Anılar insanın geçmişini yaşatır. Bazı anlarda mutlu anıları hatırlayıp tebessüm etmesini sağlar. Ama benim anılarım o kadar az ki iyisi de az kötüsü de. O yüzden her üzüldüğümde anılarımın zihnime damlattığı mutluluğa sığınamıyorum. Ruhumun boşlukta süzüldüğünde kötü anılarımın yapışkan reçinesi beni boşluktan çekip alamıyor.
Şu geçirdiğim son dört günde ne kadar tehditlerden hoşlanmasam, zorla bana hükmetmesine izin vermek zorunda kalsam da şu an benim ruhumu süzüldüğü boşluktan çekip alabiliyor. Bu yüzden içten içe Usalp'e minnettarım.
Dün akşam eve geldiğimde babam sadece birkaç saniye yüzüme bakıp bir şey söylemeden odasına gitmişti. Bende bu tavırlarına alışamadığım için kendime kızarak uykuya daldım.
Sabah dört gündür gitmediğim okula gitmek için evden çıktım. Uzun ve düşünceli bir yürüyüşün ardından okula geldim. Bahçeden içeri girince tam karşımda Ayvazların her zamanki yerlerinde oturduklarını fark ettim. Ayvaz Fırat'a bir şeyler anlatırken gözü bana takılınca hızla ayağa kalkıp bana doğru geldi. Bende adımlarımı sonlandırıp onun gelmesini bekledim. Tam karşıma gelince bana sarıldı. Bir an buna anlam veremesem de bende kollarımı kaldırıp ona karşılık verdim. Ayvaz benim dokunuşuma daha çok sarılarak yanıt verdi.
Geri çekilince elleri kollarımdan tuttu.
"Selis iyisin?"
Sesi soru sorar gibi çıkmıştı. Başımı aşağı yukarı sallayarak onu onayladım.
"İyiyim."
"Benim yüzümdendi Selis özür dilerim. Affet beni."
Gerçekten üzgün duruyordu. Yaşadıklarım kolay şeyler değildi ama benim yüzümden birilerinin üzüldüğünü görmek gerçekten kalbime bir ağırlık bırakıyor.
"Şu an iyiyim. Sorun yok."
Gülümseyerek sözlerimi desteklediğimde Ayvaz 'da tebessüm etmiş beni diğerlerinin yanına doğru çekmişti.
Fırat, Didar, Bulut ve bir türlü isimlerini öğrenemediğim sürekli aynı ortamlarda bulunduğumuz bir kızla bir erkek beni fark edince ayağa kalkmışlardı. Didar hemen bana sarılırken diğerleri de nasıl olduğuma dair sorular soruyorlardı. Hepsiyle kısaca sarılıp banklara oturduk.
"Selis neden dört gündür yoktun? "
Bulut'un sorusuyla herkes bana döndü.
"Ata'nın elinden kurtulduktan sonra bir gün hastanede kaldım. Sonraki günlerde de doktor dinlenmemi söyledi"
"Selis ben çok üzgünüm"
"Tamam, Ayvaz sorun yok dedim ya. Ben sadece size bir şey sormak istiyorum"
"Tabi sorabilirsin bir tanem"
"Hazan'a ne oldu? Neden öldü?"
Sorduğum soruyla herkes bir birine baktı. Sanırım konuya uzak bir tek benim. Ayvaz öksürerek boğazını temizledi.
"O öldü. Geçen sene trafik kazasında öldü"
Ayvaz gerçekten üzülmüş görünüyordu.
"Çok üzüldüm."
Bir de Ata'ya neler demiştim. Hiç kimse ölümü hak etmez ama ben Hazan'ı bilmiyordum.Didar beni onaylayarak başını salladı.
"Bizde çok üzüldük canım. Abimlerle yaşıttı. Çok neşeli bir kızdı."
"Peki, Ata neden size böyle davranıyor?"
"Ata Hazan'ı seviyordu ve ölümünü kabullenemedi. Beni de Hazan'ın ölümünden sorumlu tutuyor. "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİLİNMEZLİK
Roman pour Adolescents'Hayatım hakkında zerre şey bilmiyorsun?' 'Biliyorum!' 'Bu bilinmezliğin beni tükettiğini bilmiyorsun?' ' Yanılıyorsun! senin bilinmezliğin BENİM güzelim. Ve ben seni tüketmiyor aksine kendime saklıyorum.' 'Hemen, şu an şu dakika ölmek, değe...