İntikam

85 23 31
                                    



"Dağılın ! Burada izlenecek bir şey yok !" diye bağırdı Harshkar. Haydutların seyirci istediğini biliyordu ve seyirciler giderse seyircileri geri getirebilmek için dikkatsiz hareketler yapacaklarını düşündü.


Kan kırmızısı zırhı ve miğferi dehşet vericiydi ama içindeki adam çok yaşlı olduğu için haydutlar küçümsedi. 


"Bunu bir düelloya çevirmeye ne dersin ihtiyar ? Sen ve ben. Kasabadan veya benim arkadaşlarımdan karışan olmayacak." dedi turuncu sakallı haydut.

"Kendine o kadar güveniyorsan, neden olmasın ?" ve gülümseyerek ekledi "Bunu hiç söylememiş olmayı dileyeceksin."

Harshkar elindeki iki kısa kılıçla beraber hayduta doğru yürüdü. Yıllardır bu anı bekliyordu ve nihayet oğlunun intikamını alabilecekti. Dükkanına gelen her kılıç ustasından bir şeyler öğrenmeye çalışmış, sürekli pratik yapmıştı. Zaten satışların patlamasının en büyük nedeni de buydu. Bir savaşçının ne istediğini anlayabiliyordu bu yüzden yaptığı zırhları hareket kabiliyetini azaltmayacak şekilde hafif ve darbeleri engelleyecek kadar hafif, kılıçları ise ufak bir hareket ile düşmeyecek kadar dengeli ve hedefini kağıt gibi kesebilecek kadar keskin yapıyordu. 


Haydut elindeki büyük çift başlı balta ile Harshkar'ın karşısında dikiliyordu. Balta yıldızsız bir gece kadar siyahtı. Normal bir insanın bu balta ile savaşmayı bırak taşırken bile zorlanması gerekirdi ama bu adam için bir kılıç taşımaktan farksızdı.


"O zaman başlayalım." dedi haydut yüzündeki küçümseyen ifadeyle.

İlk hamleyi haydut baltasını çapraz bir şekilde indirerek yaptı ama ne kadar hızlı olursa olsun Harshkar'ın ondan daha hızlı olduğu aşikardı. Harshkar bir anda sağa kaydı ve hamleden rahatlıkla kurtuldu. Boşa çıkan haydutun karnına kılıcını saplamayı denedi ama haydut son anda dönerek Harshkar'ın hamlesini engelledi ve bir çapraz vuruş daha denedi. Harshkar bu sefer sola kaymaya çalışırken biraz geç kaldı ve balta kolunu yüzerek geçti. Harshkar acıyla yüzünü buruşturdu. Çok büyük bir yara değildi ama hareket kabiliyetini kısıtlayacaktı.


Endişeyle maçı izlerken Gerald'ın gözleri babasını aradı. Tamam hayatı boyunca Gerald'ı hiç önemsememişti ama bugün bari yanında olsaydı ne olurdu ki ? Karısı ve oğlu katledilmek üzereyken demirci çıkıp saldırıyor da o nasıl dışarı bile çıkmıyordu ? Gözlerinden bir yaş süzüldü yere Gerald'ın.


Harshkar yukarıdan dümdüz aşağıya inen baltayı kılıçlarıyla bir "X" yaparak durdurdu ve ucunu kılıçlarının arasına sıkıştırdı. Sağ kolunu doksan derece kırdı ve baltayı yere attı. Silahsız olan haydutun karnına kılıcını sapladı ve mırıldandı "çocuklarım için".


Arkadaşının öldüğünü gören kısa boylu haydut fütursuzca Harshkar'a doğru koştu ve kılıcını tüm gücüyle savurmaya başladı. İlk iki vuruşu zor da olsa engelleyen harshkar üçüncü vuruşu önceki düellosunda hasar gören sağ kolundan aldı. Kan kolundan oluk oluk fışkırırken Harshkar acıyla inledi.


"Buna ne kadar devam edebilir ki ?" diye düşündü Gerald. Sonuçta Harshkar yaşlı bir adamdı ve artık iyice yorulmuştu. Bu adamı da yense bile devam etme şansı yoktu.

Adam çılgınca kılıç savurmaktan bitap düşmüştü ve son bir kez daha savururken Harshkar saldırıyı sert bir şekilde karşıladı ve rakibini afallattı. Tüm gücüyle kılıcını rakibinin boynuna salladı ve adamın kafası gövdesinden ayrıldı. "Karım için."

"Gerizekalılar !" diye bağırdı Joe. Yüzünü Gerald'a döndü ve annesini son bir kez gösterdi. Kadının sevgi dolu bir gülümseme yapıştırdı suratına. Bir insan nasıl gülümseyebilirdi ki ölmek üzereyken ?  


"Seni seviyorum oğl..."  kadın daha lafını bitiremeden boynunu kesti. 


"Hayır !" diye bağırarak koştu Harshkar ama yetişemedi. Bu sefer çılgınca kılıç savurma sırası ondaydı ama önceki iki düellosundan dolayı doğru düzgün enerjisi bile kalmamıştı. İlk vuruşu Joe'nun yüzünü çizmesine rağmen iki ve üçüncü vuruşlarında ıskaladı. Tam sol kolunu kaldırmış kılıcını savururken bir anda Joe hamle yaptı ve elindeki kanlı bıçağı zırhın kör noktası olan koltuk altından soktu. Harshkar yere yığıldı.


Hayatı boyunca sevdiği iki insan gözlerinin önünde katledilmişti Gerald'ın. Olayları yavaş yavaş idrak ediyordu ve içindeki acı hızla büyürken ustasının sürekli mırıldandığı şarkının sözleri çınladı kulağında:

                                                  The time will come, when you'll have to rise
                                                          Above the best, and prove yourself
                                                                         Your spirit never dies  

Bu sözler kulağında çınlarken babasını gördü kalabalığın ortasında. İki iri yapılı adamla beraber öne çıktılar. Sağdaki adamı birkaç kere babasının yanında görmüştü Gerard ama soldakini ilk defa görüyordu. Adamlar hızlı hızlı Harshkar'ın bedenine doğru ilerlediler. Ellerindeki ve belindeki yedek kılıcı alıp haydutların karşısında durdular. 


"Kaç oğlum." dedi Chris ağız hareketleriyle Gerald'a. Gerald bu olanları dolu gözleriyle izliyordu. Bir anda yanındaki haydut Alyssa'yı bıraktı ve arkadaşlarına katıldı. Şimdi üçe karşı üç bir savaş olacaktı ama Chris'in ve arkadaşlarının kılıçla çok fazla tecrübesi olmadığı belliydi. 

Alyssa olanları gıkını bile çıkaramadan izledi. Konuşsa söyleyecek bir şeyi yoktu ki. Çocuğun annesi gözlerinin önünde öldürülmüştü. Böyle bir durumda ne yapacağını bilmiyordu.


Şimdi ruhunun ölmediğini göstermenin zamanıydı. "Belki şimdi değil, ama sonunda Joe, sonunda intikamımı alacağım senden." dedi Gerald kendi kendine.


Gerald arkasındaki haydutun gevşekçe tutuşunu fırsat bilerek bir anda ileri atıldı ve hayduta dönüp sert bir yumruk attı. Arkasından Alyssa'da hayduta bir yumruk attı ve adam yere yığıldı. Ardından Gerald adamın kafasını birçok kez tekmeledi  ve adam bayıldı. Gerald olanları düşünmemeye çalışıyordu çünkü şuanda kaçmazsa  bir daha kaçmak için şansı olmayabilirdi. Çember çocukların koşmaya başladığını görünce açılmaya başladı ama Joe da kaçtıklarını görmüştü. 


"Gelin lan buraya !" diye bağırdı. 

"Oğlumu rahat bırak." dedi Chris hırıltılı bir sesle. 

Çocuklar hayduttan kurtulurken Chris'in arkadaşlarından biri daha ölmüştü bile. Durum üçe iki olduğu ve Chris ve arkadaşı tecrübesiz olduğu için hiç şansları yoktu. Zaten saldırırken bu savaşı kazanamayacağını biliyordu ama oğluna bu zamana kadar yaptığı her şeyden dolayı pişmandı ve ona zaman kazandırmak istedi. Belki mükemmel bir baba olamamıştı ama bunu yapabilirdi.

Gerald, Alyssa'nın elini tuttu ve koşmaya başladı. Bir kez daha bu köyden çıkıyordu ama bu sefer geriye dönecek bir şeyi kalmamıştı. 


Sessiz KurtHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin