Telefonu öbür koltuğa attıktan sonra bedenime hükmeden endişelerim ile yutkunup gaza yüklediğimde Mira;
"Defne abla bence biz parkın yerine lunaparka gidelim. "
dediğinde Sinan'ın attığı mesaj ile hastanenln yakın olduğunu fark ederek derin bir oh çektim.Daha sonra da Mira'nın benden bir cevap beklediğini anlayıp;
"Babanız biraz hastalanmış. O yüzden hastaneye gidiyoruz. Artık parka da başka bir zaman gideriz. "
dedim.Barış lafa atılarak;
"İyi ama değil mi? "
Başımı salladığımda hastaneye vardığımızı fark edip hızlıca indim arabadan.Yüzüme hava çarpınca fark etmiştim ağladığımı çocukların ellerinden tutup hızla girdim içeri karşımdaki danışmaya gittiğimde sarışın kadın biglsayardan başını kaldırdı;
"Ömer İplikçi nerede?"
dediğimde kadın hızlıca bir kaç tuşa basıp;
"3.kat oda 222"
Teşekkür edip çocukların ellerini daha sıkı tuttum ve merdivenleri birer ikişer çıkmaya başladığımda üçüncü kata varmıştım.Sinan beni görünce bana doğru yürümeye başladı. Geldiğinde;
"Sinan nesi var? Niye fenalaştı birden? "
Sinan şaşkınca çocuklara bakıyordu.O da yeni görmüştü henüz.Omzuna bir tokat attığımda;
"Hıı.Şey yani apandisiti patlamak üzereymiş.Yarım saat sonra ameliyata alacaklar.Şimdi morfin verdiler ağrısını kessin diye. "
dediğinde bir oh çektim ve gözümde birikmiş damlacıkları topladım;
"Ameliyatın riski yok değil mi? "
Dediğimde başını hayır anlamında sallayıp tekrar benim miniklere daldı gözü o sırada Mira gömlegimi çektiğinde eğildim,kulağıma;
"Defne abla bu abi kim? "
Dediğinde gülümsedim ellerimi çocukların omzuna koyarak;
"Bu benim çok yakın arkadaşım Sinan"
Çocuklar bir süre Sinan'ın boyunu posunu inceledi ardından ikisi de aynı anda;
"Bu senin kocan mı yoksa? "
Sinan şaşkınca olanlara göz kulak asmaktan başka bir, şey yapmazken;
"Yok çocuklar, arkadaş sadece.Sinan, sen çocukları hastanenin kreşine götür istersen. "
Sinan onaylarcasına salladı başını ve çocukların elinden tuttu ve uzaklaşmaya başladığında odaya girmeye karar vermiştim.Girdiğimde Ömer tatlı gözleri gülümseyen yüzüyle beklemediğim bir şekilde;
"Oo benim Defnem de gelmiş.Baksanıza hemşire hanım şuna.Bayram şekeri bu.Lokum lokum."
Ömer'in bu çocuksu hâline karşın şaşkınlıktan hafızamı sorguladım.Ömer devam etti kokoş sesiyle;
"Defne bundan sonra benim tüm gömleklerim,ceketlerim hatta çoraplarım bile pembe olsun.Ya da dur senin saçın gibi turuncu olsun.Pantolonumda da Koriş'inkiler gibi elmalar olsun.Çok elma yiyelim biz, elma iyidir. "
Ömer 'in dediklerini bir bir idrak etmeye çalışıyordum.Adam bildiğin sınıfın havalı,kokoş,ponpon kızına dönüşmüştü;
"Lokum,pembe,Koriş,elma.Ömer sen iyi misin?Bak ben nefret ettiğin eski karın Defne. "
Dediğimde hemşire gülümsedi ve;
"Morfinden dolayı.10 dakika sonra ameliyata alacağız. "
deyip odadan çıktığında Ömer devam etti tarif edeceksek tatliş olan sesiyle;
"Defne...Var ya ben.Ben çok fena vurgunum sana.Seviyorum lan seni.Böyle o kadar çok ki ruhum taşımıyor.Niye bana böyle yapıyorsun.Gelsene bir sen."
Dedi. Gelmek ile gelmemek arasında tereddüt ettigim sırada;
"Hadi gel. "
Ömer 'in suratından bir anlam çıkarmaya çalışmayı bıraktığımda yatağın ucuna gelmiştim.Ömer biraz doğruldu ve ellerini yanaklarıma götürüp;
"Uu tatlı Defne misin sen?Domates yanaklım benim.Teni de aynı yumurtanın kabuğu "
Dediğinde Ömer'in eline vurup geri çekildim;
"Hıı Ömer. Menemen yap istersen.Vaz geçtim sen buz şelalesi Ömer ol bak böyle hiç çekilmiyorsun. "
Ömer tekrar gülümsedi ve yatakta bir o yana bir bu yana dönüp saçma saçma gülümsedikten sonra;
"Bak ameliyattan çıkamazsam çok üzülürsün ha ona göre.Ameliyat demişken benim ameliyat masamın örtüsü pembe olsun puantiyeli falan. "
"Aynen canım başına da bir pembe bandana bağlarız, parmaklarına oje, yüzüne de en pembesinden, böyle pespembesinden bir allık.Ne dersin?"
Dediğinde iki hemşire içeri girdi;
"Hastayı alabiliriz. "
Ömer hala etrafa gülücükler saçıyor şımarık bir kız gibi edalı hallere bürünüyor idi hemşirenin sedyeyi surukleyeceği sırada;
"Ben var ya ben.Ben Defne'yi çok seviyorum.Ama öyle böyle değil.Defne ya benim ya kara toprağın ."
dediğinde öksürüklerimi durdurmaya çalışarak;
"Aynen Ömerciğim odanın duvarına iki üç tane tüfek asarız.Sende şirkette elini arkanda bağlar ağa gibi yürürsün.Ne dersin canım? "
Dediğimde odadan çıkmıştık.Hemşireler ve ben bir yandan sedyeyi sürükleyip bir yandan da Ömer 'in tantanasını dinliyorduk.Canım ya böyle de bir ayrı tatlıydı;
"Bir sevmek bin defa ölmek demekmiş,bin def a ölüpte hiç ölmemekmiş. "
Dediğinde aşırı derece bağırmasından ötürü elimle ağzını kapattığımda tam ısıracaktı ki elimi çekip omzuna bir tokat attım;
"Ya Ömer benim yatıp kalkıp şükretmem gerekiyormuş bu ne ya. "
dediğimizde ameliyathane kapısına varmıştık.Ömer'in elini tuttum ve;
"Çabuk çık.Sakın bekletme beni. "
Ömer yine şapşikçe sırıttı;
"Tamam ponçikellamm."
Kapı kapandığında aklıma ilk olarak çocuklar geldi.Sinan'ı aradığımda ;
"Sinan çocukları sana getir yani müsaitsen."
"Olur canım zaten biz çok iyi anlaştık. Ömer nasıl? "
Gülümsedim ve;
"Ameliyata girdi Ömerellamız. "
Bölüm Sonu
Kısa oldu ama günün ikinci bölümü.Kesinlikle Ömer İplikçi'nin böyle şapşik bir sahnesini istiyorum. Bol vote bol yorum
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ödeşeceğiz
FanfictionSensizken kendime ölesiye yemin etmiştim. Ödeşeceğiz Sevgilim..