17.Bölüm

48 4 5
                                    

" Bunu giymemi beklemiyorsun herhalde?" Dedim Amy denen kıza. Kendi evinden bir bavul dolusu eşya getirmişti ve yaklaşık 3 saattir bana asla parmağımın ucunu sürmeyeceğim elbisemsi şeyler gösteriyordu. Elbisemsi diyorum çünkü bana kalsa pek elbiseye benzemiyorlardı. Özellikle hepsinin pembe ve tonları olmasından kusmak üzereydim.

" Ama sende hiçbir şey beğenmiyorsun, Crystal." Büzülen dudaklarını kesip alnına yapıştırmak istiyordum.

" Birincisi," dedikten sonra derin bir nefes verip devam ettim. " Adım Alex. İkincisi, beğenebileceğim bir şey göstermiyorsun. Aslına bakarsan hiçbir şey göstermiyorsun." Dedim elindeki şeker pembesi üç santim elbiseyi işaret ederek.

Bıkkın bir şekilde nefes verdi..

" Bak bu olur mu?" Elindeki siyah elbiseye baktım. Diğerlerine nazaran daha iyi gözüküyordu. Kısaca başımı salladım ve elbiseyi elinden alıp giymek için odamdaki banyoya girdim. Elbiseyi üzerime geçirdiğimde rahatlığı karşısında şaşkınlığa uğradım ama asıl şaşkınlığı aynaya baktığımda yaşamıştım. Mükemmel olmuştu ki bu sıfatı kolay kolay kendime yakıştırmazdım. Siyah elbisenin kolları omuzlarımdan aşağı düşüyordu ve üstü kalp yaka şeklinde straplez gibi duruyordu. Boyu çok kısa değildi ama yine de benim standartlarıma göre kısa sayılırdı. Aynadaki görüntüme bakıp dudaklarımı büktüm. O kadarda olsun.

Banyodan çıktığımda Amy hevesle arkasına dönüp bana baktı. Beğendiğini yüz ifadesinden anlayabiliyordum. Ya da midesini görebileceğim şekilde açılan ağzından.

" Çok güzel olmuş!" Dedikten sonra ellerini çırpmasıyla gözümde beş yaşındaki bir çocuktan farkı kalmamıştı. Tanı: zeka geriliği. Gülümsedim. Aslında istemeden sadece dudağımın bir kenarını kıvırdım.

" Fena olmadı işte." Dedim elimi önemsiz bir konu konuşuyormuşuz gibi sallayarak.

" Bir de saç makyajını yaptıktan sonra gör."

" Saçma sapan bir şey yaparsan seni kapının önüne koymakta sakınca görmem. Bilmeni isterim." Dedim. Kısacık bir an kırılmış gözüksede elleriyle önündeki sandalyeyi işaret etti. Sıkkın bir nefes vererek önüne oturdum. Ben somurtup saçımı çektiği için sessiz küfürler ederken o, bu işten gayet zevk alarak yaptığı şeyin ne kadar mükemmel olacağını herkesin bana bakacağını falan anlatıyordu. Yani sanırım bu tarz bir şeyler anlatıyordu. Çünkü cümlelerini genelde başından sonuna kadar dinlemiyordum.

" Eh bitti." Dediğinde gözlerimi odakladığım karşı duvardan kaldırıp karşımdaki aynaya baktım. Sonra arkama baktım. Aynada gördüğüm kim diye.

" Bunu sen mi yaptın?" Dedim aynadaki aksimi göstererek. Sevimli olduğunu düşündüğü bir ifadeyle başını salladı.

" Yalnız bu bir suç farkında mısın? Resmen insanları kandırıyoruz." Elimi ıslak mendile doğru uzatırken elime vuran eliyle ona döndüm.

" Mükemmel oldun. Bunu bozmana izin vermem."

" Güzel. İzin almadım zaten."

" Crys- Alex. Bozmasan olur mu?" Dedi ve bende en azından saatlerce uğraşmış olduğu için - tabiki sadece bu yüzden- elimi çekip yine kucağıma bıraktım. O sırada elindeki kutuyu önüme bıraktığında içinden ne çıkacağını biliyordum. Sadece açmadan önce sadece rahat olmasını diledim. Lütfen sadece rahat olsun. Kutuyu açtığımda içinden topuğu korktuğum kadar yüksek olmayan siyah güzel bir ayakkabı çıktı. İyi bari.

Dikkatlice ayağıma giyip ayağa kalktım. Bu sefer ayakta durmakta zorlanmıyordum. Odada küçük bir tur attığımda gayet güzel yürüyebildiğimi farkettim. Sonrada kısaca Amy'e samimi olduğunu düşündüğüm bir teşekkür edip artık gidip onunda hazırlanması gerektiğini söyleyerek kibarca kovdum. O odamdan çıkınca son kez aynaya bakıp yavaşça merdivenlerden aşağı indim. Salona yavaş adımlarla girdiğimde orada oturup hararetli hararetli konuşan iki kardeşin aynı anda bana dönmesinin sebebi ses çıkaran topuklu ayakkabılardı. İkisininde ağızlarının açılmasını ve kendilerini toparlamaya çalışmalarını psikopatça bir zevkle izledim. İlk toparlanan Aaron oldu.

SAVAŞ-MAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin