Suratında dehşet verici bir ifade ile aynaya bakıyordu Helena. Gerçi kim gözlerini o şekilde görse şok geçirirdi. Göz bebeği normalden daha siyahtı,kenarları kırmızıydı ve gözlerinin beyaz yeri de soluk bir şekilde beyazlık vardı. Revirde ki hemşireler bile korkmuşlardı. Kısa şoku atlatıp hemen Helena'nın yanına gelen Bayan Lola Helena'nın yüzünü elleri arasına alıp onun suratına baktı. Helena korkudan titriyordu.
-Hemen hasta yatağını hazırlayın ve bana sakinleştirici iğne getirin kız şoka girdi düzeltmezsek kıza inme inebilir hadi çabuk olun! diye bağırdı Bayan Lola.
Nick ise olayları idrak etmeye çalışırken parmaklarıyla oynuyordu.Bayan Lola'nın sesini duyunca irkildi ve ona baktı. Nick'i zorla dışarı çıkardılar. Bir kaç defa direndi ama boş olduğunu anlayınca dışarıya çıkıp revirin koridorunda bulunan kirli mavi bir sandalyeye oturdu. Helena'yı öyle görünce Nick kalbinin sızladığını hissetti. Acaba ne oldu diye içi içine yerken Bayan Lola hızlıca kapıdan çıkıp Başhekimin odasına doğru hızlıca yürümeye başladı. Fırsattan yararlanarak Helena'nın yanına girdi. Baygın bir şekilde yatıyordu Helena. Suratı normalden daha da beyazdı.Bedeni cansız gibiydi.Nick gözlerinin dolduğunu hissetti.Normalde ona karşı bu kadar duygu dolu olacağını düşünemezdi.Helena'nın yanına gidip saçlarını okşadı.Bayan Lola gelmişti ve Nick'in yanında duruyordu.
-Onu hastanesine aktarmamız gerek Nick birazdan ambulans gelecek. Ailesine haber verildi sen istersen derslerine git. dedi Bayan Lola
-Hayır burada kalıcam. Onunla kalıcam. dedi Nick
Bayan Lola kafasını sallayıp dışarı çıktı.Hala olayın şokundaydı. Bir kaç dakika bekledikten sonra kampüsün kapısından içeri ambulans girdi. Ve hızlı bir biçimde revire yaklaşıyordu. Ambulans revirin önünde durdu. İçeriden iki tane hemşire indi ve şaşkın öğrencileri yara yara geçip Helena'nın kaldığı odaya gidip revire gidip onu sedyeye yatırıp ambulansa götürmeye başladılar. Nick peşlerinden koşup ambulansa yöneldi hemşire onu durdurup
-Nesi oluyorsun ? diye sordu
-Arkadaşıyım şimdilik yanında duracağım. diyip hemşeriyi beklemeden aracın içine daldı.
Ambulansa bindikten sonra Helena yavaş yavaş gözlerini aralıyordu. ''Nick'' diye fısıldadı. Nick ona bakarken tuhaf hissediyordu.
-Burdayım dedi.
Helena cümle kuramıyordu.Hali yoktu buna. Kalbi normalden daha hızlı atıyor gibiydi. Bayılmadan önce gördüğü ruhu ve gözleri aklından çıkmıyordu. Sonunda kendini toparlayıp:
-Bana ayna gibi bir şey verebilir misin Nick ? dedi
-Ayna yok şuan sabret birazcık hareket etme kabloları çıkaracaksın dedi Nick
Helena içinde bir şeylerin büyüdüğünü hissediyordu. 10 dakikalık bir yoldan sonra hastaneye geldiler. Hemen onu üst kata çıkardılar. Tek odayı ona ayırmışlardı. Sürekli doktorlar yanına gidip geliyordu. Kan alıyorlardı. Nick ise sadece bakmakla yetiniyordu. Ailesi Arkansas'dan buraya gelecekti. Yarına burada olurlardı. Sürekli Nick'i arayıp Helena nasıl diye soruyorlardı.Helena bir baygın bir ayık yatakta yatıyordu. Doktorlar hiç bir şey söylemiyordu. Nick bir şey sorunca cevap vermiyorlardı. Helena bir kaç saatin sonunda tuvalete gitmek için yatağından kalktı. Aynaya bakmak istiyordu. Ne kadar bakmaktan korksa da bakmak istiyordu.Cesaretini toplayıp aynaya baktı. Gözleri aynıydı. Kıpkırmızı bir şekilde duruyorlardı. Sürekli fısıldama ve ses duyuyordu. Ama çevresinde konuşan biri yoktu. Ve tekrar gözleri kararmaya başladı ve tek duyduğu şey '' Buraya gel '' oldu...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlığın Doğuşu #WKK #Wattys2016
FantasiaGiriş '' Hayır... Bu olamaz. Bu... Bu imkânsız! '' Helena Dawson'nın bayılmadan önce ağzından dökülen son sözler bunlardı. Helena Dawson Üniversite 2.sınıf edebiyat öğrencisi sıradan bir genç kızdı. Üniversite için Washington'a geldiğ...