Taşların Yansıması

43 9 0
                                    

Bayan Dawson'nun açıklamasından sonra yüzü bembeyaz olan Nick ''Şaka yapmıyorsun değil mi? dedi. ''Hayır '' diye cevap verdi Bayan Dawson. Ortalığı biraz daha karıştırırken  dışarıdan araba sesi duydular. Bay Dawson pencere kenarından bakarken ''Eski bir kamyon var kim bilmiy...Olamaz bu Helena'' dedi. Hepsi telaşa kapıldı.Korkuyorlardı. Helena evde ki haraketliliği ve korkuyu hissetmişti. Evin içinde ailesi ve Nick olduğunu biliyordu. Bir anda kalbi daha da hızlı atmaya başlamıştı. Son olaylardan sonra iyi ayrıldıkları söylenemezdi. Buraya sadece gerekli olan her neyse onları almaya gelmişti. Ama ne olduğu hakkında bir fikri yoktu. Arabayı durdurup çiftliğe doğru yöneldi. Burası onda güzel anılar bırakmamıştı. Şimdi de bırakmayacağından adı gibi emindi. Kapının önüne geldi.Nefes aldı ve eli tokmağa değmeden kapı açıldı. Karşısında Nick vardı. ''Git burdan'' diye fısıldadı Helena'ya.  Helena anlam veremedi ama onu da dinlemedi. Nick'in kenarına geçip içeri gitti. Anne ve babası ona tepkisiz bir şekilde bakıyordu. Helena önce işini halletmek istedi. Kolyesine dokundu. Gözleri beyazlaştı. Ve odada ki her kitap ve yazıyı görebiliyordu. Hepsini okuyordu. Annesi çığlık atıyordu. Her şeyi anlıyordu Helena. Ne olduğunu,ne olacağını ve ne yapacağını...

İşini bitirip,sersemleme evresini atlatıp anne ve babasına döndü. ''Size bunu yapmak istemezdim.Fakat başka çarem yok.Lütfen eve gidin ve güvende kalın.Benim size bir faydam yok'' diyip evden çıkıp gitti. Geride şaşkın bir arkadaş,ağlayan anne ve baba bıraktı. ''Bunu düzelticem John...Düzelticem'' dedi Bayan Dawson.

Helena annesinin boş yakarışlarını duydu. Aldırmadan arabaya kadar yürüdü. Bir yandan annesine gidip sarılmak istiyordu ama yapamıyordu. Arabaya bindi ve yanında birinin oturduğunu gördü.

''Arabamı alıp kaçacağını sana ne düşündürdü? Bu gotik tarzın seni asi mi yapıyor?'' dedi yabancı. 

Helena anlamıyordu nasıl olur da onun varlığını hissetmezdi. Ya da ona karşı güç uygulamazdı. Bir tuhaflık vardı. Aklının belli bir sınırına kadar erişebiliyordu. Çocuğu baştan aşağı süzdü. Boyu ve düzgün vücutlu biriydi. Belli ki futbol takımında olan bir çocuktu. Sarışın ve içinde kaybolabileceğiniz masmavi gözleri vardı. Dudakları kalındı ve çok tatlı bir suratı vardı. Helena bu düşüncelerden sıyrılıp ''Sende kimsin?'' dedi.

''Ah ben Tom. Ama soruma cevap vermedin?'' dedi Tom. 

Helana gözlerini devirip ''Ben Helena ve arabanı geri bırakacaktım hem buraya kadar nasıl geldin kanatların falan yok ya?''

''Hayır kanatlarım yok ama motorcu arkadaşlarım var. Arabayı çalıp gsp kuran tek insansın sanırım'' dedi Tom. Helena çiftliğe gelmek için navigasyon kullanmıştı. 

''Peki neden polise gitmedin? dedi Helena.  Çocuk Helena'yı süzüyordu. Helena istemsiz bir şekilde gözlerini kaçırmıştı. ''Evin kapısı kilitliydi,camlar da tırmanmak için yüksekti yani anahtarı kaybettim gözüyle bakarlardı'' dedi Tom. Helena hala ne diyeceğini bilemiyordu. Sonuçta ona ''Hey ben çok mistik bir şeyin parçasıyım,seninde anahtarlarını büyü yoluyla aldım'' diyemezdi. Tom biraz daha durup '' Ee arabamı vermiyecek misin? '' dedi. ''Hayır'' dedi Helena. Tom bir yandan gülüyordu. Helena onun hoşuna gitmeye başlamıştı.Ama garip bir tarzı vardı. '' Bak gitmem gereken yer var burdan oraya yürüyemem değil mi?'' dedi Helena. Helena'da sırıtmamak için kendini zor tutuyordu. 

''O zaman seninle gelmek zorundayım Helena.'' 

Helena kafasını sallayıp memnun bir şekilde yola çıktılar. Ama oraya varınca olayları nasıl açıklayacaktı hiç bir fikri yoktu. Büyük annesinin yanına gidiyordu. Kendi gibi olan insanların yanına... Tek ihtiyacı olan evden çıkarken gizlice aldığı mavi taştı. Onu elinde sıkıca tutuyordu.O varken yanında daha güçlü hissediyordu. Her şeyi görüp duyuyordu. Tom hariç...Onun hakkında en ufak fikri yoktu..

Karanlığın Doğuşu  #WKK #Wattys2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin