Gözyaşı

95 28 55
                                    


Gerald'ın ayakları saatlerdir yürümekten su toplamış Yürümek alışık olmadığı bir şey değildi aslında ama Alyssa'ya ve önlerindeki Brianna'yı öldüren haydutun atına bağlanmıştı ve haydut sırf eziyet olsun diye ara sıra atı koşturtuyordu. Haliyle çocuklar da atın hızına yetişemeyip yerde sürükleniyordu. Bunu ilk yaptığında bile yüzleri kan içinde kalmıştı ama haydut o kadar çok keyif alıyordu ki tekrar tekrar yaptı bu yüzden onlar da bir süre sonra kaç oluğunu saymayı bile bıraktılar.

Gerald sağında topallayarak yürüyen Alyssa'ya baktı. Onunla konuşmak istiyordu ama ne diyebilirdi ki ? Nasılsın mı ? "Nasıl olduğu belli zaten aptal." dedi kendi kendine. Kızın üstündeki bembeyaz t-shirt artık toprak, hayvan pislikleri ve kanla kaplanmıştı. Altındaki kısa şort parçalanmış, bacakları kan ve toprakla kaplanmıştı. Güneş gibi parıldayan gözleri artık ölü gibi bakıyor, dümdüz Gerald'ın bakmaya doyamadığı saçları karmakarışık bir hal almıştı.

Hayalini ve şuan yaşadıklarını düşündü Gerard, haydutlar hiç gelmemiş olsa yapacaklarını. Büyük ihtimalle şuanda şehre varmış, yatakhanede eşyalarını yerleştiriyor olurdu. Hüzünle gülümsedi, hayalinde her şey iyi gidiyor sonunda bir asker oluyordu. Bayıldığı gün gördüğü rüyayı hatırladı; şövalye olduğu, turnuvaya katıldığı rüya. Sonu pek iyi bitmese de şimdi asker bile olma şansı kalmamıştı. Gidecekleri yere vardıklarında büyük ihtimal ikisi de öldürülecek, yada köle pazarında satılacaklardı. Ama adamın nefretinin onların satılmasına izin vermeyeceği belliydi. İnce bir ipin üzerinde yürüyorlardı ama ipi kimse bağlamamıştı.

-Evim, güzel evim. dedi kahkahalarla kısa boylu olan haydut.

Gerald artık öldürülmeye de razıydı. "Yeter ki artık yürümeyeyim." diye düşündü. Geldikleri yer bir dağın yamacında, yemyeşil ağaçların ortasında her yeri çiçeklerle dolu olan bir kasabaydı. Biraz ilerden geçen nehir kasabaya içilecek su ve balık da sağlıyordu. Normal bir günde gelse buraya hayran olabilir, hatta buranın cennet olduğunu bile iddia edebilirdi. Ama bu gün normal bir gün değildi. Bu gün kaderine noktanın koyulacağı en azından hayatının karartılacağı gündü.

Kasabanın içine girince evleri dikkatle inceledi. Evlerin bazıları yıkılmaya yüz tutuyor, hatta bazılarının daha önce yandığı belliydi ve sadece en büyük evin içinden sesler geliyordu. Direk oraya gittikleri için büyük evin liderin evi olduğunu düşündü Gerald. Eve girmeden önce yaşlı olan haydut iplerini çözdü. Gerald kapı açılırken nefesini tuttu.

İçeri girdiklerinde dört haydut da yan yana sıralanıp kafalarını eğdiler. İçeride yirmiden fazla haydut toplanmış yemek yiyor, içki içiyordu.

-Reis. dediler hep bir ağızdan

Koltuğundan kalkan adam sırayla herkesin gözünün içine baktı. Adamın ellilerinin sonuna dayandığı yüzünden okunuyordu ama vücudu aynı fikirde değildi. Gerald'ın kafası kadar olan kolları, yağsız bir vücudu vardı ve çoğu insana göre çok daha uzun boyluydu. Deniz mavisi gözleri insanın içinin ürpermesine yetiyordu. Beyaz saçlarına aldanıp bu adama saldıran birinin büyük bir hezimet yaşayacağı şüphesizdi.

- Hoş geldiniz. Bunlar kim ?

- Kardeşimi ve adamlarını öldüren gruptan iki kişi. Kız kılıcını kullanmayı iyi biliyor, ama oğlan biraz korkak.

Gerald korkak lafını duyunca hışımla hayduta döndü ama yaptığının büyük bir hata olduğunu daha dönerken anladı. Çünkü döner dönmez yumruğu yemesi bir oldu. Yumruğun şiddeti daha yeni açılmış olan yaralarla birleşince yere yığıldı. Sanki yüzüne kızgın demir bastırılmış gibi canı yanıyordu ama yinede ayağa kalkmaya zorladı kendini. Ölmek üzere de olsa kendini daha fazla küçük düşürmek istemiyordu.

- Ha, biraz da salak. Büyük bir kahkaha koptu haydutlardan. Duruşunu bozmayan tek kişi hala çocukları gözleriyle tartmakta olan reisti.

- Hangisi kardeşini öldürmüş Joe ?

- Bilmiyorum, ikisi de ben öldürdüm diyor.

- Eğer bir çocuk kardeşini öldürdüyse, asıl salak olan kardeşindir. dedi reis. Diğer haydutlar merakla Joe'nun ne yapacağını beklerken adam sakince

- Evet, çok zeki olduğu söylenemezdi ama o benim kardeşimdi.

- Haklısın. Bu yüzden sana bunlara ne istersen yapma hakkını veriyorum. İstersen öldür, istersen sat yada köle olarak yanına al.

- Onlar için farklı planlarım var. Çocuklara bir söz verdim, onu tutmadan önce öldürmeyi düşünmüyorum. Dedi Joe ve şeytani bir gülümseme koydu suratına.

Joe'nun yanındaki haydutlar yemeğe geçerken Joe çocukları evin yanındaki ahıra götürdü ve Gerald'a

- Nerede yaşıyorsun ? dedi. Biraz bekledikten sonra cevap gelmeyince tekrar sordu.

- Sana nerede yaşıyorsun dedim. Dün gece ikinciye sordurduğunda olanları ne çabuk unuttun ?

Gerald haydutun kasabaya saldıracağını anlamıştı ve söylemeye hiç niyeti yoktu.

- Beni öldürsen de sana hiçbir şey söylemeyeceğim.

- Son kararın bu mu ? Bundan sonra olacaklardan ben sorumlu değilim.

- Evet.

Joe gözlerindeki şeytani parıltıyla yavaş yavaş kıza doğru yürüdü. Gerald başta ne yapacağını anlamadı. Adam bir anda elini Alyssa'nın t-shirt üne attı ve tek hamlede parçaladı. Alyssa'nın karşılık verecek enerjisi yoktu ama yinede adamı engellemeye çalışıyordu. Gerald'ın aklına birden dank etti. Kıza tecavüz etmeye hazırlanıyordu... Gerald'a saatlerce işkence yapsa bile söylemezdi ama kıza tecavüz edilmesine seyirci kalamazdı.

-Dronzen kasabası ! Dronzen kasabasında yaşıyorum. Lütfen onu bırak. diye yalvardı.

-Çok geç kaldın evlat, çok geç...

Gerald son çare adamın üstüne atıldı ama karnına yediği yumruk ve ardından yüzüne yediği diz darbesiyle yere yığıldı ve ağlamaya başladı. Acıdan değildi ağlaması, görmek zorunda kaldığı bu olaydı ağlamasının nedeni. Haydut kıza tecavüz ederken, Alyssa ve Gerald'ın gözyaşları toprağa karıştı...

Sessiz KurtHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin