Hatırlıyorum...

3.2K 154 131
                                    

Güncellendi: 22.12.16

Hatırlıyor muyum? Tabii ki hatırlıyorum. O günü en ince ayrıntısına kadar hatırlıyorum. İki Mayıs 1998. Bu nasıl parçalandığımın hikayesi...

****

Geri kalan yoldaşlık, DO üyeleri ve diğer herkesle birlikte ormana doğru koşarken savaştığımızı hatırlıyorum.

Koştuk ve koştuk. Burası hatırladığımdan çok daha kararmıştı sanki. Cansızlaşmış, solmuştu. Nefes almak gittikçe zorlaşıyordu.

Işık hızıyla yanımdan geçti biri. Kılıcı yukarı kaldırdı ve bize doğru gelmekte olan yılana doğru salladı. Bi an Neville'ı ısırmak için atıldı ama o ustaca kaçtı.

Hepimiz öylece durmuş ikiliyi izliyorduk. Ölüm Yiyen'ler bile korkuyla bakıyordu. Savaşmayı bırakmıştık.

Artık iyice hırs yapmıştı Neville. Kılıcı son kez kaldırdı ve koca yılanın başını diğer tarafa fırlattı.

Herkes- yani iyi olan herkes sevinç çığlıkları arasında boğuluyordu. Luna'ya sarılmak için hızlıca yana döndüğümü hatırlıyorum. Neler olduğunu kavrayamadan
hem en iyi hem de en kötü görüntü gözlerimle buluşmuştu.

Voldemort'un solgun, rutubetli bedeni yerde cansız bir şekilde yatıyordu. Ölüm Yiyenler'den bazıları afallamış, bazıları kıpırdamaktan korkuyor gibi görünüyordu. Bazılarıysa biz gelmeden kaçmıştı, barizdi.

Ama en kötü kısmı, Voldemort'un bedeninin karşısındaki diğer bedendi. Aynı pozisyonda, düz bir şekilde yatıyordu. Cansız bir şekilde...

Bu çok daha gençti. Siyah, dağınık saçları, yuvarlak gözlükleri ve gökyüzünü izleyen parlak, zümrüt yeşili gözleri vardı. Açlıktan, susuzluktan, yorgunluktan zayıf düşmüştü. Ama nasıl göründüğü zerre kadar umrumda değildi.

Kalbimi durdurmuştu sanki. O olamazdı. Daha önce onlarca defa kaçmıştı ölümden. Yine öyle olmalıydı. Az sonra kalkıp yanımıza gelecekti.

Ama kıpırdamadı. Öylece yattı yerde. Güzel gözleriyle gökyüzünü deliyordu. O ölmüştü. Her zaman beni gülümsetecek şeyi söylemeyi bilen kişi ölmüştü. Benim ben olmamı sağlayan kişi... O Harry'ydi, benim Harry'm. Ve şimdi gitmişti.

Kendimi birden yerde buldum. Belli belirsiz bir şekilde, diğerlerinin Adı-Anılmaması-Gereken Kişi'nin düşüşünü kutlayışını duydum. Onlar Harry'yi görmediler. Geri kalan Ölüm Yiyenler'i yakalayıp bağlamak ile meşgullerdi. Başları ölünce uğruna savaşacak bir şey kalmamıştı artık. Neville beni görene kadar öyleydi yani. Zaferinin tadını çıkaramamıştı bile.

"Hayır. Hayır...! HARRY!" Koşarak geldi ve yanıma diz çöktü. Bedeninin yanına...

Harry'nin cansız yüzüne o kadar odaklanmıştım ki yüzüne düşen damlaları hemen farkettim. İlk kez Neville'in ağlamasına şahit oluyordum. Bu beni yakıp geçmişti. Ama bu yaşlar sadece ona ait değildi.

Çok kısa bir süre sonra bağırtılar çoğalmıştı. Çığlıklar çoğalmıştı. Korkunç, dehşet verici çığlıklar, berbat ağlamalar...

İnsanlar hala kayıpları için yas tutuyordu. Öyle ki Harry, bazıları için en son dertti.

Yavaşça başını dizlerimin üzerine aldım. O anda annem de bize katıldı.

"Oh, yavrularım!" dedi, diğer yanıma oturarak. Fred ve Harry için ağladı. Harry onun bir oğlu gibi olmuştu hep. Eğer zaman izin verseydi, gerçekten oğlu olacaktı.

Ama hayır! Hayat acımasızdı.

Usulca anneme sokuldum ve bir kereliğine beni elinden geldiğince sıkı sarmasına izin verdim. Küçük bir kız gibi rahatlatmasına izin verdim.

Onun da aynısına ihtiyacı vardı ama gücüm yoktu. O, bu gece iki oğlunu kaybetmişti. Ben, dostlarımı, abimi ve diğer yarımı kaybetmiştim.

****

Tabii ki o günü hatırlıyorum. Hep hatırlayacağım...

|| In The End || Ginny Weasley (Türkçe)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin