Gerald balta darbesini kalkanıyla engelledi. Rakibi Brock Gerald'a göre çok daha güçlü olmasına rağmen Gerald iyi dayanmıştı ama bu kadar uzun süren bir mücadeleden sonra ayakta duracak kadar bile güçlü hissetmiyordu kendini. Güneş kadar parlak kalkanı parçalanmanın eşiğine gelmiş, miğferi içeri göçmüştü. Final düellosunu da kazanırsa turnuvanın şampiyonu olacaktı ve şövalye ilan edilecekti. Rakibi baltasını tüm gücüyle sallarken eğildi ve kılıcını rakibinin zırhının açıldığı karın bölgesine saplamaya çalıştı. Brock çok hızlı bir şekilde pozisyonunu düzeltti ve Gerald'ın kılıcına sertçe vurarak kılıcı üç metre ileriye uçurdu. Gerald artık bir umut kalmadığını düşündü ve seyircilere baktı. Çoğu Brock için tezahürat yapıyordu çünkü normal bir insanın zorlanarak taşıyacağı bu baltayla bile bu kadar hızlı hareket edebilmesi hayranlık uyandırıyordu. Brock Gerald'ın dikkat dağınıklığından faydalanıp tekrar saldırıya geçti ve bu sefer yukarıdan aşağıya baltasını savurdu. Gerald son anda kalkanını kaldırdı ama Kalkan bu kadar güçlü bir darbeye dayanamadı ve parçalandı. Gerald'ın artık hem kalkanı hem kılıcı yerdeydi. Brock "Silahsız bir rakibe baltamla saldırmam." dedi ve kendi baltasını yere bıraktı. Artık yumruk yumruğa çözmeleri gerekiyordu bu işi. Gerald son gücüyle Brock'a yumruk atmaya çalıştı ama Brock yumruğu engelleyip tüm gücüyle Gerald'a vurdu. Gerald yediği yumruğun etkisiyle kendini yerde buldu. Gökyüzüne bakarken yavaşça gözleri kapandı.
-Gerald ? Adın Gerald'dı değil mi ? İyi misin ?
-Neredeyim ben ?
-Haydut sana arkandan saldırdı ve saatlerdir baygınsın. Ayağa kalkabilir misin ?
Gerald gözlerini açtığında karşısında bembeyaz yüzü, açık kahverengi saçları, insanı büyüleyen yemyeşil gözleriyle Alyssa duruyordu. Çıkık elmacık kemiği büyüleyici güzelliğine nokta koyuyordu. Gözlerini Alyssa'dan alamasa da Alyssa'nın elini sallamasıyıla kendine geldi. Ayağa kalkarken bayılmadan önceki olayları düşündü. Rüyası ve haydut baskınında olan olaylar birbirine karışmıştı dayanılmaz acı da bu duruma hiç yardım etmiyordu. Zar zor ayağa kalktı ama dengesini sağlayamadı. Neyseki arkasında duran Brianna koluna girdi ve düşmesini engelledi. Brianna'nın yardımlarıyla tekrar oturdu. Alyssa'nın getirdiği suyu içerken Kevin'ın bıçaklandığı kafasına dank etti. "Kevin nerede ?" diye bağırarak tekrar ayağa fırladı. Çılgınlar gibi etrafa bakmasına rağmen Kevin'ı göremeyince bu sefer Alyssa'ya döndü ve yalvaran gözlerle kıza baktı. Alyssa:
-Yaralanan diğer dört kişiyle beraber buraya bir iki saat uzaklıktaki köye gittiler.
-Durumu nasıl ?
-Buradayken yarasını sardık. Durumu çok da kötü değildi.
-Onu görmek istiyorum.
-Biraz dinlenmen gerek, şimdi yola çıkarsak yolda bayılabilirsin.
-Ben iyiyim, hemen yola çıkalım.
Gerald sendeleye sendeleye yürümeye çalıştı ama tekrar yere düşünce biraz dinlenmenin daha doğru olacağını düşündü ve tulumuna gitti. Gözlerini kapadığı an uykuya daldı.
Gerald uyandığında güneş batmak üzereydi ve artık kampta sadece Brianna ve Alyssa'yı görebildi.
- Herkes nereye gitti ?
- Ah, sonunda uyandın. Diğerleri iki saat kadar önce yola çıktılar. Şimdi nasılsın ?
- Bilmiyorum, daha iyi hissediyorum.
- Yürüyebilir misin ? Bu geceyi burada tek başımıza geçirmek çok tehilikeli olabilir.
Gerald uyku sersemliğiyle ayağa kalktı, yatmadan öncekine göre çok daha iyi hissetse de başı hala ağrıyordu ama artık arkadaşını görmek istediği için kızlara seslendi:
- Evet, yürüyebilirim. Şimdi yola çıkarsak belki de çok geç olmadan köye varabiliriz.
- Haklısın ama acele etmemiz gerek.
Brianna;
- Hemen topalanalım ozaman.
Gerald, Brianna'nın sesini duyduğunda çok şaşırdı çünkü dış görünüşünden beklenmeyecek şekilde ince ve pürüzsüz bir sesi vardı. Yağlı simsiyah saçları ve büyük, şekilsiz burnuyla ve erkeklerin çoğunun iki katı olan vücuduyla böyle bir sese sahip olması çok garip duruyordu. Brianna ve Alyssa eşyalarını topladılar ve usul usul yanan kamp ateşini söndürdüler. Bu gece yağmur yağayacak gibi duruyordu. Kara bulutlar üstüne gelirken Gerald öldürdüğü haydutun cesedinden kılıcını iğrenerek aldı. İlk defa birini öldürmüştü ama bunun üzerinde düşünecek zamanı bile olmamıştı. Şimdi de yoktu. Zaten arkadaşını bıçaklayan haydutları öldürmek vicdan yapabileceği bir konu da değildi. Yerdeki bez parçasını alıp kılıcını temizledi ve kınına yerleştirdi. Tam yola çıkacakken Alyssa dört beş kişinin konuşmasını duydu ve ;
- Durun. Sesleri duyuyor musunuz ? Benimle gelin.
Alyssa, Gerald ve Brianna sessizce çalıların arasına saklandılar. Gelenler haydutlardı ve önceki grup gibi acemilerden oluşan bir grup değil; savaşmayı bilen, gerçek kılıcı ve zırhı olan haydutlardı. Haydutlardan kısa boylu olanı yeni sönmüş ateşin başına gidip " Hala sıcak. Etrafı arayın." dedi. Aralarından en yaşlısı kampın ortasında oturdu ve diğerleri dört bir yana dağıldılar. Gerald koşmak istese de hareket ederlerse yakalanacaklarının farkındaydı bu yüzden iç güdülerini bastırıp sabit kaldı ama Alyssa gelen var mı diye merak etti ve kafasını dışarı çıkarttı. Haydutun oraya doğru geldiğini gördüğünde direk kafasını içeri soksa da haydut Alyssa'yı farketti ve arkadaşlarını çağrımak için bağırdı.
-Çabuk gelin ! Buradalar.
Haydutun sesini duyan Gerald hemen koşmaya başladı. Brianna ve Alyssa da peşinden koşarken nereye gittiklerini bile bilmiyorlardı.
Arkalarındaki haydut arayı hızla kapatırken Gerald nefes nefese kaldı. Ormanın içinde koşmak yeterince zorken aniden karşısına fırlayan hayvanlar da işini zorlaştırıyordu. Yavaş yavaş karanlık çöküyordu ve gece olduğunda ormanda asla yol alamazlardı.
Alyssa Gerald'a yetişti ama Brianna geride kalmıştı. Brianna koşmaya alışık olmadığı için artık durmak istiyordu. Yinede son bir güçle tekrar koşmaya başladı. Ta ki ayağı takılana kadar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sessiz Kurt
AdventureKaç tane sevdiğin insanın ölmesi gerek merhametini kaybetmen için ? Hayatında en çok değer verdiğin insan katledilseydi gözünün önünde, iyi kalabilir miydin eskisi gibi ? Bakabilir miydin hayata umut dolu gözlerle ? Değer verdiği herkesi kaybeden G...