bölüm 16

1.8K 88 0
                                    

Monoton. Artık hayatım tamamen monoton.
Başka bir şehre babamın işi sebebiyle yerleştik ve zaten olmayan arkadaşlarımı, dilarayı ve bazı şeyleri kaybettim. Tam 2 yıl oldu. 2 yıldır dilarayla bile sadece telefonla konuşuyorum ki oda artık kendi hayatıyla meşgul ve zaten ayda 1 olan konuşmalarımız artık yılda 1 olacak derecede az.

"Günaydın" dedi uzmanım faruk bey. Oturduģum masaya geldi ve kendine bir sandalye çekip karşıma oturdu.
"Günaydın hocam " dedim ve önümdeki kahveyi içmeye devam ettim.
"Bugün yine ne kadar güleryüzlüsün" dediģinde cümlede kinaye vardı çünkü buraya taşındığımızdan beri ben hiç doģru düzgün gülümsememiştim.
"Hocam mutsuzum " dediğimde bakışlarını tekrar bana yöneltti ve
"Biliyorum kızım" dedim. Faruk bey bu hastanede çalışmaya başladıģımdan beri bana kızım diye seslenip beni ne kadar çok sevdiğini dile getirmişti. Benimde ilk çalışmaya başladığım uzman olduğu için beni sevmesi mutlu ediyordu ve gerçekten baba gibi benim her derdimi dinlerdi. Onunlayken erkekleri konuşmak babamla konuşmaktan daha imkanlı olduğu için rahattım.

Elimdeki kahveyi aldı ve masaya koydu
"Ne oldu hocam" dedim. Şaşkın bir ifadeyle
"Bak şöyle yapalım. Ben sana köklü bir izin yazayım." Dediginde
"Ciddi misiniz?" Dedim ve heyvanla devam ettim
"Gerçekten yapabilir misiniz?" Dedigimde gülümsedi ve
"Bu hastanede çok fazla hissem var tatlı kız" dedi ve göz kırptı.
"Sende git eski , ait olduğun yere arkadaşında kalırsin. Iki yıl önce orda kalmaktan korktun ya belki artık yalnız yaşayabilicegini hissedersin ve orda kalmak istersin " dedi.
Haklıydı. Karar vaktiydi. Çok bile dayanmıştım
"Hocam çok ama çok teşekkür ederim ben sizin hakkınızı nasıl ödeyeceģimi gerćekten bilmiyorum" dedigimde neredeyse aģlayacaktım. Gerçekten hakkını asla ödeyemezdim.
"Orda yaşamaya karar verirsende sakın olaki beni aramayı unutma,aradadada ziyaretime gel yeter, işide hiç dert etme oralarda cok fazla tanıdıģım var " dedi. Ve tekrar göz kırptı.
"Tekrar teşekkür ederim " dedim .

1 ay sonra .
"Kendine iyi bak" dedi annem gozleri yaşliydı
"Anne lütfen ağlama. Temelli kalıcam demiyorum ki" dedim.
"Belki kalırsin ama " dedi. Ve bana sarıldı
"Kalsam bile ućakla sürekli ziyaretinize gelirim merak etmeyin" dedigimde bende ona sıkıca sarıldım. Babam bana izin vermemişti. Bende artık yetişkin hissettiğimi ve ixin icin yalvarmayacağımı söylemiştim. Belki onu biraz kırmıştım ama bu gerekliydi.
"Babama onu çok sevdiģimi söyle" dedim.
"Sende dilaralara selam söyle . Insanlara yük olma. " dediginde gülümsedim ve
"Merak etme o iş bende " dedim.

Uçağa doģru ilerledim merdivenlerden çıktım ve oturmam gereken yere yerleştim. Kulaklıgımı çıkarıp müzik dinlemeye başladım. Gripin sen gidiyorsun dinliyordum
Gidiyor ellerim, gidiyor sesim, gidiyor nefesim ama hepsinden önce sen gidiyorsun
Dur dur gitme bir bakış borcun var bana son gidişinden
Bu şarkı bana hep göktuģla olan trajik ayrılıģımızı hatırlatıyordu. Yaşadığım kalp ağrısının hiçbirzaman gećmemesinin sebebi buydu. Ben gećmemesi icin, onu unutmamak için sürekli bu şarkıyı dinler hergün onunla yaşadıklarımı film şeridi gibi gözlerimin önüne getirirdim. Acı çekmeliydim çünkü hatalıydım ve dibine kadar acı çekmeyi hakediyordum. Onu unutmak benim için ödül olacaktı ve ben bunu yapamazdım

"Asyaaaaaaaa!!" Diye bağırarak yanıma koştu dilara ve bir hışımla bana kocaman sarıldı.
"Bebeğim seni çok özledim" diye devam etti. Bende hemen sarılmasına kocaman karşılık verip onu dahada sıktım.
"Bende seni okadar çok özledim ki " dedim. Daha sonra beni okadar çok sıkmaya başladıki beredeyse ölücektim
"Şey dilara nefes alamıyorum" dedim hemen kollarını bende ayırdı ve ellerimi tuttu.
"Tam iki yıl oldu şikayet edemezsin, birkere bile gelmedin" dedi. Bende gülümsedim. Annesi zeynep teyze ve babası mert amcada burdaydı. Tek tek onlarla selamlaştıktan sonra evlerinin yolunu tuttuk. Eski evim,eski arkadaşım, eski yaşamım sokağa girdiğimiz andan itibaren tekrar film şeridine bağladı.
Eve girdik ve hemen
"Hadi odaya benim idama bi yatak attık orada kalıcaksın . Hemen yerleşirelim" dedi dilara heycanla bende hemen bavulları yüklendim ve odasına gectik.
Hiçbirşey değişmemişti. Odası , yataģı duvarları komidinin üstündeki eşyalar. Değişen tek şey bendim. Benim bu odaya 2 yıldır girmememdi. Fotoğrafımız bile başucunda duruyordu hala.
Aniden komidinin üstündeki bir fotoğraf dikkatimi çekti.
Fotoğrafda egeyle ikisinin görüntüsünü görünce şaşkınlığıma engel olamayarak aģzım bir karıs açık bir şekilde dilaraya dönüp
"Oha. Hiç bahsetmedin" dedim.
"Aa şey hic sormadınki " dedi. Evet nadir olan konuşmalarımızda genellikle aşk hayatımızla ilgili konuşmazdık. Çünkü canım yanardı.
"Haklısın" dedim ve elimde olan fotoğrafı yerine koydum sanırım doğum gününde cekilmişi ve dilara çok mutluydu. Onlar adına çok sevindim.

Ikimizde yataklara uzandık ve
"Ne güzel herşey eskisi gibi" dedi.
"Evet" dedim. Herşey burda güzeldi çünkü evimde..
"Sormayacak mısın?" Dedi dilara ve bende ona dönerek
" neyi " dedim.
"Acaba neyi. Adın gibi biliyorsun asya" beni tanıyordu ondan birşey kaçmazdı. Ima ettiği şey göktuğdu. Sormaya cesaretim olmayan şey oydu ve yine sormaya hakkım olmayan şyi sordum.
"O iyi mi ?" Dedim. Bana döndü ve
"Hayır" dedi.
Hala unutmamıştı beni. Bir nebze olsada, hakkım olmasada rahatlasamda içten içe canım yanıyordu ve içim parçalanıyordu.
Acımı çekiyordu.
Haketmese bile...

(Uzunca bir aradan sonra karşınızdayım. Uzun süredir yazmadığım için bir adaptasyon sorunum oluşmuş olabilir. Kusura bakmayın bikaç bölüme toparlarım. Sizide kendimide cok fazla kasmadan aynı zamanda hikayeyide yakın zamanda güzel bir final yapmayı düşünüyorum. Degışen hayatlar nasıl tekrar kesişir?)

Bana AitsinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin