18.Bölüm ( Geçmiş )
" Tatlım." Omzumdaki elleri ittirip başımı yastığa daha da çok bastırdım. Daha uyuyalım on dakika olmuştu.
" Cri, hadi ama. Geç kalıyorsun, bebeğim." Tek gözümü açıp anneme baktım. Benimkinin aksine açık renkli saçlarını her zamanki gibi tepeden sıkıca topuz yapmıştı.
Açtığım gibi gözümü kaparken " Gitmeyeceğim." Dedim. Sanırım buna benzer bir şeyler mırıldandım.
" Akademide ilk günün. Tabi ki gidiyorsun." Dedikten sonra tepki vermediğimi görünce devam etti. " Beş dakika içinde hazırlanıp kahvaltıya inmezsen bir dahaki sefere seni uyandırmaya babanı gönderirim." Cümlesini bitirdiğinde üzerimdeki yorganı çoktan odanın bir köşesine fırlatıp koşarak banyoya girmiştim. Babamın çok orjinal olduğunu bildiğim uyandırma şekilleri vardı. Şuan onlardan birini deneyimlemek istemiyordum.
Duş alıp almama konusunda düştüğüm kararsızlıktan son anda almamayı seçip tekrar odama girdim. Akademi de ilk günümdü. Herkes gibi törenle istediğim bir bölümü seçip bunun üzerine eğitim görecektim. Kafamda çoktan belirlediğim bir bölüm vardı. Savaşçı olmak istiyordum. Askerlerle eğitim görmek, Iron adına bir şeyler yapmak istiyordum.
Babam, Eldon, bir savaşçıydı ve her zaman onun izinde yürüyeceğimi söylerdi. Bende bir savaşçı olacak ve ardından da bana bizzat takdim edeceği Kuruculuk Koltuğu'na oturacaktım. İstediğim savaşçı olmaktı belki ama devamında ömrümü bir koltuk tepesinde kararlar vermeye çalışarak geçirmek istemiyordum. Ben her zaman sahada ve dış görevde olmak istiyordum.
Annem, Sara, o da bir öğretmendi. Akademide öncelikli askerlik eğitimini aldıktan sonra küçük çocuklar için verilen temel eğitimde öğretmen olmak istemişti ve olmuştu da. Benim öğretmenimde annemdi. Çünkü bu kısma alınan çok fazla kişi olmuyordu. Alınanlarda tamamen soylu insanlar oluyordu.
Toplumumuzda her bölüm eşitti. Ama kesinlikle hepimizin saygıda kusur etmediği ve kutsal saydığı bölüm, eğitimdi. Sonuçta bir doktoru da kurucuyu da yetiştiren bir öğretmen oluyordu. İyi insanların, aynı zamanda kötü insanların oluşmasını sağlayan faktörlerin başında öğretmenleri görüyorduk.
Dolabımın karşısında sıkıntıyla bir nefes verdim. Akademiye gidilirken ne giyilirdi ki?
Kendi kendime bir nefes verip elimi siyah bol tişörtüme attım. Altına da siyah bir tayt çıkarıp siyah polar hırkamı dolabın raflarında aramaya başladım. Bir türlü bulamıyordum. O benim en sevdiğim hırkamdı ve kesinlikle onu buraya koyduğumu hatırlıyordum. Sıkıntıyla nefes verdim. luke. Baş belası küçük kardeşim.
Hızlı adımlarla odamdan çıkıp yan odanın kapısını aynı hızla açıp duvara vurdum. Yatakta kış uykusuna yatmış olan Luke, kılını bile kıpırdatmadan aynı öküzlükle uyuyordu. Etrafa bakıp hırkamı gözüme kestirmeye çalıştım. Ama görünürlerde yoktu.
Yatağına doğru yürüyüp onu ayağımla dürttüm. " Luke!"
" Hı?" Diye mırıldanıp öbür tarafa döndü. Sabırla tekrar denedim.
" Luke!"
" Hı?" Dişlerimi sıktım. Günah benden gitti, gerizekalı. Başının ucundaki suyu kafasına boşalttım. Aslında zıplayıp bağırmasını bekliyordum ama kesinlikle suratını buruşturup uyumasına devam etti. Sinirle tişörtünün yakalarından tutup onu yatakta doğrulttum.
" Luke!" Diye bağırdım suratının ortasına doğru. Daha fazla dayanamayarak gözlerini açtı.
" Ne var ne?" Tişörtünü ellerimden kurtarıp baygın bakışlarını suratıma doğrulttu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAVAŞ-MA
Science FictionŞarjını kendimizin doldurduğu aletlerin kölesi olmuşken, onlardan olmak kaçınılmazdı. Robotlar dünyayı değil insanlığı ele geçirdi. Bir genç kız gerçekle sahte arasında kaldı. Bir adam kardeşiyle sevdiği kız arasında sıkıştı. Hepsi özgürlük için s...