BÖLÜM 19

130 81 0
                                    

Medya : popy

Ağlıyorum. Burası ormanın içinde bir yer tam da uçurumun kenarındayım. Aşağı düşen taşlar görünmüyor. Dipsiz bir kuyu gibi. Ağlıyorum ve bardaktan boşanırcasına yağan yağmur başlıyor. Biri var sesi geliyor. Ağladığını duyuyorum. Korkuyorum. "Kimse yok mu ?" diye bağırıyorum sesime cevap veren yok. Sesim yankılanıyor ormanda. Arkamı dönüyorum. Başkan ve Nora. Başkan Nora'ya bağırıyor. Nora uçurmun kenarında ağlıyor. Başkan Onu uçuruma itiyor. Hayır , başkan yapma. Hayır ! Hayır !! Hayır !!!!

Uyandım. Kötü bir kabustu. Sakin ol popy. Kendimi sakineştiriyordum. Her gün buna benzer kabuslar görüyordum ama bugün kü kadar kötü değildi hiç biri. Gözlerimi kapattım. Bu kabusu unutmam için. Nora nerdesin ablacım ? İnşallah beni kurtarmak için kendini tehlikeye atmassın. Burası FBI evi , en üst katta bir odadayım. Kalkıp elimi yüzümü yıkadım. Televizyonu açtım. Haberlerde yine Nora var. Onu o kadar çok özledim ki

Başkan girdi odaya. Elinde kahvaltım vardı."günaydın popy" dedi. Bana bu kadar yakın davranması sinir bozucu gerçekten. "Günaydın beyefendi" dedim ciddiyetimi koruyarak. "Kardeşin teslim olmuş , birazda getirirler buraya" dedi biraz da sevinerek. Sevinmesi canımı yakıyordu. Yenmş gibi karşımda sırıtmasını kendime yediremiyorum. Ağlamaya başladım. Ah Nora ah Nora !!!! "Çık dışarı , yanlız bırak beni" dedim. Hala sandalyede oturuyordu , duymadı sanırım. "Çıkar mısınız dışarı ?" dedim biraz daha sert ve sesim biraz daha yüksekti.

"Kardeşinin neden arandığını biliyor musun ?" dedi. Bilmiyordum nedenini , hep sorsamda cevap verilmedi bana. "Hayır bilmiyorum" dedim.Eliyle karşıdaki sandalyeyi gösterdi. Sandalyeye oturdum ve " anlatın" dedim. Başladı konuşmaya :

Kardeşin Nora tek İngiltere'yi değil dünyayı yok edebilir. Her ağladığında yağmur yağıyor. Hastalandığında fırtına çıkıyor. Sinirlendiğinde şimşekler çakıyor. İngiltere'nin bu hale gelmesinden kardeşin sorumlu. Onu yakalayıp bir hücre kapatacağız. Üzerinde deneyler , araştırmalar yapacağız. Kim bilir belki de bir çözümü vardır onu bu durumdan kurtarmanın" dedi , birşeyler dememi bekliyordu. Cevap bekliyordu ama şaşırıp kaldım. Bu nasıl olabilirdi. Doğa olaylarını nasıl yönetebilirdi ?

Aklım geçmişe döndü. O gün geldi aklıma. Gözlerimi kapattığımda hemen canlanıverdi gözümde

Yıl 1996

Nora küçük bir bebek. O gün aşısı olduğu için doktora götürecekler annemler onu. Anne ve babam arabaya bindiler. Hastaneye doğru yola çıktılar. Ardından bir fırtına , aşırı yağan yağmur. Babaannemle bekliyoruz evde ama ne gelen var ne giden. Biraz sonra elinde Nora ile polis memuru geliyor kapıya. Anne ve babam kaza yapmışlar.İkisi de hayatını kaybetmiş. Geriye kalan sadece Nora. Uçurumdan yuvarlanan arabadan sağ çıkan tek kişi Nora.

Kendime geldiğimde gözlerimden yaşlar akıyordu. O adam hala karşımdaydı. "Kardeşim ne zaman gelecek ? Onu görebilecekmiyim ? " dedim ağlamaklı sesimle. "Göreceksin" dedi ve odada çıktı. Duyduklarımı hala sindirememiştim. Nasıl nasıl olur bu ?

Nora sevmez ki kapalı yerlerde durmayı , o sıkılır bunalır. Bunları düşündükce daha fazla ağlıyordum. Dayanamıyordum. Napacaktım ben Norasız. Onu hücreye kapatırlarsa onu görebilecekmiyim. Belki de öldürüp atacaklar onu.

Odaya Başkan Miryofery geldi ve "kardeşin aşağıda görmek istersen ineceğiz ama istemezsen" cümlesini bitirmesine izin vermeden "gidelim" dedim. Gözlerimi sildim , ağladığımı görüp üzülmesini istemedim.

Bir odaya girdik. Boştu o da. Başkan Miryofery cebinden çıkardığı 10 kadar anahtardan birini ışığı açında farkedilen kapının kilidine soktu ve içeri girdik. Yine karanlık bir oda. Yine ışığı açınca farkedilen bir kapı. Böyle 6 odaya girdik. 6 farklı anahtarla açtık kapıları. Bir kapıyı daha açtığımızda Nora'yı gördüm. Oradaydı. Sandalyede oturuyordu. "Noraa ! Nora !!!!" ona doğru bir adım attım ama görmediğim bir şey beni engelliyordu. Başkan Miryofery "boşuna uğraşma aranızdaki cam ne sesini ne de görüntünü ona göstermez. Sen onu görürsün ama o seni görmez" dedi.

Ayaklarım beni taşımıyordu. Yere düştüm. Başkan Miryofery "zamanımız doldu kardeşinize son defa bakın ve buradan çıkacağız" dedi. Ben ona veda edemiyordum ki. Ona sarılıp onu öpemiyordum.

" ona sarılabilir miyim ?" dedim bir umutla. Başını salladı , demek bir defa bile sarılamadan ayrılacağım kardeşimden. "Peki siz , siz girebilir misiniz içeri ?" dedim ağlamaklı sesimle. Yine başını salladı ve "bunun mümkün olacağın8 zannetmiyorum" dedi.

Ona baktım son kez belki de ölmeden önce son kez ona baktım. Daha sonra istemeyerekte olsa 7 odadan çıkıp kendi odama ulaştım. Buradan gitmem söylendi ama nasıl gidecektim ? Kardeşimi orada bırakıp nasıl hayatıma devam edecektim ?

Evin önüne indiğimizde dönüp tekrar baktım. Bu büyük , kardeşimi benden alan eve baktım. Ağlıyordum , ağır adımlarla evime doğru yürüdüm.

İMKANSIZ AŞK (Bitti)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin