"İstersen bugün yemeği dışarıda yiyelim? Annem zaten mesaiye kalmış evde yemek olmadığını söyledi."
Omuz silktim ve koluna girdim.
"Bana uyar."
Okuldan sonra bir kaç yeri gezmiştik ve şimdide teyzemlerin evinin olduğu sokaktan geçiyorduk. Justin'in koluna girme sebebim belkide buydu. Kendimi yalnız hissetmemek.
Teyzemin yan binasında oturan bir adamla karşılaştık. Bana gülümsedi.
"Ortalıklarda görünmüyorsun küçük hanım?"
Bende gülümsedim ve selam verir gibi başımı eğdim.
"Arkadaşımda kalmaya başladım, yeni ev alacağımda."
Adam gülümsedi.
"Haydi bakalım, umarım hayatın düzene girer."
"Umarım."
-
Pizza yemeye gelmiştik ve siparişleri vermiştik. Justin annesiyle konuşup tuvalete gitmişti ve bende tek başıma oturuyordum. Telefonum çalmaya başladı ve elim hemen çantama gitti. Telefonu aldım ve çağrıya cevap verdim.
"Efendim?"
Bilinmeyen bir numaraydı.
"Justin'in senle sonsuza dek kalacağını mı sanıyorsun? Aç gözlerini Faith!"
Bu kesinlikle Emma'ydı.
"Ne var Emma? Gene moralimi bozmak için mi aradın? Hangi Justin'den bahsediyoruz? Şimdi beraber yemek yediğim hatta onlarda kaldığım Justin mi?"
Yüzüme kapatılan telefon beni mutlu ederken Justin'in geldiğini gördüm.
O sırada pizzalar da gelmişti.
-
"Peki burçlara inanır mısın?"
Sorum üzerine kolasından yudum aldı.
"Pek sayılmaz ama burcumun özelliklerini taşırım. Ya sen?"
"Ben günlük yorumlara inanmam ama özelliklere inanırım."
"Bir ortak yön daha," diyerek güldü. Bende ona eşlik ettim.
"İstersen bu hafta seninle sinemaya gidebiliriz. Tabii ödevin veya işin yoksa."
Dudaklarımı büzdüm ve düşünmeye başladım. Ödevim yoktu, ama daha fazla yük olmamak için çalışmam gerekiyordu.
"Çalışmam gerekiyor yoksa ömür boyu sizde kalırım."
"Olur."
Gülümseyerek ona baktım. Bir kaç saniye bakıştıktan sonra Justin ayağa kalktı. Peşinden bende kalktım. Eve gitme vakti gelmişti.
-
"Faith?"
Bana bağıran Justin'e döndüğümde yüzüme yediğim su iliklerime kadar donmama sebep olmuştu. İnanamayan gözlerle Justin'e bakarken onun sırıtması sinirimi bozmuştu.
"Dur sen dur," dedim ve mutfağa ilerledim. Masanın üstünde ki sürahiyi aldım ve salonda beni bekleyen Justin'e ilerledim. Beni görünce kaçmaya başlamıştı. Suyu ona doğru fırlattığımda her tarafı su olmuştu. Benim sadece yüzüm ıslanmıştı. Gülmeye başladım ve arkamı döndüm.
Ne zaman geldi, arkamdan sarıldı hiç bilmiyordum çünkü nefesi kulağıma değiyordu. Etkilenmemek asla elde değildi. Kolları ile belimi sarmış,çenesini omzuma koymuştu. Ben ise öyle kalakalmıştım.
"Yaramazlık yok," dedi ve kıkırdadı. Bende güldüğümde boynumu öptü. Ayak uçlarıma kadar karıncalanırken ona döndüm ve aramızda ki mesafeyi iyice kapadım.
"Yaramazlık yoksa bu tür hareketlerde olmamalı," deyip arkamı döndüm. Beni kendine çevirdi ve alnını alnıma dayadı.
"Tehlikeli sularda yüzüyorsun," dedi daha da yakınlaşırken.
Dayanamadım ve ellerimle başını tutup onu öpmeye başladım.
Tanrım, tek ihtiyacım olan şey buymuş.
Elleri belimde dolaşırken bir yandan da beni kendine bastırıyordu. Hiç öpüşmedim diyemezdim çünkü başka bir erkekle de öpüşmüştüm. Ama daha 12 yaşındaydım ve çocukluk salaklıklarımdan biriydi. Justin ile olduğumuz durum çok daha farklıydı.
Kapının çalması bizi ayırırken Justin küfür savurdu. Kapıyı açtığında Pattie alışveriş poşetleri ile kapıda duruyordu. Hemen oraya gittim ve onlara yardım ettim.
Gecenin unutulamayacak bir anısı var ise bu kesinlikle salonda otururken Justin'in kulağıma fısıldadığı, "Yarım kalan işi yarın hallederiz," cümlesiydi.
sonunda yazabildim, telefonum bozuldu ve bilgisayardan yazarken çok zorlanıyorum
yorumlarınızı bekliyorum

ŞİMDİ OKUDUĞUN
texting // jb
Fiksi Penggemar"Zorsun Faith, ben bu zorlukları yenmek için buradayım. Benim için ne iş yaptığının önemi yok, şu sol tarafında atan bir kalp var ya; işte onun önemi var."