5-Oyun

381 41 9
                                    

Hepimiz varoluşumuzda bir anlam ararız. Kundak ile kefen arasındaki şeyin adı ömürdür, hayat değil. Hayata biraz da kendimiz yön veririz. Hayatıma ileride bana acı getirebilecek hiçbir şey katmak istemiyordum. Kendi kabuğumda sakin sakin yaşarken karıştığım olay sürekli beynimi kemiriyordu. Ölüm beni korkutuyordu. Yaşamak istediğim birçok şey vardı. Her şeyden önce hayallerim vardı benim. Doktor olmak, aşık olmak gibi... Artık hayallerime de tutunamıyordum. Önce hayaller ölürmüş, sonrada insanlar. Ben de kabuğuma çekilmiş ölümü bekliyordum. Bana sıra gelmesini bekliyordum.

Hissizdim. Son iki haftada yaşadıklarım, düşünmeme ve hissetmeme izin vermiyordu. Ağlamak istiyordum ama ağlayamıyordum. Bulunduğum yere öylece bakıyordum. Çok yorgundum. Gözlerimi açıp kapatırken bile zorlanıyordum.

Begüm evinde ölü bulunmuştu. Kalbinin üstüne aldığı kurşunla hayata gözlerini yummuştu. Begüm'ün katilinin, o günki katil olduğundan emindim. O gün Begüm ile beraber cinayetin olduğu ara sokaktaydık. Cinayeti işlenirken görmüştük. Begüm video bile çekmişti. Katil bizi görmüştü. Suratlarımızı gördüğüne emindim. Bizi unutur diye düşünmüştüm ama işe Begüm den başlamıştı. Keşke o gün orada hiç bulunmasaydık, keşke tüm bunlar yaşanmasaydı.

Saat sabahın altısıydı. Bugün Pazartesiydi ve okula gidecektik. Ben gece bir iki saat uyuyabilmiştim. Son iki haftada doğru düzgün bir uyku çektiğimi de hatırlamıyordum. Soğuk bir duş aldıktan sonra kahvaltı hazırladım. Zeytinleride yıkayıp masaya koyarken Bade mutfağa girmişti.

"Yemeyeceğim." Endişeyle Bade'ye baktım. Gözlerinin altı şişmişti. Gözlerindeki hüzün tüm vücuduma yayılmıştı. Boş bakışlarla bana bakıyordu. Yanına giderek ellerini tuttum.

"Bade lütfen artık kendine gel. Harap ettin kendini. Senin ağlaman onu geri getirmeyecek. Gireceğimiz çok önemli bir sınav var. Hayat devam ediyor." Son cümleyi söylerken sesim biraz titremişti. Bade kollarını bedenime sarmıştı. Hiçbir şey söylemiyordu sadece sımsıkı sarılıyordu. Ben ölürsem Bade ne yapardı?


Bade'ye zorla kahvaltı yaptırırken onu biraz gülümsetebilmiştim. Kahvaltıdan sonra okula gitmek üzere hazırlandık. Okul kıyafetlerimi giydikten sonra çantalarımızı alıp evden çıktık. Okul birkaç metre ileride olduğu için yürüyerek gidiyorduk. İkimizde yüzümüzü biraz toparlamak için hafif makyaj yapmıştık.

Özel Saygıner Kolejinde, ikimizde burslu olarak okuyorduk. Okulumuzda hiçbir zaman sınıf ayrımı yapılmıyordu. Kimse zengin ve fakir demiyor, herkes herkesle takılıyordu. Bu okulu çekilir bir hale getiriyordu. Beraber gülüp beraber ağlıyorduk. Bu gün beraber ağlayacaktık.


Okula vardığımızda güvenlikçi Samet amcaya selam verdikten sonra bahçeye girdik. Heyecandan nereye bakacağını şaşırmış dokuzlar, ezilmekten kurtulan onlar, hafif hava yapmış on birler ve oldukça havalı görünen on ikiler bahçede ilk bakışta anlaşılıyordu. On ikilerin sırasına doğru ilerlerken çoğu öğrencinin üzgün olduğunu gördüm. Bir süre bekledikten sonra kürsüye çıkan müdür Sedat Saygıner elindeki kağıda bakarak konuşmaya başladı.

"Öncelikle yeni eğitim-öğretim yılınızın kalbinizdeki gibi geçmesi dileğiyle sözlerime başlıyorum. Bu seneye espirili bir konuşmayla başlamak isterdim ama maalesef sizlerle üzücü bir olay paylaşmak durumundayım. On ikinci sınıflardan Begüm Parlak hayatını kaybetti. Kendisini rahmetle anıyor, sevenlerine sabır diliyorum. Istiklal Marşı okunduktan sonra sınıflarımıza giriyoruz arkadaşlar. İyi dersler." Sedat hoca oldukça üzgün görünüyordu. Konuşurken bazı yerlerde sesi titremişti. Yapmış olduğu konuşma gözlerimin dolmasına neden olmuştu. Bade'ye baktığımda gözyaşları yanaklarının üstünde kayıyordu.

Katilin Aşkı #wattys2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin