Hiç bir şey demeden arkamı dönüp Alan'a doğru yürümeye başladım. Aklımdan dediklerini tekrar tekrar geçirip analiz ederken kalbimin neden bu kadar hızlı attığını düşündüm. İlk kez bir erkek böyle bir şey ima etmişti. İlk defa sanki şeymişim gibi hissetmiştim. Şey gibi... Güzel. Şimdiye kadar sohbet ettiğim kişiler genelde rütbemden dolayı benimle böyle konuşamazlardı. Zaten bende kimsenin bana yakın olmasına izin vermezdim. Bir Ian. Ian... Ah, oda bir kez olsun ne kadar çirkin ve erkek çocuğu gibi olduğumu söylemek yerine böyle bir şey söyleseydi ne olurdu sanki. Ian'ı istiyordum. Bana o ela gözleriyle bir kez olsun sanki dünyada benden başka kimse yokmuş gibi baksın istiyordum. Elleri kafama vurmak yerine belimden tutup kendine çeksin istiyordum. İstiyordum ve bunun imkansızlığı karşısında dehşete düşüyordum. O beni sevse bile - sevmeyeceğini tabi ki biliyorum - karşımızda ikimizde aşık olmak yasak kuralını çiğneyip değişime bırakılmayı - merkezden kovulup robotların eline bırakılıyorsunuz- göze alamazdık. Onun için her şeyi göze alırdım ama onun bunu yapmasına izin vermezdim.
Alan'a geldiğimde etrafa baktım. Ian takımının başında onlara esneme hareketleri yaptırıyordu. Görmeyeceğini bile bile gözlerimi devirdim. Çok yavaş ilerliyordu. Bu yüzden Arena'da hep yeniyorduk. 3 yıldır Kaptanlık yapmama rağmen şimdiye kadar hiç mağlubiyetimiz olmamıştı.
Orada dikildiğimi farkeden Daniel koşarak yanıma geldi.
" Koşuyu tamamladık Kaptan. Şimdi neye geçelim." Durup bir düşündüm.
" Saldırı- savunma." Diye kısaca cevap verdim.
" Yeni hareketler ekleyecek misiniz yoksa geçen haftakileri mi çalışalım?" Gözlerimi bacaklarını açıp avuç içlerini yere koyan Ian'ın benimkinden biçimli poposundan çekip Daniel'a baktım. Sorduğu soruyu düşündüm. Gerçekten düşündüm. Düşündüğüm aslında sorunun ne olduğuydu.
" Bu gün ne çok soru soruyorsun."
" Afedersiniz, efendim."
" Geçen haftaki hareketlere çalışın, " tekrar saatime baktım. 10.05.
" 3 saat sonra ara verip yemekhaneye çıkabilirsiniz."
" Peki efendim." Dedikten sonra koşarak tekrar takımın yanına gitti. El kol hareketlerinden dediklerimi ilettiğini görebiliyordum. 3 saat sonra yemekhaneye çıkabileceklerini söylediğinde takımdakilerin yüzünün buruştuğunu gördüm. Birazda şaşırmışlardı. Normalde 2 saat olarak yaptırdığım antremanı 3 e çıkarmıştım. Surat ifadelerinden resmen zevk aldım. Sadist bir tarafım olduğunu herkes biliyordu.
Üstümdeki tulumun fermuarını açıp kollarımı tulumdan çıkardım ve üst kısmını belimden aşağıya doğru sarkıttım. Böylece içimdeki siyah spor atletle kalmış oldum. Bizimkilere baktığımda çoktan çalışmaya başlamışlardı. Önüme dönüp koşmaya başlayacakken gözüm bana bakan Ian'a kaydı. Resmen dik dik bana bakıyordu. Tam ne olduğunu soracaktım ki dikkatli bakınca bana değil arkama baktığını gördüm. Refleks olarak arkamı döndüğümde 200 metre ilerde Alan'ın girişinde Alexander'ı görmeyi beklemiyordum tabi ki. Üstelik gözlerinin direkt olarak beni bulması karşısında gözlerimin büyümesine de engel olamadım.
Kendime gelip onları orda bırakarak koşmaya başladım. Kaslarımı zorlayıpta hemen yorulmamak adına çok yavaş olarak başladığım koşuya her kmde daha hızlanarak devam ediyordum. Koşarken beynimin bir köşesinde Alexander'ın mavi-yeşil gözleri vardı. Şu hayatın karanlığı arasından sıyrılan mavi, olması gerekenin aksine siyaha öyle karışmıştı ki Alexanderın gözlerindeki hiç bir ifadeye berrak yada masum diyemezdiniz. Ben diyememiştim. Gerçi gözlerine bakacak vaktimde olmamıştı. Bundan sonra da olmasa iyi olurdu. Ondan etkilenmiştim. O odaya ilk girdiğimde bana bakışından, ne çok umursamaz ne de çok ilgili olmayışından etkilenmiştim sanırım. Ian kadar tanıdık değildi. Tamamen bir yabancıydı. Yumurtasının üstüne benim gibi karabiber dökmeyi seviyordu belki - Ian nefret ederdi - . Şimdiye kadar dışarıda yaşadığı şeyler vardı belki. Karşılaştığı robotlar hakkında konuşacak çok şeyimiz olurdu. Ian' la senelerdir buradaydık ve daha hiç dışarı çıkıp keşif yapan ekibe katılamamıştık. Babamın bunda parmağı olduğunada emindim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAVAŞ-MA
Science FictionŞarjını kendimizin doldurduğu aletlerin kölesi olmuşken, onlardan olmak kaçınılmazdı. Robotlar dünyayı değil insanlığı ele geçirdi. Bir genç kız gerçekle sahte arasında kaldı. Bir adam kardeşiyle sevdiği kız arasında sıkıştı. Hepsi özgürlük için s...