Ailem neler olduğunu bildiklerini sanıyor.
Hala aynı çocukluk aşkına kapıldığımı düşünüyorlar.
Ama bilmiyorlar.
George dışında hiç kimse beni anlamayacak bu konuda.
Asla bilemezler...
****
Sanırım bu gece de uyumadan önce ağlayacağım.
Hep aynı.
Hep yalnız...
Evet, ailem var,
Hermione ve diğer dostlarım var.
Ama o yok.
Asıl ihtiyacım olan o.
Ama bir daha burda olmayacak.
Elimi tutmayacak,
Saçımı okşamayacak...En azından ben de ölene kadar. Sanırım...
Bazen ona katılmayı düşünüyorum. Sonuçta beni bu hayata bağlayan başka bir şey yok. Tam kendimi hazır hissettiğim zaman onlar geliyor aklıma. Geride bırakacaklarım...
George ve annem beni de kaybetmeyi kaldıramaz. Hermione daha da suskunlaşır. Ron, babam ve diğer abilerim için hayat donuklaşır. Destin artık hiç çılgınlık yapamaz. Andromeda hiç iyi değil. Bir Muggle hastalığına yakalanmış. Bunu kabul etmek istemiyorum ama ne kadar dayanacağını bilmiyoruz. Eğer ben de gidersem Teddy anlayacak kadar büyüdüğünde yapayalnız kalacak.
Bense orada Harry'me kavuşacağım. Benim Harry'me. Ama bunun olanağını da bilmiyorum.
Burada olmamasına rağmen, hep burada aslında.
Delirdiğimi söyleyebilirsiniz ama burada işte.
Bizimle birlikte masada oturup yemek yiyor ve anneme yemeklerinin çok güzel olduğu söylüyor.
Abilerimle birlikte Quidditch oynuyor. Bu sırada bana gülümsüyor ve göz kırpıp duruyor.
Beni öpüyor ve herşeyin iyi olacağını söylüyor.
Hep burada.
Beni rahatlatan kişi o. Hermione değil.
Göz yaşlarımı sildim ve onu koluna biraz daha sokuldum.
"Özür dilerim." diye mırıldandım yavaşça. "Küçük, aptal bir çocuk gibi davranıyorum. Böyle yıkılmamam gerekirdi." Bana attığı bakışları görmezden gelmeye çalışıyordum.
Bu hep yaşanıyor.
Güçlü davranmaya çalışıyorum ama hiç işe yaramıyor.
Ailem, içimdeki acıyı bir mil öteden bile görebiliyor.
"Lütfen saçmalamayı keser misin? Neler hissettiğini anlayabiliyorum. Yani, Ron'u kaybetmeyi düşünemiyorum bile." dedi. Gözleri doluyordu.
Benden çok, kendisiyle konuşuyor gibiydi.
"Şey.... benim gerçekten gidip biraz uyumam gerekiyor. İyi geceler Gin." diyip ayaklandı birden.
Çok ani olmuştu.
"Sanada Herm." dedim. Pek dikkat vermiyordum.
Sonra da Ron'un odasına gitti. Yine beni yalnız bırakmıştı.
Hep böyle oluyordu. Bu benim tanıdığım Hermione değildi. O beni asla yalnız bırakmazdı. Ama herşey değişmişti. Beni bırakmaz dediğim Harry'me ne oldu baksanıza...
Gerçekten çok geç olduğunu farkedene kadar birkaç dakika daha oturdum orada. İstesem bile uyuyamazdım zaten.
Pijamalarımı giyip kendimi yatağa attım. Bu sayede yastığımı yere düşürdüm.
Çok yorucu iş.
Aslında asamı kullanabilirdim ama........ odanın diğer tarafındaydı.
Şanslı (!) ben!
Homurdanarak ayağa kalktım. Yastığımı yerden kaldırırken başka bir şey gözüme çarptı.
Onu özlediğim zamanlar uyumama yardım eden bir şey.
Onun Quidditch cekedi...
Yavaşça onu alıp yatağıma girdim.
Oh! Tıpkı onun gibi kokuyor. Yanımdaymış gibi hissettiriyor ve onun hakkında çok şey hatırlatıyor.
Aklımı kaçırdığımı söyleyebilirsiniz ama umursamıyorum.
Onu iyice yüzüme çektim ve kokusunu soludum.
Giymeyi çok istiyordum. Ama giyince benim kokum üzerine siner ve o güzel kokusunu bir daha asla içime çekemem diye korkuyordum.
Biliyordum. Geri gelmeyecekti. Ama bu neden burada olmadığı anlamına gelsin ki?
O gece onun kollarında sarılı bir şekilde uyudum.
****
Bir keresinde Luna bana,
'Her beyaz gülün siyah bir yansıması vardır.' demişti.
O zaman buna pek kafa yormamıştım.
Ama şimdi ne demek istediğini anlıyorum.
![](https://img.wattpad.com/cover/78346717-288-k354171.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
|| In The End || Ginny Weasley (Türkçe)
FanfictionHe won't come back. But why would it mean he's not here? "Nobody's gonna hold my hand, Hold me close, Whisper comforting words, Stay beside me, Support me with everything they have, Hug me tightly, Caress my hair softly, Look at me with those warm...