Helena Dawson... 20 yaşında bir genç kız. Başına geleceklerden habersiz bir şekilde bunca yıl bekledi durdu. Ne sevgilisi oldu ne de Nick dışında yakın arkadaşı. Hep pasif kalmak istedi. Pasif oldu. Müzik dinledi. Yazılar yazdı. Ve aptalca takıntılar elde etti. Ama şimdi...Şimdi herkes ona tapıyordu. Tüm cadı,büyücü,sihirbazlar ona tapıyordu. Tüm yaratıkların, canavarların, cadıların, büyücülerin ve sihirbazların enerjisini,kalp atışlarını,duygularını hissediyordu.Tek bir kişi hariç. Tom. Onu asla hissedemeyecek gibi hissediyordu. Aklında bu duygular geçerken büyük annesi Helena'ya yaklaştı ve alnına dokundu. Helena'nın gözleri kapandı ama her şeyi hissediyordu. Sanki farklı bir yerden izliyordu kendisini. Helena'yı soydular. Çırıl çıplak yaptılar. Helena kendini kapatmak istedi. Ama sonra bunun verdiği özgürlüğe alıştı. Helena'nın vücuduna lavanta kokusu yayan bir yağ sürdüler. Ama sadece göğüslerinin üstüne ve cinsel organına. Üçgen şekli oluşturmuşlardı. Helena'ya yerlere uzanan önü açık yelek gibi bir kıyafet giydirdiler. Yelek yerlere kadar uzanıyordu. Simsiyahtı ve yeleğin arkasında yıldızlar ve ibranice dualar vardı.Helana'yı oturur bir şekilde bıraktılar. Helena oturduğu yerdeyken çevresinde ki herkes oturmuştu. Ama düzenleri farklıydı. Şekiller birleşince Pentagram oluyordu. Ve ortalarında Helena vardı. Helena geçmişini görmeye başladı. Hatta doğum anını bile...
Arkansas Hastanesi 19 Temmuz 1996
Helena geçmişini görüyordu. Doğduğu güne geri dönmüştü. Annesinin sancılarını,acısını hemşirenin sabırsız ve aceleci oluşunu, babasının da korku dolu olduğunu görüyordu. Helena annesinin öldüğünü görür gibi oldu. Ama böyle bir şey imkansız gibi bir şeydi. Sonra ses duydu. Bu ses annesinin doğumda duyduğu sesti. Helena'nın ismini ona vermesini sağlayan sesti. Helena annesinin neden bu kadar meraklı ve korumacı olduğunu şimdi daha iyi anlıyordu. Bir lanet olarak gelmişti. Dünyaya kötülük salmak için gelmişti. Dünya'yı yönetmek ve parçalamak için gönderilmişti. Helena nasıl tepki vereceğini bilmiyordu. Ne diyeceğini de. Birden etrafın beyazlaştığını gördü başka bir anıya doğru sürüklenip gidiyordu...
Minnesota'da ki Çiftlik 24 Temmuz 1997
Helena birinci yaş günü için çiftlikte kaldıklarını biliyordu. Bunu çocukluk fotoğraflarından görmüştü. O zaman mutlu olduklarını sanmıştı. Annesine bunu söyleyince annesi buruk bir gülüş atmıştı Helena'ya...Ama bunun neden olduğunu hiç anlamamıştı. Helena'nın doğum gününden beş gün sonra ise olaylar patlat vermeye başlamıştı. Helena olduğu kişinin aksine sakin ve uslu bir bebekti. Hala olanlara anlam veremiyordu. Burada yanlış bir şey yok ki diye düşünürken Bayan Dawson Helena'yı kilitli kapının yanında ki koltuğa koydu. Bu kapıyı tanıyordu. Bir kaç gün önce tüm bilgileri aldığı,taşları ve bitkileri gördüğü odanın kapısıydı burası. Helena o güne kadar yapmadığı bir şekilde ağlamaya başladı. Cırlayarak ve yüzünü kıp kırmızı yapacak şekilde hemde. Bayan Dawson çok telaşlanmıştı. Evin bütün fertleri Helena'nın üstüne başına bakıyorlardı. Yaralandı mı? Bir yeri mi ağıyor? diye.. Ama Helena'nın hiç bir şeyi ağrımıyordu. Helena gayet sağlıklıydı. O odadaki şeye gitmek istiyordu. Onu istiyordu. Ve daha bebek yaşta bunu yapıyordu. Büyük anne Helena'yı kucağına aldı ve başka tarafa götürdü. Kucağında ona kısık sesle bir şeyler söylüyordu. Ninniydi. Helena sakinleşti... Ninni ise şunlardı:
''Gece çöktüğü zaman
Yıldızlar düşüp gittiği an
Sen kudretleneceksin
Ve bir Tanrıça olacaksın''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlığın Doğuşu #WKK #Wattys2016
FantasyGiriş '' Hayır... Bu olamaz. Bu... Bu imkânsız! '' Helena Dawson'nın bayılmadan önce ağzından dökülen son sözler bunlardı. Helena Dawson Üniversite 2.sınıf edebiyat öğrencisi sıradan bir genç kızdı. Üniversite için Washington'a geldiğ...