Yeni Bir Hayat

145 40 22
                                        


Gerald meydana vardığında diğer çocukların ailelerini gördü. Çocuklarına son bir kez sarılan, son bir kez öpen aileleri. İçini buruk bir acı kapladı. "Neden benim ailem de onlar gibi değil ?" diye düşündü. Annesini şimdiden özlemişti. İçinden tekrar Harshkar'ın yanına gitmek gelse de kendine hakim oldu. Kendi kendine "Yıllardır bunun hayalini kuruyorsun. Ne yani şimdi vaz mı geçeceksin ? diye söylendi. Eve tekrar dönerse babasının yapacaklarını hayal bile etmek istemiyordu. Asker olmadan eve dönmemeliydi.

Bir erin sesiyle irkildi. "Gerald. Gerald burada mı ?" diye bağırıyordu. Bir an sesi çıkmasa da son anda "Burada !" diye bağırmayı başardı. Diğer çocukların isimleri sayılırken aileler birer birer ayrılmaya başlamıştı. Meydanda on sekiz oğlan, iki kız vardı. Gerald kızları bir oğlanın ablası yada kardeşi olduğunu düşünmesine rağmen kızların da isimleri okunduğunda çoğu çocuğun şaşkınlığı yüzünden okunuyordu. Kızlar Drozen'da yaşamıyordu buna şüphe yoktu. Eğitime katılmak isteyen kız sayısı ülke genelinde çok azdı. Kızlardan birinin adı Alyssa'ydı. Alyssa uzun boylu, zayıf bir kızdı. Uzaktan bakıldığında bir "hanımefendi" gibi dursa da yaklaştıkça kızın sert bakışlarından hiç de narin bir hanımefendi olmadığı anlaşılıyordu. Diğer kızın adı Brianna'ydı. Brianna meydandaki çoğu erkekten daha iri ve daha güçlü olduğunu duruşuyla hissettiriyordu. Gerald kasabadaki en yakın arkadaşı Kevin'ın yanına gitti. Kevin'ın annesi doğum sırasında hayatını kaybetmişti. Babası yıllardır ona hem annelik hem babalık yapabilmek için çok çalışmıştı. Kevin her zaman uysal bir çocuk olmuş, insanlarla yakın ilişkiler kurmuştu. Babası hayatının büyük bir kısmını kaplıyordu. Kevin babasından kopmak istemese de eğitime gitmek zorundaydı.
Gerald Kevin'ın omzuna dokununca Kevin irkilerek arkasını döndü. Düz, simsiyah saçlarını geriye atıp arkadaşına sarıldı. Gerald gelmeyecek diye içi içini yiyordu. Gerald gülerek "Şu Brianna ikimizi birden döver" dedi. Kevin Gerald'a yüzündeki morluğu sormak istese de arkadaşının moralini bozmak istemediği için bir şey demedi. Gülümseyerek "Belki bir iki vurabiliriz ha ? Ne dersin ?" dedi. "Olabilir, ama hiç şansımız yok." Gerald ve Kevin aynı anda kahkaha atmaya başlayınca askerler onlara bakmaya başladı. Askerin bakışlarını gördüklerinde, istemeye istemeye sustular. Kötü bir izlenim bırakmak istemiyorlardı. Yapılan küçük bir hata bile eğitimden atılmalarını sağlayabilirdi. Asker iri yapılı, esmerdi ve kırıldığı çok belli olan yamuk burnuna rağmen hala yakışıklıydı. Askerin burada olmayı hiç istemediği her halinden belliydi. Dövüşmek için yaratılmıştı, çocuk avutmak için değil. Her an bir çocuğa vurabilirmiş gibi etrafta dolanmaya başladı.

Bu arada Luke ve arkadaşları Gerald'a bakarak gülüyorlardı. Tek başlarına Gerald'ın karşısında durmaya bile cesaret edemeyecek olmalarına rağmen sayı üstünlüğüne sahip oldukları için rahat davranıyorlardı. Kevin Luke'un onlara baktığını farkettiğinde arkadaşı o tarafa bakmasın diye dikkatini dağıtmak istedi. Kevin Gerald'ın elindeki kılıcı görünce hemen kılıcı kaptı ve kınından çıkardı. Kılıcı hayranlıkla incelemeye başladı.

-Süper bir şey lan bu ! Kendin mi yaptın ? Yok yok sen yapmış olamazsın, bu kılıç mükemmel.
Gerald güldü.

-Hayır, Harshkar benim için yapmış.

-Keşke bende demircide çalışsaydım.

Az önce iki arkadaşa bakan askerin geldiğini fark ettiğinde içini korku kapladı. Kılıcı görmüş olmalıydı ve isterse elinden alma yetkisine de sahipti.

Kaşlarını çatarak

-Nereden çaldın sen bunu ? dedi.

Gerald hırsızlıkla suçlandığı için çok sinirlendi ama sinirini bastırdı.

-Çalmadım, ben demircinin çırağıyım. Ustam benim için yaptı.

Asker inanmadı ve biraz üstüne gitmeye hazırlanırken Gerald'ın imdadına sayımı yapan asker yetişti.

-Herkes burada. Artık gidebiliriz. Kalan bir iki aile de gidince çocuklar ve askerler yürümeye başladı. Gerald hala bu kasabadan ayrıldığına inanamıyordu. Her yıl sabah askerlerle beraber kasabadan ayrılan çocukları izleyip onlarla beraber gideceği  günün hayalini kursa da, şimdi fark ediyordu annesini ve ustasını çok özleyeceğini. Ustasını düşününce tekrar hüzünlendi ama Gerald'ın hayatı yeni başlıyordu. Her şey değişmek üzereydi. Çok az kalmıştı. Çok az...

Akşam olduğunda askerler kamp için alan seçmeye giriştiler. Yolculukları  en erken perşembe gecesi sona erecekti ve bugün herkesin dinlenmesi gerekiyordu. Yarın daha yorucu bir yolculuk onları bekliyordu ve Gerald ve Kevin şimdiden bayılacak gibi hissediyorlardı. Yürüdükleri yolun haddi hesabı yoktu. Bazen yollarına toprak patikadan bazen ormanın içinden devam ediyorlardı. Kevin, Gerald Luke'u görmesin diye uğraşırken çok daha fazla yorulmuştu. Sonraki gün bir bu kadar daha yürümek, aynı şeyleri yaşamak işkence gibi geliyordu. Zar zor yola devam etti. Askerler uzunca bir süre yer bulamayınca, çocuklar yavaş yavaş yolda devrilmeye başlamıştı. Hiç sorun çıkarmayan tek kişi Alyssa'ydı. Sanki hiç durmadan şehre gidebilecek gibi rahat hareket ediyordu. Meydandaki hanımefendi kafiledeki en dayanaklı çocuktu. Askerler çocukları yerden toplamaktan bıkınca buldukları en yakın yere çadırları kurmaya başladılar. Kamp yapılacak olan küçük bölgenin üç tarafı kozalak ağaçlarıyla çevrili ve tam girişinde bir kaya vardı.

Gerald Kevin ve Luke ile aynı çadırda kalıyordu. Kevin "işte kıyamet şimdi kopacak" diye düşünürken hiçbir sorun çıkmadı çünkü Luke'un da yorgunluktan dolayı bir şey düşünecek hali yoktu. Gerald kılıcını tulumunun altına koydu ve yattı. Askerler sırayla nöbet tutuyorlardı çünkü kamp yaptıkları yer hiç de tekin değildi. Eğer bir saldırıya uğrarlarsa yenilgi kaçınılmazdı. Askerler diken üstünde nöbet tutmaya devam etti.

Sessiz KurtHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin