Duru'nun çıkış saati yaklaşınca bu defa tek başıma gittim kuzucuğumu almaya. Özgür de geleyim dedi de onun evde kalmasını istedim. Bir yandan kafa dağıtması için iyi olur diye düşünsem de diğer yandan o kadar kız çocuğunun arasına sokup iyice hatırlatmak da istemedim. Hatta kalması için şakacı bir dille ''Çok popülersin okulda, kıskanıyorum'' bile dedim. Başka zaman olsa Özgür bu lafı bir kez daha söyletmek için türlü şaklabanlıklar yapardı, biliyorum. Ama bugün ağzını bıçak açmayıp sadece yarım bir gülümseme atınca içim parçalandı.Ah Eylül, ah! Masal anlatmıyor olsan iyi olur. Yoksa deli meli dinlemeyip yapışacağım saçına! Gerçi en başında yalan olmasını istiyordum da Özgür'ün bu kadar kaptırdığını görünce...
Duru'nun okulunda tablo değişmemişti. Kızlar yine grup halinde bekliyordu beni. Ya da bizi. Hatta daha doğrusu Özgür'ü. Beni pek taktıklarını sanmıyorum da...
''Anne, Özgür gelmedi mi?'' dedi Duru beni görür görmez yanıma koşarak. Ardından eğilmem için işaret edip kulağıma barışıp barışmadığımızı sordu.
''Özgür seni evde bekliyor kuzucum. Biraz yorgundu da gelemedi bugün. Bütün arkadaşlarına selam söyledi ama,'' dedim ve küçücük kızların lafım üzerine heyecanlanmasını izledim. Özgür etrafta değilken bile etkisi sürüyor. Ne adammış arkadaş! Hayır 7-8 yaş grubundan kıskanacak değilim de aynı etki büyüklerde de oluyorsa işimiz yaş. Ben bütün evliliğim kocamı kıskanarak geçsin istemiyorum.
Aferin Defne, işte böyle havaya gir azıcık. Sabahtan beri melankoli... Azıcık da kendine güven!
Evet ya! Niye kendime güvenmiyorsam. Sonuçta kim ona bakarsa baksın en fazla havalarını alacaklar. Onunla evli olan benim. Yani ben olacağım. İnşallah. Hâlâ Olcay ya da Eylül nikahı basacak diye korkmuyor değilim.
''Teyze, bana dedemlerde ne yaptığımızı sormadın,'' demesiyle Duru'nun aklımı düşüncelerimden çekip yola ve Duru'ya odaklanabildim.
''Neler yaptınız kedicik?''
''Dedem bana Durucum dedi biliyor musun? Anneannem de hep yanımızdaydı. Hiç odasına gitmedi. Bir tek yatmaya gitti. Bana da senin eski odanı hazırladılar. Odan güzelmiş teyze. Daha önce niye hiç göstermemiştin bana?''
''Aklıma bile gelmemişti ki kuzucum. Hem aslında görmüştün. Ama hatırlayamadın demek ki...''
''Ama biz taşınmadan önce sen o odada kalmıyordun ki.''
''Ha sana çocukluk odamızı mı açtılar? Annenle kaldığımız odayı muhtemelen.''
''Evet küçükken kalıyormuşsunuz. Anneannem de öyle dedi. İkiniz aynı odada kalırken...''
Onun üzerinden o kadar çok zaman geçti ki ben bile hatırlamıyorum o odamızın neye benzediğini. Tek hatırladığım duvarların pembe, yatakların beyaz olduğu. Bir de yerde renkli bir halımız vardı. Hâlâ duruyorsa...
''Annenle o odada az oyun oynamadık kuzucum.''
''Sonra niye odalarınız başka oldu peki?''
Annen ergenliğe girdi. Ve bana artık tahammül edemediğine karar verdi.
''Büyüdük. Büyüyünce de kendi alanımız olsun istedik.''
''Çok saçma,'' dedi Duru ondan beklemeyeceğim kadar olgun bir tavırda. ''Ben olsam kardeşimle aynı odada kalmaya devam ederdim. Boş odayı da çalışma odamız ya da giysi odamız yapabilirdik.''
İşte biz senin şuan ki olgunluğuna sahip değildik Duru. Gerçi benim pek söz hakkım olmamıştı da şikayetçi de değildim hani.
''Kardeşiniz olmadığı için böyle diyor olmayasınız küçük hanım?'' diye uğraşmak istedim biraz Duru'yla.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Anne Yarısı
General FictionBazı insanlar hayatlarını kendileri için yaşarlar bazıları ise sevdikleri için. Defne kesinlikle ikinci tip insanlardan, sevdikleri için yaşayanlardan yani. Özellikle Duru için... Ablasının vefatından sonra hem teyzelik hem annelik hatta bazen de ba...