Eve Dönüş

83 27 36
                                    




Ay ışığı karanlığı yok etmeye kararlı bir savaşcı gibi ahırın önünü aydınlattığında Gerald parçalanmış kıyafetiyle yerde hareketsiz yatıyordu. Eskisi gibi özgür olduğunu ve rahat rahat gökyüzünü izlediğini hayal etti. Sabah erkenden kalkıp işe gideceğini, hiçbir şey yapmamış olmalarına rağmen babasından dayak yiyeceğini, annesinin uykusuzluktan şişmiş gözlerini, çalışmaktan yara içinde kalan ellerini hatırladı. Bundan böyle o günler sadece aklının köşesine kazınmış bir anıdan başka bir şey değildi. Artık günleri Alyssa'nın solgun yüzünü, titreyen vücudunu izlemekle ve haydutların sırf zevkine yaptığı işkencelere katlanmakla geçiyordu.

Mevsim yaz olmasına rağmen hava çok soğuktu ve parçalanan kıyafetleri yüzünden soğuk kemiklerine kadar işliyordu. Alyssa bu lanet yere geldikleri günden beri ağzına bir lokma yemek koymamıştı. Dirençsiz kalan vücudu Gerald'a göre çok daha fazla etkileniyor, vücudunun her bir zerresi tir tir titriyordu.

Haydutlar çocukların ne durumda olduğunu bildikleri için bağlamaya gerek bile duymadılar. Gerald iki gündür cesaret edip Alyssa ile konuşamamıştı çünkü bu olanların hepsi onun suçuydu. Belki de kasabasından ayrılmaması, o kamp alanına hiç gitmemesi, kızların başında hiç beklememesi gerekiyordu. Kafasında dolanan bu düşünceler iki gündür içini parçalamıştı.

"Artık olan oldu, kendimi suçlamam hiçbir şeyi değiştirmez." diye söylendi kendi kendine. Konuşmak için Alyssa'ya döndüğünde kızın titreyen bedenini gördü. Yavaş yavaş kıza doğru hareketlendi ama Alyssa bunu farketmedi bile. Gerald korka korka kıza sarıldı. Alyssa irkildi ve bir anda kafasını kaldırdı ama karşısındakinin Gerald olduğunu görünce rahatladı. Alyssa'da Gerald'a sarıldı ve ikisi de uykuya daldılar.

Sabah sırtında hissettiği tekme ile açtı Gerald gözlerini. Acı sırtından çıkıp tüm vücuduna yayılırken inlemesini tuttu. Daha fazla zevk almasını istemiyordu haydutun.

"Hala uyuyor musun sen ya ? Aaaa ben sana söylemeyi unuttum ! Hadi hazırlan, Drozen'a gidiyoruz." dedi kahkahalarla. Artık yaşadığı acı, çektiği işkenceler umrunda bile değildi Gerald'ın çünkü bu hikayenin sonunu biliyordu. Drozen'a giderlerse olacakları adı gibi biliyordu ama ne yazıkki bunu engelleyebilmek için yapabileceği hiçbir şey yoktu.

Alyssa haydutun sesiyle uyandı ama gözlerini açmak istemedi çünkü adamın yüzünü görmek bile istemiyordu. Mazide kalan o anı hayatının sonuna kadar unutmayı istiyordu. Hala hayata tutulmasını sağlayan tek şey ise intikam arzusuydu.

Gerald haydutların toparlandığını görünce ayağa kalktı ve Alyssa'ya elini uzattı. Kız gitmeyi hiç istemese de kalması için de bir neden yoktu zaten. Sadece çocuğun ailesinin öldürülmesini görmeyi istemiyordu ama mecburen Gerald'ın elini tutup ayağa kalktı. Bir iki adım attıktan sonra sendeledi ve tam düşecekken Gerald yardımına yetişti.

"Nerede o benimle savaşan güçlü kız ? Şanslısınız ki bugün sizi yürütmeyi düşünmüyorum." dedi Joe. Gerald ata binmelerine hiç ihtimal vermiyordu. Ne yani iki gündür ölmediği için pişman eden adam bugün sizi yürütmeyeceğim mi diyordu ? "Hiç mantıklı değil." diye düşündü Gerald. Ama haydutların ahırdan aldığı atları görünce çok şaşırdı çünkü altı hayduta karşılık yedi adet at almışlardı.

"Şu ata siz bineceksiniz." dedi sarışın haydut. Gerald güvenmeye güvenmeye ata bindi ve Alyssa'ya da yardım etti. Diğer atlardan farklı olarak bu at eyersizdi ama Gerald sorun olmayacağını düşündü. Haydut köyüne gelirken yanlarında olan kısa boylu haydut yanlarına gelip kalın bir iple sıkı sıkı birbirine bağladı. Herkes hazır olunca yola çıktılar.

Gerald yola çıkmalarından sadece on dakika sonra neden ata bindirildiklerini anladı. At eyersiz olduğu için atın her hareketini vücutlarında hissediyorlardı ve yolculuk düşündüğünden çok daha acı içinde geçiyordu. Bacağındaki kesik bölgeler teker teker kanarken yolculuklarına devam ettiler.

+++

Akşam olduğunda Drozen'a çok az yol kaldığını anladı Gerald. Normalde iki güne yakın sürmesi gereken yol atla gittikleri için bir gün bile sürmemişti ama Gerald artık mekan kavramını yitirmeye başladığı için çok da umursamadı. Umrunda olan tek şey birkaç saat içinde annesini kaybedecek olmasıydı.

Kasabanın biraz ilerisine atlarını bağladılar ve çocukları da çözdüler. İkişer kişi Gerald ve Alyssa'yı sürüklemek zorunda kalmıştı çünkü attan indiklerinde ikisi de bacaklarını hissetmiyordu.

Kasabaya girerken Joe ve yanındaki turuncu renkli saçı ve sakalı olan adam bağırdı.

"Burada olmamızın nedeni yağma değil ! Saldırmaya kalkmayan ve meydana inen herkes bağışlanacak !"

İnsanlar merakla dışarı çıkarken ne olduğu hakkında en ufak bir fikri bile yoktu. Meydana gelen insanlar haydutların etrafına bir çember oluşturuyordu. Zaten çok kalabalık olmayan kasaba halkının tamamen dışarı çıkması çok da uzun sürmedi. Gerald'ın gözleri merakla annesini ve ustasını arasa da göremeyince meraklandı.

"Oğlum ! Bırakın oğlumu !" diye bağıran bir ses çemberi yardı ve ortaya çıktı. Gerald'a doğru koşarken turuncu saçlı haydut çelme taktı ve kadın yere kapaklandı. Joe yerde yatan kadının yanına gitti ve gülümseyerek elini uzattı.

"Lütfen ayağa kalkın hanımefendi." dedi en masum yüzüyle. Kadın bir an aldanıp haydutun elini tuttu ve ayağa kalktı ama kalkar kalkmaz haydut kendine doğru çekip sakladığı bıçağını çıkardı.

"Bugün burada ölecek olan tek kişi bu hanımefendi. Lütfen saçma bir şey yapmaya kalkışmayınız." dedi tehditkar bir sesle. Bıçağı kadının boğazına dayadığında kalabalığın arasından başka biri daha çıktı.

"Silahlarınızı bırakmak için tek bir şans veriyorum size. Beni sınamaya kalkmayın." dedi tok bir ses. Gerald umutla sese doğru döndüğünde gördüğü kişi en iyi kılıçlarını ve zırhlarını kuşanmış olan Harshkar'dan başkası değildi.

Sessiz KurtHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin