Yaşamak nedir? Yaratanın sana verdiği bu bedenin soluk alıp vermesi, reflekslerinin devam etmesi ya da nabzının atması mı? Yoksa yaşamanın tıbbi tanımının yanında başka bir tanımı daha mı var? Tüm yolları kalbe, hissedilen duygulara çıkan bir tarif. Yüreğin bir şeyler hissediyor, sevdiklerinle olunca kanatlanıp uçuyor ya da iyisiyle kötüsüyle, hüznüyle neşesiyle tüm duyguları hissedebiliyorsan işte o zaman yaşıyorsundur. Sizce hangisi doğru tanım?
Vücudumdaki öldürücü ağrıyı dibine kadar yaşarken, bayılıp da hissizleşemiyorum. Araba yaklaşık on beş dakikadır hareket halinde ve ben arka koltukta ağrıdan kıvranıyorum. Sonunda araba durduğunda Usalp arabadan inip arka kapıyı açtı. Benim kapanıp kapanmamak arasında kalan göz kapaklarımın arasında irislerime diktiği bakışlarını başka yere çevirmeden beni kucağına aldı. Ne kadar bu durumdan rahatsız olsam da sesimi çıkartıp itiraz edecek bir konumda olmadığımı biliyorum. Bu yüzden ne yaparsa uysal bir tavır takınıyorum. Başımı tek eliyle göğsüne yaslayınca ona uyarak dik tutamadığım kafamı ona yasladım. Aldığım ilaç kokularıyla hastaneye geldiğimizi anlamam zor olmadı. Usalp çevreden yardıma gelen görevlileri önemsemeden seri adımlarla beni bir odaya tıktı. Yirmi iki yirmi üç yaşlarında bir adam üzerinde doktor önlüğüyle masasında oturuyordu. Bizi görünce telaşla ayağa kalktı. Arkamızda kalan sedyeyi işaret ederek
-Usalp sedyeye yatır. Dikkat et
Usalp beni dikkatle sedyeye yerleştirip doktora döndü.
-Ezel onu sapa sağlam istiyorum. Yok..
Usalp'in cümlesini benim ağrıyla inlemem böldü. Midem kasılırken ellerimi karnımın üzerine birleştirip kıvranmamla Usalp'in ve doktorun bakışları bana döndü. Doktor daha çok neyimin olduğunu anlamaya çalışır gibi bakarken Usalp'in karanlık bakışlarında anlık da olsa gördüğüm endişe miydi?
-Dostum ne oldu bu kıza böyle?
-tam olarak neresine darbe aldığını bilmiyorum. Ama her hareket ettiğinde acı çekiyor.
-tamam, bir bakalım. Üzerini çıkartmamız gerekiyor.
Doktor üzerimdeki partiden kalma elbisenin yandan fermuarını indirdi. Tam omzumdan düşmek üzere olan askıyı indirecekken Usalp doktorun kolunu tutup geriye çekti.
-ben çıkartıyım öyle muayene et.
Dişerinin arasında söylediği cümleyle doktor başını sallayıp
-ben hemşireyle hasta önlüğü gönderirim.
Deyip çıktı. Birkaç dakikaya bir hemşire elinde mavi renk bir hasta önlüğüyle içeriye girdi. Usalp önlüğü hemşirenin elinden çekip bana yöneldiğinde zar zor bulduğum sesimle
-hemşire hanım giyindirsin.
Usalp bu dediğimle önce gözlerime bir müddet bakıp başını ağır ağır sallayıp birkaç adım gerileyerek önlüğü hemşireye verdi.
Ne kadar odada olmasından rahatsız olsam da bunu dile getirdiğimde Usalp 'in sert bakışlarını görünce itiraz etmedim. Ya da o gücü kendimde bulamadım. Neyse ki hemşire hemen üzerimi giyindirip çıktı. Arkasından doktor geldi.
Beni muayene ederken
-kaburgalarına daha öncede darbe almış mıydın? Birkaç haftalık ezikler var gibi duruyor.
Ben tam cevap verecekken Usalp
-Sekiz gün önce bir trafik kazası geçirdi. İki gün hastanede tedavi gördü.
Ben bile kazanın üzerinden sekiz gün geçtiğini tam bilmezken Usalp'in bunu hatırlıyor olması çok ilginç.
Ezel Doktor'un isteği üzerine röntgen çekinmiş ve kaburgamın dört farklı yerinde çatlama olduğunu öğrenmiştik. Ben Ata'nın darbelerinden sonra sağlam kemiğimin olmamasını bekliyordum. Doktor kaburgalarımın hareketsiz kalması için göğsüme bandaj sardı. Şu anda ben sedyede uzanıyor, doktor masada tahminimce benim reçetemi yazıyor Usalp ise benim başımda bekliyor. Neden benim başımda beklemek yerine koltuklardan birine oturmuyor bende bilmiyorum. Doktor ayağa kalkıp elindekini Usalp'e uzattı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİLİNMEZLİK
Fiksi Remaja'Hayatım hakkında zerre şey bilmiyorsun?' 'Biliyorum!' 'Bu bilinmezliğin beni tükettiğini bilmiyorsun?' ' Yanılıyorsun! senin bilinmezliğin BENİM güzelim. Ve ben seni tüketmiyor aksine kendime saklıyorum.' 'Hemen, şu an şu dakika ölmek, değe...