Duygularını kendi içinde çoktan çürütmüş, bakire bir kızın damarlarında dolanan şeydi sevi. Kocaman bedenin, engin ruhun ardında kalan o minik kalp, her attığında: duyguları öldüren sevi, ölümün özgürlüğünü savuruyordu.
Sebepsiz yere tuttuğu kin ve nefret, derin ve dipsiz düşüncelerini çoktan ele geçirmişti. Öfkeliydi, herkese ve herşeye. Görünenin ardındaki görünmeyene bile öfkeliydi.
Gül mevsiminin insanı; Afet-i Devran.
Artık gül mevsimi değil de, nefretin ve kinin getirdiği bir ahenk ile tamu'nun ölü bir kelebeği olmuştu."Kadın gitti, adam bitti." değil. Kadın yaralı, adam umudu kesti. Kırılan hayaller kalbe karıştı, yıkılan umutlar tamu'nun sularına aktı. Büyük yıkım iki tarafın sonu olurken, behişt'in kanlı göz yaşları geceye yansıdı. Kanlı ay bu gece tüm duygu saçan ışığını kaybetmişti. Seviyi anlatan tüm şeyleri öldürmüş, buram buram yeis saçıyordu.
Yeis:Karamsarlığı doğuran, umutsuzluğa kucak açan.
Afet-i Devran:Devrinin en güzel kadını.
Sevi:Sevgi
Tamu:Cehennem