Şans

99 21 10
                                    




Güneş doğarken uyandı Alyssa. Normalde olsa biraz daha uyurdu ama acele etmeleri gerektiğini biliyordu. Atları kesmiş olsa da yine de takip edilme olasılıkları vardı. Gerald'ı kaldırmak için sağa döndüğünde Gerlad'ın fal taşı gibi açık, ağlamaktan kızarmış gözlerini gördü. Çocuk resmen yaşaması için gerekli şartlar sağlanmamış bir bitki gibi soluyordu.

"Günaydın." dedi çocuğun uyumadığı yüzünden anlaşılmasına rağmen. "Yola ne zaman çıkarız ?"

"Günaydın. Bir şeyler atıştıralım sonra yola çıkabiliriz sanırım. Atlar gitmiş bu arada." dedi Gerald atlar hiç umurunda olmasa da. Tek amacı Kirtos'a gitmekti. Zaten atla gittikleri birkaç saatlik yolculuğun ardından sadece bir günlük yürüme mesafesinde kalmıştı Kirtos.

"Elma ister misin ?" dedi Alyssa ve cevabı beklemeden fırlattı elmayı Gerald'a. Stoklarındaki yiyecekler bayat somun ve yedi adet elmaydı. Bayat somundan iki parça kopardı ve birini Gerald'a verdi. Yemeğini yerken dün gece olanları düşündü. Daha önce kimsenin yanında bu kadar savunmasızca açmamıştı kendini. İkisinin de yaşadıklarını normal bir insan yaşasa kaldıramazdı belki ama ikisi birbirlerini hayata bağlıyorlardı. Hatta intikam isteğinden bile daha çok.

"Yoldan gitsek daha mantıklı olur sanırım. Hiç olmazsa devriye grubu falan görürsek onlardan yardım isteyebiliriz." dedi Gerald. Alyssa da olur anlamında kafa sallayınca yoldan gitmeye başladılar. Taşlık yolda yürürken parçalanmış ayakkabılarını geçip nasırlı ayaklarına batıyordu tüm küçük taşlar.


Güneş batarken yollarının düşündüğünden daha uzun olduğunu fark etti Gerald. Onun hesaplarına göre şu anda şehri uzaktan da olsa görmeleri gerekirdi ama daha yaklaştıklarına dair bir işaret bile yoktu. Bir anda arkalarından atların toynak sesleri gelmeye başladı. Gelenlerin büyük bir grup oldukları belliydi bu yüzden ormana kaçtılar ve çalıların arasına saklandılar. Burada haydut olma olasılığı çok düşüktü ama yaşadıklarından sonra riske girmek istemediler. Bu yüzden ağır ağır gelenleri beklemeye başladılar. 

Beklerken aklına haydutlardan saklandıkları gün ve sonrasında yaşananlar geldi. Olanları düşünürken yaşadıkları ve her kayıp tekrar gözlerinin önüne geldi. Kafasını kaldırıp baktığında yaralı bir adamın zar zor yürüdüğünü gördü. Adamın yardıma ihtiyacı olduğunu bilmesine rağmen içinden bir şey yapmak gelmedi. Kasabadan ayrıldığından beri başından geçen tüm olayların içindeki merhamet duygusuna ateşe dökülen su gibi etki ettiğini fark etti. Eskiden bu adamı görse onunla elindeki yiyecekleri paylaşır, yaralarını temizlemede yardımcı olmaya çalışırdı. Ama artık kimseye güveni yoktu ve başkalarına yardım etmektense kendi hayatını garantiye almanın daha doğru olduğunu düşündü ve adamın önlerinden yavaş yavaş gitmesine müsaade etti. Bu arada at sesleri gittikçe artıyordu ve yaklaştıklarını fark etti Gerald. Kervana  eşlik eden iki askeri görünce rahatladılar. Burnunun kırıldığı belli olan siyah saçlı, orta yaşlı ve biraz şişman asker yürürken şarkılar söylüyordu. Yanındaki sarı saçlı uzun boylu ve biraz ileride çenesi ve işini çok ciddiye aldığını yüzüne baktığınızda bile anlayabileceğiniz kararlı gözleri ve ince dudaklı askerin eğitiminin yeni bittiği çok belliydi. Gerald ve Alyssa askerler kendi hizalarına gelene kadar beklediler. Askerlerin arkasındakinin bir ticaret kervanı olduğu aşikardı. At arabalarının arkasındaki kıyafet ve yiyecek dolu bölümlerden belliydi. Gerald sonunda şansın yüzüne güldüğünü düşünerek rahatladı ve Alyssa'ya sessizce "Gidelim." dedi. Alyssa da kafasını sallayınca bir anda ayağa kalktılar.


Daha sarışın olan asker çocukları fark edemeden şarkılar söyleyerek gezen adam kılıcını çekmişti bile.

"Kim var orada ?" dedi adam çocuklar elleri havada gelirken. Şarkılar söyleyerek gezmesine rağmen en küçük hareketi bile fark edecek kadar dikkatliydi. Elini kaldırmasıyla tüm kervan durdu bir anda. Çocuklar yaklaşırken dikkatle süzmeye devam etti.


"Biz eğitim için Kirtos'a gidiyorduk ama saldırıya uğradık. Yanımızdaki askerler öldürüldü ve bizi de haydutlar yanlarında götürdü. Zar zor kaçtık ve Kirtos'a gitmeye çalışıyorduk. Siz de oraya gidiyorsunuz sanırım, yardımcı olabilir misiniz ? dedi Gerald. İçinden "Lütfen evet desin, lütfen evet desin." derken adamın tok sesini duydu.

"Kirtos yolumuzun üstünde. Belinizdeki kılıçları verirseniz sizi oraya kadar bırakabiliriz. Zaten çok da fazla yol kalmadı." dedi. Gerald ve Alyssa birbirlerine bakıp sırıttılar ve adama dönüp sevinçle "Çok teşekkürler." dediler.


"Yeşil olan arabaya binin. Yolda yakaladığımız bir haydutla beraber gideceksiniz ama korkmayın, elleri ve ayakları bağlı."

"Sorun değil. Son zamanlarda çok fazla haydut gördüm zaten." dedi Gerald ve yeşil at arabasına doğru yola koyuldular. Diğer at arabalarının hepsi kahverengi olmasına rağmen bunun yeşil olması garipti. Kapıyı açıp içeri girdiler ve oturdular. Yüzüne bakmaya gerek bile duymadıkları haydut nazikçe öksürdü. Gerald kafasını kaldırıp o gülümseyen yüzü gördüğünde dehşete düştü.

"İnsan bir selam verir yahu. Yeni neslin nezaket kurallarından haberi yok...

Sessiz KurtHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin