Revir

87 33 18
                                    

 Kevin hastalarla ve yaralılarla dolu bir odada gözlerini açtı. Nerede olduğunu ve burada ne işi olduğunu düşünürken yaşananlar aklına geldi. "Buraya nasıl geldim ?" "Haydutlar buraya gelmeme nasıl müsaade ettiler ki ?" gibi sorular bir anda aklına doldu ama birden hiçbirinin önemli olmadığını düşündü. Kurtulmuştu ve her şey bitmişti. Susuzluktan boğazının kuruduğunu fark edince etrafa bakındı, sağındaki küçük masada duran suyu gördü ve istekle ona uzanmaya çalıştı ama sanki tekrardan bıçaklanıyor gibi kıvrandıran bir acı hissettiğinde inlemeyi koyverdi. Bu acıyı tekrardan yaşamaktansa susuzluktan ölmeyi tercih ederdi zaten.

- Kevin ! Sonunda uyandın. Nasıl hissediyorsun kendini ?

Drunken kasabasının en güler yüzlü çocuğu Simon karşısında siyah, kumaş bir pantolon ve mavi t-shirt ile gülümseyerek dikiliyordu. Mavi t-shirt çocuğun masmavi gözlerine, siyah pantolon ise siyah saçlarıyla güzel bir renk uyumu yakalıyordu. Uzun boyu ve yağsız vücuduyla bu yeni geldiği köyde bile kızları kendine hayran bırakacağına şüphe yoktu.

-Canım hala çok yanıyor ve çok susadım. Yanımdaki suyu uzatabilir misin ?

-Tabii ki.

Simon suyu uzatınca Kevin, uzun zamandır bir şey yiyememiş bir aslan gibi avına atıldı. Suyu tek dikişte bitirdi ve Simon'a gülümsedi. Bardağı yavaş yavaş yerine koymaya çalışırken Simon bardağı yaralı çocuğun elinden alıp masaya koydu.

-Aç mısın ? Sana yiyecek bir şeyler getirmemi ister misin ?

Kevin o ana kadar fark etmemişti ama resmen açlıktan ölüyordu. Bu öneriye ağzı kulaklarında karşılık verdi.

- Ah, çok iyi olur. Sen melek falan mısın ya ?

Simon Kevin'ın gülümsemesine karşılık verdi.

Birden aklına annesinin kolyesi geldi. İçini bir hüzün kapladı." Ama belkide geri almışlardır, eğer ben buraya gelebiliyorsam kolyem de burada olabilir" diye düşündü ve Simon kapıdan çıkamadan seslendi.

-Simon, dur ! Ben orada bıçaklandıktan sonra ne oldu ? Nasıl buraya geldim ?

-Haydut seni bıçakladıktan sonra Gerald sinirlendi ve haydutun birine kılıcını sapladı. Hepsi dikkatini Gerald'a verince şu zayıf olan kız da kılıcını çekti ve iki haydutu doğradı. Biz de onları görünce yüreklendik ve kalan haydutlara saldırdık. Bir tanesi son anda atına atlayıp kaçtı ama diğerleri öldü. Senden başka üç dört kişi daha yaralandı ama çok ciddi yaralar değildi.

-Ha, anladım. Peki askerleri nasıl geçebilmişler ?

-Anladığım kadarıyla nöbetteki askeri diğerlerine haber veremeden öldürmüşler ve diğer askerleri de uykularında öldürmüşler.

-Ya benim kolyemi gören olmuş mu biliyor musun ? O kolye annemindi de benim için manevi değeri çok büyük.

Simon arkadaşına hüzünle baktı ve kafa salladı.

- Öğrenmeye çalışırım.

-Simon ! Son bir şey istiyorum senden. Gerald'ı çağırır mısın ?

Simon acıyla yutkundu.

-Şey, Gerald haydutu öldürdükten hemen sonra başka bir haydut odunla vurup onu bayılttı. Biz buraya gelirken Alyssa ve Brianna onunla beraber kaldılar ama iki gün önce dönmeleri gerekiyordu. Dün öğleden sonra üç dört kişi kamp alanına gittiler ama hiçbir şey bulamadılar. Kaybolduklarından şüpheleniyoruz.

Hemen yanda yatan altmış yaşlarında, saçları dökülmüş ve yüzü sapsarı bir adam konuşmaya katıldı.

- Çocuklar kulak misafiri oldum affedersiniz ama bu köyün yakınlarına her bir yana tabelalar dikildi. Kaybolmak çok da kolay olmasa gerek.

Simon adama sus dercesine sertçe baktı.

-Aa şey, ben artık gitsem iyi olur. Sana yemeğini getireyim. dedi Simon ve hızla uzaklaştı. Kaybolmanın zor olmadığını kendisi de biliyordu ama hasta yatağında yatan bir çocuğa en kötü senaryoyu da söylemek istemedi.

Kevin, Simon gidince biraz etrafına bakındı. Her yer hasta ve yaralılarla doluydu. Kendinden bir iki yatak ötede yatan kız dikkatini çekti. Kızın saçları,kaşları, kirpikleri ve ten rengi tamamen süt beyazıydı. Ama kızın uyuken takındığı o masum gülümseme bile insanın bakıp kalmasına yetiyordu.

Sonunda Simon elinde bir kase dolusu yemekle geri geldi. Ama elindeki şey sadece kase değildi. Kaseyi verdikten sonra avucunun içindeki kolyeyi de verince Kevin ağzındaki yemeği püskürttü.

- Simon ya çok teşekkür ederim. Gerçekten çok teşekkür ederim. Kim bulmuş bunu ?

- Luke'un şu serseri arkadaşı varya, aaah adını hatırlayamadım. Neyse işte o haydutun üzerindekileri alırken bulmuş. Ben şimdi gidiyorum, biraz sonra tekrar gelirim.

-Tamam, görüşürüz.

Kevin kolyesinin mutluluğunu yaşarken aklına Gerald geldi ve morali bozuldu. En iyi arkadaşı kayıptı ve kendisi daha yanındaki masadan bardağı bile alamıyordu. Hüzünle yemeğin bitirdi ve uyumaya çalıştı.

Uzun bir süre uyuyamayınca aklına bir oyun geldi. İlk önce revirde kaç kişi olduğunu sayacak, sonra da hastalıkları bildiği kadarıyla tahmin etmeye çalışacaktı. Geçen seneyi kasabadaki hekime yardım ederek geçirdiğine sevindi ve yatanları saymaya başladı.

Yirmi dört kişi sayabildi ve daha oyuna başlayamadan göz kapaklarını sanki biri eliyle kapatıyor gibi kapandı. Rüyasında Gerald'ın kendi kamp alanlarına göre çok daha büyük bir kamp alanında ezilmiş güllerin arasında kılıcını birine saplarken gördü. 

Sessiz KurtHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin