1-Huzur

1.2K 50 19
                                    

        Huzur... Hayatın içinde barındırdığı en güzel kelimeydi. Mutluluğa giden ana formüllerin başındaydı benim için. Huzur olmadan mutluluk ulaşılamaz geliyordu bana. İşte bu yüzden tamda bulunmak istediğim yerdeydim. Bir deniz kenarında, kumsalda oturuyordum. Denizin dalgalarının sesi, kulaklarıma masaj yapıyordu sanki. Denizin temiz görüntüsü gözlerimi büyülüyordu. Rüzgar bedenime sarılıyordu. Dağınık topuz yaptığım saçlarım, her rüzgar estiğinde gözlerime girecek gibi oluyordu. Burnumu gıdıklayan denizin harika kokusunu, derin derin içime çekiyordum. Aldığım her nefeste ciğerlerimi dolduran oksijen, bütün stresimi alıyordu.

       Buradan hiç gitmek istemiyordum ama hava yavaş yavaş kararmaya başlamıştı. Rüzgarın şiddetlenmesi ile beraber bedenim yenik düşmüştü. Üşümeye başladığım an bugünlük buradaki mesaimin bittiğini anlamıştım. Altımda kot bir pantolon, üstümde ise lacivert bir bluz vardı. Son bir kez derin derin denizin muhteşem kokusunu içime çekip ayağa kalktım. Üstümü silkeledikten sonra telefonumun bir kez titrediğini hissettim. Pantolonumun arka cebinde olan telefonumu alıp ekrana baktım.
Gelen mesajın Bade'den olduğunu görünce, istemsizce gülümsedim. Mesajı açtığımda yüzündeki gülümseme daha da yayılmıştı.

"Bayan Huzur en sevdiğiniz yemeği yaptım. Soğumasını istemiyorsanız biran önce gelmelisiniz." Bir mesaj daha geldi. "Ekmek al."

       Yüzümdeki gülümseme, otuz iki dişimi gösterecek derecede büyümüştü. Hayatımın olmazsa olmazıydı Bade. Ev arkadaşım olmasından ziyade ailemdi o benim. Yeri gelince bana öğüt veren annem, beni azarlayan ablam, beni güldüren arkadaşım, benimle oyun oynayan küçük kardeşim, benimle ders çalışan sıra arkadaşım ve beni ayakta tutan iskeletimdi Bade. Onu herşeyden çok seviyordum. Beraber büyümüştük biz onunla. Herşeyimi onunla yapardım, hala da yapıyordum. Ailemi dehşet bir trafik kazasında kaybedince Ankara'dan İzmir'e Bade'nin yanına taşınmıştım. Bade ve ailesi İzmir'e, Bade liseye başlarken taşınmışlardı. Bade evdeki üç kardeşinden dolayı ders çalışamadığı için ailesine yakın bir yerde ev tutmuştu. Ailemin öldüğünü öğrenince beni zar zor ikna edip yanına almıştı. Ailemi 16 yaşında kaybetmiştim. Benim için hayatımın en zor günüydü, onları toprağa verdiğim gün. Herkesin bana acıyan gözlerle baktığı o gün, benim gözlerimden akan her damla yaş gözlerimi yakıyordu. O gün annemi, babamı ve dört yaşındaki erkek kardeşimi kaybetmenin acısını yaşamıştım. Gözümden akan damlayla düşüncelerimi bir kenara itip kendime geldim. O günler geride kalmıştı ve ben o günlerden sonra güçlü olmayı öğrenmiştim.

       Yolda ağır adımlarla yürüyordum. Rüzgar arkadan belime sarılmış ve beni itiyordu. Saçlarım yüzüme doğru uçuşuyordu. Her zamanki gibi yürürken insanları inceliyordum; El ele yürüyen bir çift, köpeğini gezdiren, kendini havalı sanan esmer çocuk ve pazardan dönen, elleri poşet dolu teyze... Her zaman bunu yapardım. Yürürken insanları incelemek hoşuma gidiyordu. Ne düşündüklerini yüz ifadelerinden anlamaya çalışıyordum. Bu da benim empati yöntemimdi. Ama insanların arasında olmayı pek sevmezdim. Yalnızlık bana iyi geliyordu. Bu yüzden kumsalı ve denizi tercih ediyordum.

       Ekmeği aldıktan sonra eve doğru yürümeye başladım. Eve varınca pantolonumun ön cebinde olan anahtarı çıkarıp kapıyı açtım. Eve girer girmez burnumu saran harika mantı kokusu beni benden almıştı. Bade oldukça hamarattı ama pek sık yemek yapmazdı. Ben yemek yapmayı bilmiyordum. Zaten sürekli sınava çalıştığımız için yemekleri genelde dışarından söylüyorduk. Buna rağmen ikimizde zayıftık. Çünkü çok yoğun tempoda ders çalışıyorduk. Seneye lise dört öğrencisi olacaktık bu yüzden tatil olmasına rağmen iki aydır haftada bir ya da iki gün mola vererek ders çalışıyorduk. Ders esnalarında verdiğimiz aralarda evimizin iki kilometre aşağısında olan sahile gidiyordum. Bazen bana Bade de katılıyordu. Beni bu düşüncelerimden uzaklaştıran neşeli ses, kulaklarıma ninni gibi geliyordu.

Katilin Aşkı #wattys2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin