Sabah gözlerimi açtığımda sadece beyaz tavana odaklandım.
Ailem hiç olmamıştı. Olduğunda ise paramparça hale getiren bendim.
Emma kuzenim çıkmış, birbirimize yaptığımız her davranışın aslında meydan okuma değil, koruma olduğunu anlamıştım.
Şimdi annem karakolda 3. gününü geçiriyordu. Ben ise Justin'in yanında hiç bir derdim yokmuş gibi uyuyordum.
Bazı şeylerden konu açıp Justin'i kırmak istemiyordum.
Yan tarafıma baktığımda Justin'in çoktan uyandığını hatta şişmiş gözlerle beni izlediğini fark ettim.
Öylesine bakıyordu. Acaba ne düşünüyordu?
"Günaydın," dedi bana bakmaya devam ederken.
"Günaydın," dedim bende kafamı tekrardan tavana çevirirken.
İyice bana yanaştı ve sarıldı. Kokusu ciğerlerime dolarken bende elimi saçlarına koydum. Başı göğsümdeydi. Kalp atışlarımın hızlandığını fark etmemesini diledim.
Saçlarının her teline dokunmaya çalıştım. Hayatımda bana verilen en büyük hediye Justin'di. Belkide sahip olduğum tek şeydi.
"Çok düşünüyorsun Faith."
"Kendimi olan şeylerden uzaklaştıramıyorum. Ne yaparsam yapayım günün başında yada sonunda onları düşünüyorum."
Derin bir nefes aldım ve Justin'in saçlarına eğilerek onları kokladım. Kokusu beni rahatlatırken Justin'in kasılmasına neden olmuştu.
Rahatsız olduğunu düşündüğüm için kendimi geri çektim. Kafasını kaldırıp bana baktı.
"Rahatsız mı oldun?"
"Hayır, aksine harika bir duyguydu."
Dudaklarım gülmemin etkisiyle yukarı doğru kıvrılırken Justin'in bakışları oraya odaklandı.
"Gülümsemeni seviyorum. Güne bu güzel gülümseme ile başladığım için mutluyum," dedi ve yanağımdan makas aldı.
Yataktan kalkarken bugünün yorucu bir gün olacağını hiç düşünmemiştim.
-
"Annen hala karakolda ve çıkarmamız biraz zor," dedi Emma sıcak çikolatasını avuçlarının içinde tutarken.
Hepimiz sıcak içecekler almıştık çünkü hava dünün aksine fazlasıyla soğuktu.
"Açıkcası bu konu hakkında konuşmak istemiyorum," dedim ve elimdeki kahveyi içtim.
Emma omuz silkti ve, "Nasıl istersen," dedi.
Bu hallerini görmek hala şaşırtıcıydı. Justin ile gözgöze geldiğimizde bana göz kırptı. Neden yaptığını bilmiyordum ama en küçük hareketinde ondan etkileniyordum.
Masanın üstünde duran elime kendi elini koydu ve parmaklarımızı birleştirdi. Ben ise sadece birbirine kenetlenmiş ellerimizi izledim.
Emma bu hareketimize gülümsemiş hatta resmimizi bile çekmişti.
"Yarın seni bir yere götürmeyi düşünüyorum," dedi Justin gözlerime kararlılıkla bakarken.
Kaşlarımı çattım.
"Özel bir yer," dedi cevap vermeme izin vermeden.
Emma ellerini birbirine sürttürdü ve, "Yarın çok işim var desene. Makyaj benden güzelim," dedi.
Yüzüm gülümseme ile dolarken yarının hayalini kurmaya başlamıştım.
biliyorum çok sıkıcı saçma ama yorumlarınızı bekliyorum
okul zamanı çok bölüm yazamıyorum maalesef😞

ŞİMDİ OKUDUĞUN
texting // jb
Fanfiction"Zorsun Faith, ben bu zorlukları yenmek için buradayım. Benim için ne iş yaptığının önemi yok, şu sol tarafında atan bir kalp var ya; işte onun önemi var."