin?" Gülüşmelerle dolu bir saat sonunda film izlemeye karar verdik. Acaba bir hafta neler yaşayacaktık??

Külkedisi Depresyonda #Wattys2017Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin