Kamp

134 36 21
                                    




Nöbet sırası Ed'e geldiğinde Ed hala uyuyamamıştı. Kasabada sayımı o yapmış, yolu o göstermişti. Yol boyunca yorgunluktan ölmesine rağmen uyumaya çalıştığında gözüne uyku girmedi. Ta ki nöbet sırası ona gelene kadar. Nöbet sırası geldiğinde uyumak üzereydi ve son nöbet olduğu için değişebileceği kimse de yoktu. Mecburen toparlandı, kılıcını yanına aldı ve kampın başındaki kayaya doğru yola çıktı. Arkadaşı nöbeti devretti ve uyumaya gitti.

Bir saat sonra Ed'i iyice uyku bastırdı. Birazcık uyusam ne olur sanki ? Bu saate kadar bir şey  olmadıysa neden şimdi olsun ki ? "En azından gözlerimi dinlendirebilirim" diye düşündü. Gözlerini kapattı...

Gerald zar zor gözü açtı ve yanında biri orta boylarda biri kısa boylu iki adam gördü. Kısa boylu olan Gerald'ın miğferini takıp "Been güçlü bir şovalyeyim beni kimse durduramazz !" Diye bağırdı ve kahkaha atmaya başladı. Adamın bir haydut olduğunu anlamak zor değildi. Ama nöbetteki askeri nasıl geçmişti ? Eğitimini tamamlamış tecrübeli bir asker haydutlara asla geçit vermezdi ama artık bir önemi yoktu. Her şey bitmiş, Gerald'ın yolculuğu daha başlamadan sona ermişti. Neden bir iş de yolunda gitmiyordu ki ? Hayatı boyunca öleceği günü mü beklemişti ? 

Böyle olmamalı, böyle bitemez diye düşündü. Bir anda ayağa kalkmayı denedi ama daha ayağa kalkamadan biri omuzundan tutup Gerald'ı aşağı bastırdı. Düşmenin verdiği acıyla bir inleme koyverdi. Haydut "kahramanlık yapmaya çalışma çocuk." Diye tehditkar bir şekilde konuştu." Bugün yeterince kahraman öldürdüm. Bir leş daha istemiyorum." Dedi. Bu arada yavaş yavaş tüm kamp uyandı. Bir haydut Kevin'ın kolyesini almaya çalışıyordu ama Kevin kolyeyi bırakmamakta ısrarlıydı. "Lütfen onu bırakın, o annemin kolyesi !" Diye bağırdı. Ağlamak üzereydi ama zayıflık göstermek istemiyordu. Orada ağlarsa haydutların sırf eğlenmek için bile kolyeyi alacaklarını düşündü. Kevin kolyeyi bırakmayınca haydut cebindeki bıçağı çıkardı. Bıçak rastgele yapılmıştı ve çok da kesin değildi.  . Belki birini öldürmeye yetmezdi ama yaralamaya yeteceği aşikardı. Kevin bıçağı görmesine rağmen geri çekilmedi, hala bırakabilecekleri konusunda umutluydu ama haydut bıçağı acımasızca Kevin'a sapladığında Kevin'ın gözünden bir damla yaş süzüldü. Diğer beş haydut da gülmeye başladı. Gerald en iyi arkadaşının bıçaklandığını görünce haydutların gülmesini fırsat bilerek  yatağının altından kılıcını çıkardı ve haydutun sırtından sapladı. Kılıç haydutun kalbinin yanından geçerek göğüs kafesini deldi. Oluk oluk kan akarken haydutun boğuk çığlığı kuş seslerinin arasında yok oldu. Gerald'ın bu hareketinden etkilenen diğer çocuklar da haydutlara saldırdılar. Alyssa da sakladığı kılıcını çıkardı ve yanında çocuklara kılıcını savuran hayduta sapladı. Diğer hayduttan gelen darbeden eğilerek kurtuldu ve kılıcını haydutun bacaklarında gezdirdi. Haydut acıyla bağırarak yere yığıldı. Şimdi ağlama sırası ondaydı. Acıdan kıvranırken, Alyssa boğazını keserek acılarına son verdi. Kılıçla bir bütün gibi hareket ediyor, adeta dans ediyordu. Savaşırken bile zarifliğinden hiçbir şey kaybetmiyordu. Gerald kızı büyülenmiş gibi izliyordu. Nasıl bu kadar iyi kılıç kullanabiliyordu ? Ustasından kılıç satın almaya gelen ustaları görmüştü ama Alyssa başkaydı. Haydutun boğazını kestikten sonra Gerald'a "Arkanda !" diye bağırdı. Gerald arkasını döndü ama son gördüğü şey haydutun çıldırmış gibi bakan gözleri ve elindeki büyük odun oldu. Bilincini kaybetti.

Sessiz KurtHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin