Sabah uyandığımda. Lavoboya gittim ve aynaya baktım. Göz altlarım mosmordu. Neden bilmiyordum. Ama mordu. Bu gün okula gitmemeye karar verdim. Anneme söylemeye gitmeden önce Emre'ye bir mesaj attım.
Gönderilen:Emre Bey
Bu gün okula gitmicem. Bu arada dün beni götürdüğün yere yeniden götürmek istersen götürebilirsen. Tabii bu gün okula gitmessen.Diye bir mesaj yazdım. Sonra duşa girdim. Duştan on beş dakika sonra çıktıktan sonra telefonumu elime aldım. Mesaj vardı.
Gönderen: Emre Bey
Bir, bu gün okula gitmeyeceğim. İki,dün seni kim aradı bilmiyorum ama senin ağzından almasını bilirim. Üç yirmi dakikaya hazır ol seni almaya geliyorum.Diye bir mesaj yazmıştı. Ağızım bir karış açık kalmıştı. Hemen üstümü giyindim ve annemin yanına indim.
"Anne ben bu gün okula gitmek istemiyorum."dedim anneme sarılırken.
"Tamam kızım sen bilirsin. Sınıfta kalırsan beni ilgilendirmiyor. Bu senin sorunun."diye başladığında. Bunun izin verdi anlamına geldiğini anlamıştım ve Emre'yi beklemeye başladım.
Kapı çaldığında direkt kapıya koştum. Kapıyı açtığımda. Gülüyordu. Yani yüzünde bir gülücük vardı.
"N'aber"dedim. Cevap vermedi ve içeri girdi. Odama geçtikten sonra yatağıma oturdu
"Eee ne oldu? Gene beni çağırdın. Benden hoşlanmadığını sanıyordum"Dedi. Keyifle."Yo ne alaka. Sadece diğerleri gelmiyor diye seni çağırdım."dedim hızlıca.
"Hı hı ben de aşçı Emre."Dedi sırıtırken.
"İnanmassan inanma. Sana açıklama yapanda kabat."dedim ve yanından kalkıp kapıya doğru ilerledim sinirle. Sonra beni her zamanki gibi belimden tutup yatağa geri oturttu. Ben Kaşlarım çatık yere bakarken eli hala belimdeydi.
"Ezgi... Ezgi... Ezgi... Gerçekten bu an tavırların seni sinirli bir kız olarak göstermiyor. Senin bu tavırların tatlı bir kız çocuğunun küsüşüne benziyor."dediği an benim kaşlarım havaya kalktı ve Emre'nin gözlerini buldu.
"Bana böyle bakma..."Dedi ve o an tatlı gözüktü. Sanırım.
"Çok tipsiz gözüküyorsun."Dedi yüzünü buruşturarak. Aslında kim kimi kandırıyo tipsiz, huysuz, gıcık ve sinir bozucu ve hep öyle kalıcak. Bende yüzümü buruşturdum ve onun yüzünü incelemeye başladım.
"Neyse ne her zamanki gibi tipsissin. Ne yapıyoruz."Dedi. Sanki kalbim kırılmıştı. Yoo o kim ki benim kalbimi kıracak.
"Bilmem ne yapalım tipsizlik kralı."dedim. Yüzünü buruşturdu ve...
"Hey bu haksızlık tipsizlik kraliçesi."Dedi.
"Asıl bu haksızlık ben senle kral kraliçe olmam. Hem de hayatta. Ölsemde. Ahanda yazıyorum buraya."dedim ve çalışma masamın üzerine bir şeyler yazdım yalandan.
"Görücez."Dedi. Peki ne demekti bu.
"Neyse ne yapıyoruz?"Dedi.
"Sen beni lunaparka götürüyorsun sonra def olup gidiyorsun."Dedim ciddi bir sesle."Hayır. Bende gelicem."Dedi ifadesiz bir şekilde.
"Off. Tamam."dedim baygın baygın.
Lunaparka geldiğimizde ilk olarak dönme dolaba gitmek istiyordum ve ona yöneldim.
"Ben buna binicem."dedim.
"Beni bekle. Jeton alıyorum."Dedi. Ve koşarak yanıma geldi. Görevli Ada'm bize kapıyı açtı ve içeri girdik. Oturduğumuzda, vagon küçük olduğundan sıkıştıktık. Vaganun en üst katından her yer müthişti ve biz hiç konuşmadık. Ona göz ucuyla bakarken bana döndü ve yüzlerimiz aynı hizzadaydı ve çook yakındı. Birbirimizin yüzünü incelerken neden ona çok mu çok ağır hareketlerle onun yüZüne yaklaştım ve çok yakındık. Ve oda yaklaştı. Gözleri çenemin oralardaki kıyılarda yüzüyordu. Ve bu anı telefon bozdu. Hemen kendimize geldik ve telefonumu elime aldım.
"Alo"Dedim arayan Aslıydı.
"Ezgi çabuk çabuk gel. Esma... Esma... Esmaya araba çarptı. Evin orda ki hastane yetiş."Dedi. Gücü kalmamış gibiydi. Ağlıyordu. Hıçkırarak. Ne olduğunu anlamasan donup kaldım. Emre elimden düşen telefon ile birlikte elimi tuttu.
"Ne oldu Ezgi iyimisin?"Dedi telaşlanarak. Sonrası yoktu. Hiç bir şey hatırlamıyordum. Ölmüşmüydüm? Sanki... Karanlığa atladım ve ışık bulamıyorum...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEÇİM SENİN
Novela JuvenilEzgi'nin parti hayatının başlangıcı olan üniversitede Esma ve Aslı ile geçirdiği süreç, mücadeleleri ve SEÇİMLERİ...