Kızıl Gömlekliler ile barış ilan etmemizin şerefine oturup et pişirmiştik. Yerken bir an aklıma Heidi geldi. Beni anmış olmalıydı. Oliver ile buluşup tekrardan Frankenstein'ı ziyaret etmemiz gerekliydi. Ben bunları aklımdam geçirirken Gereb gelip yanıma oturdu. Hatta fazla temasta bile bulundu. Çok yanaştı. Bende kafamdaki planı dillendirerek oradan kalktım. Ben giderken Ernö olduğu yerden kalkıp arkamdan geldi
"Federica bir dakika bekle"
"Evet?"
Kolumdan tutup sessizce kulağıma fısıldadı.
"Bu herifle muhatap olma sakın.Tamam mı?"
"Zaten olmuyorum. Hadi benim gitmem gerek görüşürüz"
"Görüşürüz"Nemecsek'in kıskançlık tripleri de başladı desenize. Ama haklı cidden. Çok gıcık bir insan.
Kasabaya gidip Oliver'ı buldum. Bay Brownlow'un evinin bahçesinde kitap okuyordu
"Shsst! Oliver"
"Ah! İyiki geldin"Demir parmaklıklarına doğru yaklaştı.
"Oliver benimle gelmelisin bir konuda yardımına ihtiyacım var. Frankie'ye gitmeliyiz hadi"
"Tamam da niye?"
"Yolda anlatırım hadi çabuk ol"Heidi için yapmak istediğimi baştan sona anlattım. Sabah operasyon gördüğüm kuleye geri gittik. Kapıyı çaldık. Frankie her zamanki gibi bizi gayet sıcak ve misafirperver karşıladı
"Ooo! Hoşgeldiniz. Federica Oliver buyrun içeri geçin."
İçeri geçtik. Taştan kulenin taş şöminesinde odunların yanmasıyla çatırdama sesleri duyuluyordu. Bize siyah çekirge çayı ikram etti. Yanında da çikolatalı kek. Şahaneydi 😌."Frankie senden bir şey isteyeceğim. Dostum Heidi'yi büyükbabasına geri göndermek için bir şeyler yapabilir misin?"
"Yaparım elbette. Hazırlamam gereken bir iksir var yalnız malzemeler sizden. Size söyleyeceğim bitkileri getirirseniz olur. Ama şu belki kulağa hoş gelmeyecek ama bir gün beklemesi gerek"
"Yaa? Hım. Tamam sıkıntı değil yeter ki ona bu iyiliği yapayım"
"Tamam şimdi bu listeyi alın ve üstünde yazanları bana getirin. Ama çabuk olun. Sizi bekliyor olacağım""Eee burada yazanların hiçbirini anlamıyorum ben" dedi Oliver
-דם ארנב שחור (Siyah Tavşan Kanı)
-זנב קוף (Maymun Kuyruğu)
-Ocie סגול פונד מים (Okya Mor Göl Suyu)
-נייל מניאק (Deli Tırnağı -bu bölgede yetişen bir bitki-)
-גזר שחור (Siyah Havuç)Ona büyü dilinden çeviri yaparak hepsinin neler olduğunu anlattım. Hepsini bu civarlarda bulmak mümkündü. Hemen yola koyulduk. Vaktimizden çalsa da tüm malzemeleri eksiksiz bulup ona getirdik. Kaynayan kazana bunu attığı anda coff etti.
"Şimdi gitmelisiniz çocuklar. Yarın yine bu saatlerde gelirseniz hazır olur"
"Sağol Frankie. Hakkını ödeyemem"
"O ne demek. Biz dostuz. İstediğin vakit gel"
"Tamam"Oliver ile sevinçten birbirimize sarılıp havalara uçuyorduk. Bir an Heidi'ye gideceğim geldi aklıma. Kütüphaneye gitmeliydim. Oliver'a veda edip eve gittim. Fakat geçtiğim sokaklardan birinde Gereb duvardan atladığı gibi karşımda belirdi
"Ohoo! Küçük Hanım. Nedir bu aşna fişnalar"
"Çekil önümden!" deyip omzundan ittim onun.
"Dur sakin ol. Ben sana belki Nemecsek'in vaad edemeyeceği şeyleri yapıcam"
"Nemecsek kim sen kimsin! Sen dostlarına ihanet eden adamsın. Neyi vaad edecekmişsin ki?" deyip yoluma devam ederken yine konuştu
"Nemecsek seni seviyor mu Federica?"
Arkamı dönüp
"Bu seni hiç ilgilendirmez! Eğer bir kez daha konuşursan seni anestezisiz ameliyatlık hale getiririm." deyip yoluma devam ettim. Eve girip kütüphaneye gittim ve Heidi kitabını buldum.
Gözlerimi kapatıp orada olmayı diledim ve anında Frankfurt'a geldim. Heidi'ye haberleri verecektim sonra da Petrr ve Alm-Öhi'ye Hinks'in verdiği iksiri.
Kapıyı çaldım. Sebastian beni karşıladı
"İyi akşamlar Sebastian nasılsın?"
"Hoşgeldin Federica. Ben iyiyim de sana ne olmuş böyle?"
"Ne?"Hay aksi telaştan kıyafetleri değiştirmeyi unutmuştum. Kot pantolonum gömleğim ve göbeği açık tişörtüm göbeğimdeki piercingi bariz belli ediyordu. O da kıyafetlerime şaşırmıştı
"Bir sakıncası yoksa bir şey sorabilir miyim?"
"Tabi"
"Göbeğindeki nedir?"
"O piercing. Deldirdim"
Bunu dediğim an adamcağızın gözleri büyüdü. O dönemde öyle şeyler bilinmiyordu tabi 😂Fazla vakit kaybetmeden Heidi ve Clara'nın odasına çıktım. Beni görünce havalara uçtu ikisi de.
"FEDERICA 😍😍! Geldin demek"
"Evet hayatım geldim."
"Beni götürmeye geldin değil mi?"
"Keşke cevabım evet olabilseydi ama ne yazık ki hayır. Ama sana iyi haberlerim var Heidi. Frankie seni götürmem için gereken iksiri hazırladı ve bunu yarın getireceğim sana"
"Ah sahi mi?"
"Sahiden sahi"
"Ah Yaşasınn!"
"Clara sen de. Heidi yalnız mı gidecek sandın?"
"Ama ben..."
"Hiç dert etme. Bende çareler tükenmez."
"Süpersin gerçekten"Gürültüleri duyan Bayan Rottenmeier odayı bastı
"Hey! Burada neler oluyor! Sende kimsin!"
"Heidi ve Clara'nın misafiriyim efendim."
"Oh bu kıyafetler de neyin nesi! O göbek deliğindeki takı tuka. Ah aman tanrım bu tam bir sokak kadını işi! Derhal çıkın evimden derhal!"
"Çıkacağım efendim. Ama biraz zaman tanırsanız" deyip anında toz oldum. Ardından da bu cadolozun paniği karşısında Heidi ve Clara'nın kendilerini gülmemek için zor tuttukları anları zevkle izledim"Aman tanrım! Evi kötü ruhlar bastı! Sebastian! Linnet!" dedikten sonra bayıldı. Hizmetçiler gelene kadar yerimden kalktım ve gitmem gerektiğini söyledim. Daha çok işim vardı çünkü. Pencereden saydamlaşarak geçip gözden kayboldum.
Çabucak büyükbabaya ve Peter'e gidip iksirleri verdim. Müjdeyi vermeyi de unutmadım tabi ki😉 Heidi'yi yarın sevdiklerine kavuştuacaktım. İnsanları mutlu etmek benim herşeyimdir😌😌
Şimdiden heyecanlıydım olacaklar için.(Bu da benim göbek piercing'im😎. Sebastian'ın tuhafsadığı Bayan Rottenmeier'ın delirdiği buydu işte😅)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAYALET ELÇİSİ
FantasyÖlüm ve yaşamak arasındaki ara dünya. Herkesin tam anlamda eşit olmadığı yer. Çünkü bu dünyada ölmüşlerin de ölümü var. Burada yaş ilerler,fakat beden ve yüz olarak aynı kalırsın. Bir kurgusal kahraman isen yaratıldığın seneden bugüne kadarki geçen...