Geceleri penceremden dışarı baktığımda, ne bir kötülüğün ve ne de bir acının olmayacağını hissediyorum. Sonra gün başlıyor... Hayat yeniden eski haline dönüyor. Acılar, korkular, kötülükler sarıyor her bir yanı. Korku, hayattaki en acımasız şeydi. Bir türlü insanın içinden çıkmıyordu.
Gökyüzünün bulutlu olduğu bir sonbahar günüydü. Günlerden Pazardı. Yağmur yağıyordu ve yıldırım çakar gibi oluyordu. İki bulutun birine duyduğu aşktı yıldırım..Ve o bulutların gözyaşlarıdıydı aslında yağmur...Tıpkı bir serçe gibi ağlayınca onlar da ölür ve kaybolup giderler gözyaşlarında..
Bilmiyorum neden ama en sevdiğim zamandır yağmur yağdığı zaman..Herkes yazı sever veya karın yağmasını..Ama kolay kolay kimse sevmez yağmurun yağdığı zamanı..
Deniz... Beni tehdit eden katil. Üstelik beni Bade'nin üzerinden tehdit etmişti. Okulun ilk günü dışında bir haftadır okula gelmiyordu. Biraz rahatlamıştım ama hala tedirgindim. İstedikleri yapmazsam Bade'ye zarar verebilirdi. Bu da benim en büyük korkumdu.
Bade ailesinin yanına gitmişti. Bugün orada kalacaktı. Onlarla biraz vakit geçirmenin kendisine iyi geleceğini söylemişti. Ben ise camdan yağmuru izliyordum. Yağmurun sesi kulaklarımı okşuyordu. Yağmurun seninden sıyrılıp kulaklarıma dolan ses karnımdan gelmişti. Guruldayan karnıma kötü bir bakış attım. Acıkmıştım, evde de bir şey yoktu. Aklıma düşen ekmek arası yapma fikriyle mutfağa yöneldim. Ekmekliğe baktığımda bu sefer kötü bakışlarımı ekmekliğe yöneltmiştim. Hiç ekmek kalmamıştı. Mecburen markete gitmek zorundaydım. Bir bakıma sevinmiştim. Biraz ıslanmak iyi gelecekti.Dolabımdan siyah yağmurluğumu alıp üzerime geçirdim. Asker boylarımı giyerek telefonumu ve paramı cebime attım. Kapıyı kapattım ve asansöre yöneldim. On dakika kadar yürümem gerekiyordu. Hızla kapıdan çıkarak kendimi yağmura bıraktım. Kafamı yukarı kaldırıp yağan yağmurun yüzümü esir almasına izin verdim. Yağmur damlaları yüzüme vurdukça rahatlıyordum. Bir süre böyle bekledikten sonra yürümeye başladım.
Markete vardığımda sırılsıklamdım. İki ekmek aldıktan sonra abur cubur reyonuna doğru ilerledim. Market boştu, bu yağmurda burasının boş olması normaldi. Sağ tarafımda bir harekettilik hissettim. Başımı o yöne çevirdiğimde kimse yoktu. Alacaklarımı hızla alarak kasaya ulaştım. İçimde anlamsız bir korku vardı. Kasiyere parayı ödeyip poşeti aldığım gibi dışarı çıktım.
Koşar adımlarla eve doğru yürüyordum. Arkama baktığımda montunun şapkasıyla yüzünü kapatmış bana doğru hızlı adımlarla gelen birini gördüm. Kalbim korkudan yerinden çıkacakmış gibi çarpıyordu. Artık koşmaya başlamıştım. Arkama baktığımda arkamdan gelen kişininde koştuğunu gördüm. Arkama baka baka koşuyordum. Ayağım takıldı ve havalandığımı hissettim. Yere kapaklanınca yaptığım salaklıktan dolayı kendime sövmeye başladım. Hala yağmur yağıyordu ve üstüm başım çamur olmuştu. Arkama döndüğümde mavinin en karanlık tonu gözleriyle, gözlerimin içine bakan Deniz ile karşılaştım."Hey! Sakin ol. İyi misin?" Dizini yere koyarak kollarımı tuttu. Kollarımı yukarı doğru çekerken bana yardım etmeye çalıştığını anlamıştım. Rahatlamıştım. Bir dakika beni ölümle tehdit eden katil bana yardım mı ediyordu? Amacı neydi? Düşüncelerimden arınarak ona cevap verdim.
"İyiyim. Sayende düştüm sadece." Gözlerimi gözlerinden çekerken kendime bu cesaretin nereden geldiğini sordum.
"Senin dilin bayağı uzunmuş Kumsal Akın. Karşındakinin kim olduğunun farkına var!" Sinirlenmişti, bunu gözleriyle fazlasıyla belli ediyordu. Kalkmak için hamle yaptığımda ayak bileğimi inanılmaz bir ağırı kapladığını hissettim. Yüzümü buruşturduğum için bileğimin acıdığını Deniz'e de hissettirmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Katilin Aşkı #wattys2016
Teen Fiction"Nasıl geldin buraya? Neden burdasın?" Mavinin en karanlık tonu gözleri yuvasından çıkacak derecede açılmıştı. Beni burada görmeyi beklemiyordu. Onca şeyden sonra burada olmam çok saçmaydı. Hayatımı mahveden adamın yanındaydım ama huzurlu hissediyor...