İlk Gün

65 16 11
                                    




Günlerdir uyuduğu sert zeminden sonra bu yatak cennet gibi gelmişti Gerald'a. Sabah askerin birinin bağırmasıyla uyandığında gözünü açmaya bile tenezzül etmedi. "Kalkmasam ne yapabilir ki ? Biraz daha yatayım." dedi kendi kendine. Ama uyanan çocuklar Gerald'ı görünce hemen başına üşüştüler. Bu yüzden mecburen gözlerini açmak zorunda kaldı. Luke ve arkadaşları hariç herkes başına toplandı. Bütün ilgiyi Gerald toplarken sinirlendi Luke. Bir daha Gerald'ın yüzünü görmeyeceğini umuyordu oysa ki.

Etrafındaki çocuklar "Ne oldu ?" "Neredeydin ?" "Buraya nasıl geldin?" diyerek soru yağmuruna tutmasına karşın Gerald hiçbirine cevap vermedi. Ağzından çıkan ilk cümle "Kevin nerede ?" oldu.



"Revirde. Birkaç güne kadar o da yanımıza gelecek. Anlat artık neler olduğunu !" dedi kasabadaki oduncunun oğlu Kaj. Küçüklüğünden beri babasına yardım ettiği için irileşmişti vücudu. Ama bu iri vücudu yaramaz, meraklı bir çocuk yönetiyordu. Gerald sorusuna cevap vermeyince sarstı ve "Gerald!" diye bağırdı. Gerald kurtulamayacağını anlayınca olayları baştan sona anlatmaya başladı. Alyssa önceki gece askere ne anlattıysa aynılarını arkadaşlarına da anlattı. Hikayelerin çelişmesini istemiyordu. Çünkü hikayelerde fark olursa insanların şüphelenebileceğini biliyordu.

Hikayesini anlatmayı bitirdikten sonra gözünden süzülen bir damla yaşı sildi. Etrafındaki kalabalık büyük bir kahramanlık hikayesi beklerken hüzün dolu bir hikaye duyunca çocuğu da üzdüklerine pişman oldular. Luke öksürerek "öhöö ağlak öhööö" dedi ve arkadaşlarıyla beraber gülmeye başladılar. Gerald ne dediklerini anlayınca ayaklandı ama yanındaki arkadaşları gitmesini engelledi. "Bırak ya değmez." dedi Kaj.

Gerald yerine otururken gelen asker kapıya sertçe vurdu ve "Yemekhaneye !" diye bağırdı. Herkes yerlerine dönüp zırhlarını giymeye başladı. Yatakhane haricinde zırhsız gezmek yasaktı çünkü zırhlarla hareket etmeye alışmaları ileride başlayacak olan antremanlar için çok önemliydi. "Zırhla hareket etmekte zorluk yaşayan bir insan zaten savaşamaz." mantığı ile hareket ediyordu komutanlar.

Hafif göğüs zırhını üzerine geçirdi ve yemekhaneye indi. Harshkar'ın yanında çalışırken ağır zırhları bile denediği için bu göğüs zırhı ağır gelmedi. O gün olanları düşününce intikam duygusu ele geçirdi beynini, içindeki savaşma arzusu büyürken eğitimi bitince yapacaklarını tekrar kafasında canlandırdı. Ama intikam planını yürürlüğe koymadan önce arkadaşının yanına gitmesi gerektiğinin de farkındaydı. Yemekhanede ağzına iki lokma ekmek ve peynir atıp reviri aramaya çıktı. Koridorda yürüyen askerlerden birine seslendi. "Pardon, revir nerede ?" dedi. Genç asker çocuğa bakıp "İlerden sola dönersen tabelayı görürsün." dedi. "Acaba buradaki herkes bunun kadar soğuk mu ?" diye kendi kendine söylendi Gerald. Nedense çocukluğundan beri birbirlerine resmi davranan insanlardan çok aile gibi yaşayan askerler hayal etmişti. Ama ne yazık ki her zaman insanın hayal ettiği gibi gerçekleşmiyordu olaylar...


Revire girdiğinde ilk yatakta yatan Kevin'ı gördü. Çocuk hemşireye "Ya gerçekten canım acımıyor bir şeyim yok. Lütfen gideyim." diye yalvarırken Gerald bir kahkaha attı. "Görüyorum ki iyileşmişsin."  dedi.


"Gerald ! Neredesin oğlum sen ? Gel bir sarılayım sana. Meraktan öldürdün beni."

İç çekti. "Her şeyi anlatacağım. Bu arada kolyen güzelmiş." 

Kevin gülümsedi. "Simon birinin bulduğunu söyledi ama nedense kim olduğunu söylemedi. Garip geldi ama yine de zorlamak istemedim. Buraya gelirken ve yaralandığımda bana çok yardımcı oldu."

Bir kahkaha daha patlattı Gerald. "Gözlerin parladı, aşık mı oldun yoksa ?"

" Lan !" dedi ve yastığını fırlattı Gerald'a ve o da gülmeye başladı. Aralarında geçen eski bir espriydi "Gözlerin parladı, aşık mı oldun yoksa ?". Yıllar önce Kevin hancının kızından hoşlanmıştı. Kızdan bahsederken gözleri parlayınca Gerald "Gözlerin parladı, aşık mı oldun yoksa ?" demişti. O günden sonra ne zaman biri birinden övgüyle bahsetse "Gözlerin parladı, aşık mı oldun yoksa ? demek adet haline gelmişti. 


Gülme krizinden kurtulunca "Anlat artık neler oldu ?" dedi.

Gerald çocuğun yatağının ucuna oturdu ve başlarından geçen her şeyi en ince ayrıntısına kadar anlattı. Diğerlerine ayrıntıları atlamasına ve bazı şeyleri değiştirerek anlatmasına rağmen Kevin'ın ağzından bir şey kaçırmayacağını düşünerek her şeyi anlattı. Neleri insanlara söylemediğini de anlattı ve bildiğini kimseye söylememesi için tembihledi.

Kevin arkadaşının başına bir şeyler geldiğinin farkındaydı ama bu denli dehşet verici olaylar olabileceği hiç aklına gelmemişti. "Buraya nasıl gelebildin ? Bunları ben yaşasam kendimi toparlayamazdım sanırım." dedi.


"Normalde ben de toparlayamazdım ama o insanlar benim yaşayabilmem için öldüler. Onları yüzüstü bırakamazdım. Birde yanımda Alyssa vardı. Onun bu olayların hepsini yaşamasının nedeni benim aslında. O gün salak gibi Alyssa'yı izlemeye kaptırmasaydım kendimi arkamdaki haydutun bana saldırdığını görecektim belki ve bayılmayacaktım. O da benim başımda beklemeyecekti ve sizinle gelecektik. Brianna ölmeyecekti. Ailem ölmeyecekti. Ustam ölmeyecekti. Babamın arkadaşları ölmeyecekti. Kısacası benim yüzümden altı kişi öldü ve bu yükü taşımakta gerçekten zorlanıyorum. Biliyorum, kendimi suçlamam hiçbir şeyi değiştirmeyecek ve onları ben öldürmedim ama yine de kendimi suçlamayı da bırakmıyorum. Yine de bunun bana bir faydası var, içimdeki intikam ateşini her gün körüklüyor. O insanların ne için öldüklerini bana tekrar tekrar hatırlatıyor. Eğer unutursam, dayanabileceğimi sanmıyorum."


Kevin arkadaşının söylediklerine diyecek hiçbir şey bulamadı. Biraz yüzüne baktıktan sonra arkadaşına sarıldı. "Ben her zaman yanındayım kardeşim." dedi. Gerald hüzünlü bir gülümsemeyle "Biliyorum. Bende senin yanındayım." dedi. 


Arkalarından gelen alkış sesi bu duygusal anı böldü. "Ah, çok romantik. Yine ağlayacak mısın Gerald ?" dedi Luke. Gerald bu sefer kendini tutamadı ve çocuğun çenesine sağ kroşeyi yıldırım gibi indirdi. Luke'un yere yığılmasına rağmen Gerald kendini tutamadı ve yumruklamaya devam etti. Kevin yarasının acısına rağmen zar zor ayağa kalktı ve Gerald'ı tuttu. Gerald çocuğa yumruk atmayı bıraktığında çocuğun yüzü resmen kana bulanmış gibiydi. Sinirine hakim olamadığı için kendine kızdı. Böyle bir hata yapmaması gerektiğini biliyordu. Sesten dolayı hemşireler de Luke'un başına üşüştü ve bir tanesi de Drozen grubundan sorumlu olan komutanı çağırmaya gitti. Gerald başına gelecekleri bile bile beklemeye başladı.


Komutan geldiğinde Gerald'a sinirle baktı ve "Benimle gel." dedi. Üst kata çıktılar ve birkaç koridor geçtiler. Sonunda komutanın odasına geldiklerinde adam ahşap kapıyı açtı ve sakince "İçeri geç." dedi. Gerald adamın bu sakinliğini iyiye yorsa da adam içeri girer girmez Gerald'ı çenesinden tutup duvara yapıştırdı. 

"Buraya gelene kadar neler yaşadın biliyorum. Bu yüzden bir seferlik bunu görmezden geleceğim. Ama bir hata daha yaparsan asker olmayı rüyanda bile göremezsin. Anladın mı beni ? " dedi ve tüm gücüyle bir tokat çıkardı çocuğa. Gerald tokadın şiddetiyle kafasını duvara vurup yere düştü. Komutan, çocuğun yüzüne bile bakmadan  "Çık dışarı." dedi. Gerald bir iki sendelemeden sonra ayağa kalktı ve kapıyı açıp koridora çıktı. Aşağı indi, koridorda yürürken Alyssa'nın önünden yürüdüğünü fark etti.. Şu anda moralini düzeltebilecek tek kişinin o olduğunu düşünerek seslendi.
"Hey, Alyssa ! Alyssa ! Heeeey !"

Kız duymamış gibi yaparak yoluna devam etti... 

Sessiz KurtHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin