Alarmım çalmadan kendiliğimden uyandım. Uyanır uyanmaz da bir heyecan doldu içime. Erken uyanmamın sebebini anlamam üç saniyemi falan aldı çünkü. Erken uyandım çünkü üzerimde hafif bir stres var. Ve bunun nedenini hatırlamak da heyecanlandırdı beni. Ay, ben bugün evleniyorum!İşin ilginç yanı bu hem gerçek bir evlilik hem de değil. Gerçek bir evlilik çünkü Özgür'ü seviyorum ve daha ayrıntıları tam tartışamasak da hayatımızın geri kalanını birlikte geçirmek üzere söz vereceğiz, hastalıkta ve sağlıkta... Bir yandan da gerçekmiş gibi gelmiyor çünkü bunu Duru için yapacağız. Duru'nun velayeti söz konusu olmasaydı ilişkimiz bu raddeye gelir miydi bilemiyorum ama bu kadar hızlı gelmeyeceği kesin.
İçim içime sığmayarak yataktan kalkıp önce alarmımı kapattım. Ben nasılsa uyandım şimdi çalıp da erkenden uyandırmasın kedicikle oduncuğu. Tamam biraz haksızlık ettim müstakbel kocama sanırım. Zira kendisi artık çok da oduncuk değil. Ha romantik konuşmalar konusunda ciddi sorunları olduğu doğru. Ama en azından benim ona patron odun lafını taktığım zamankine nazaran çok mesafe katetti. Kocaman bir alkış!
Önce banyoya geçip elimi yüzümü yıkadıktan sonra soluğu dolabımın önünde aldım. Dün gece yatmadan önce tek tek baksam da ne giyeceğime bir türlü karar verememiştim. Şimdi de pek farklı değil durumum. Sonuçta her gün nikahlanmıyorum o yüzden şık bir şeyler giymek istiyorum ama ne yazık ki kasımdayız. Ve benim tüm elbiselerim yazlık. Aslında birkaç tane uygun elbise buldum gibi oldu ama onlar da hep matem renklerinde. Düğün değil belki ama nikah sonuçta bu da... O yüzden beyaz giymek isterdim açıkçası. Ama tabi zürafanın düşkününe dönmek de istemiyorum. Bence ben Olcay'la konuşup hazirana kadar velayet davası açmamaya ikna edeyim onu. Bu problem anca öyle çözülecek çünkü.
Dolabın karşısında dikilerek bir yere varmayacağımı anlayınca üzgün bir suratla odadan çıktım. Tabi pijamalarımla. Bari kahvaltı hazırlayayım diye mutfağa ilerlerken omzuma bir elin dokunmasıyla yerimde sıçradım.
Tabi ki Özgür'dü. Evin içinde zaten üç kişiyiz, Duru'nun boyu da omzuma dokunmasına yetmeyeceğine göre... Şimdi böyle mantık yürütebilsem de o an aklımdan bir sürü düşünce geçti tabi. Eylül gelip beni öldürecek diye bile düşünmedim değil. Ne yapayım ama stres altındayım, sağlıklı düşünemiyorum.''Günaydın, bakıyorum sen de erkencisin,'' dedi hâlâ eliyle gözünü ovuştururken.
''Birden uyandım, geri uyumak da mantıksızdı. Zaten daha Duru'nun öğretmenini arayıp bugün için izin falan almam lazım.''
''Henüz erken ama biraz daha geçsin ararsın.''
''Öyle yaparım artık. Şimdi kahvaltı hazırlamaya gidiyordum. Özel olarak istediğiniz bir şey var mı beyefendi?''
Bir süre düşünür gibi yaptıktan sonra yüzüne oyuncu bir sırıtma yerleştirdi.
''Hımm... Evet var.''
''Neymiş bakalım?''
''Bana beyefendi diye hitap etmemen. Beyim diyebilirsin ama,'' deyip üstüne de bir saat güldü oduncuk.
''Beyim öyle mi? Neye dayanarak söyleyecekmişim bunu?''
Yüzündeki oyuncu sırıtış hiç silinmedi. Hatta daha da büyüdü. Bana doğru yaklaşıp bir elimi elleri arasına aldı.
''Biz bugün evleniyoruz,'' deyip göz kırptı.
Hadi ya? Ben bilmiyordum bunu.
''Aa öyle mi?'' dedim sesimin şaşkın çıkmasına bile çabalamadan.
Bu Özgür'e komik gelmiş olacak ki bir kahkaha patlattı. Beni tamamen kendisine çekip kulağıma ''Birkaç saat sonra bunun iyice farkında olacaksın merak etme,'' diye fısıldadı kışkırtıcı bir şekilde.
Bakın ben fesat biri değilimdir. Ama Özgür'ün ne kastettiği o kadar açık ki... Sesini ayarlayışı, beni iyice kendine çekişi... Mesajı aldım ve istemsizce kızardım. Tabi ki bir çocuk olmanın gereği olarak tam o anda girdi içeri benim küçük kedim. Girer girmez de şakımaya başladı.''Yaşasın bugün gelin oluyoruz!''
Oluyoruz? Bunun için bu kadar acele etmeseydin keşke kuzucuk. Küçük hanımı bozmak istemediğimden cümlesi üzerinde durmadım. ''Ne giyeceğine karar verdin mi kuzum,'' diye sordum bunun yerine. Tabi bu arada Özgür'ün kollarından sıyrılıp geriye bir adım atmayı da ihmal etmedim.
''Bana da bir gelinlik alırız diye düşünmüştüm. Sonuçta sana da bugün alacağız ya. Belki sana aldığımız yerde bana göre de vardır.''
Mükemmel, kedicik yine her şeyi düşünmüş. Büyümüş de küçülmüşün sözlükteki karşılığısın Duru.
''Kedicim çok güzel düşünmüşsün de şöyle bir sorun var ki bana gelinlik almayacağız.''
Cümlemin bitmesiyle gözleri dolması bir oldu Duru'nun. Endişelenmeme engel olamadım tabi. Gelinlik bu kadar önemli miydi onun için? O zaman tabi ki alırız. Ben giymeyeceğim diye küçüğümü de mahrum bırakacak değilim ya.
''Çıkıp sana alırız ama kuzum benim. Hemen düşürme yüzünü,'' diyerek toparladığımı sanıyordum ama Duru'nun ifadesinde değişen bir şey olmadı. Özgür de bunu fark etmiş olacak ki yere oturup Duru'yla aynı hizaya geldikten sonra sordu.
''Ne oldu peri kızı? Gelinlik istediğini sen söylemiştin ama istersen başka bir kıyafet de seçebilirsin. Bu mevsimde ve bu kadar sürede biraz zor olacak ama sana uygun bir şey ayarlayabileceğimize eminim.''
Duru burnunu çekene kadar ağladığının farkında bile değildim. Hemen ben de yanlarına çöküp başını bana doğru kaldırdım kediciğimin.
''Ne oldu bi'tanem? Ne yaptım da üzdüm ben seni?''
''Sen niye gelinlik giymiyorsun?'' diye sordu içini çeke çeke.
''Bu düğün değil sadece nikah ya... Bir de zamanımız az,'' diye aklımdaki bahaneleri sıraladım. İçten içe gelinlik giymek istesem de bu o kadar da mühim değil şuanda benim için. Önceliklerimiz farklı. İleride en azından bir davet verirsek o zaman giyerim gelinliğimi hem. Ömrüm boyunca giymeyecek değilim ya.
''Ama ben ikimiz de gelin oluruz diye düşünmüştüm. Anne kız gibi... Şimdi sadece ben gelinlik giyersem olmaz ki...'' diyerek sonunda aklındaki açıkladı hanımefendi. Meğer gelin olmaktan kastı gelinlik giymekmiş kediciğimin.
''Gelinliği de sonra giyerim, yine anne-kız gelin oluruz,'' diye açıklamaya girmiştim ki Özgür duruma el koydu.
''İkinizin de gelinlik giymemesi sizi anne-kız olmaktan alıkoymaz ki Duru. Nikahta olan herkes senle Defne'yi anne-kız olarak düşünüyor zaten. O yüzden bir elbise için canını sıkma olur mu peri kızı? Yoksa ben kahramanın olarak çok üzülürüm sen üzülüyorsun diye.''
Bu açıklamadan sonra Duru'nun ikna olduğunu tahmin ederek rahatlamıştım ki ''Madem kahramanımsın o zaman ikimizin de gelinlik giymesini diliyorum senden Özgür,'' diyiverdi kedicik. Gelinliğin onun için önemini anlayabiliyorum ama benim giymemi niye bu kadar istediğini çözemiyorum.
Bir yere varamayacağımızı anlayınca ''O zaman şimdi gidelim, bana uygun gelinlik bulabilirsek alalım bulamazsak sana alalım bana da uygun bir elbise alalım tamam mı Duru? Yalnız bulunduğumuz ayda düğün yapmak sık rastlanır bir şey olmadığı için gelinlikçilerde de çok fazla model bulunmayabilir. Üstelik benim üstüme uyanı da bulmak zorundayız. Yani eğer ben gelinlik beğenmezsem ağlamak, zorla aldırmaya çalışmak yok. Söz mü?''
Küçük hanım bu teklifimi mantıklı bulmuş olacak ki ağzı kulaklarında söz verdi. Çok gibi gelen zamanımızın bir anda yetmeyebileceğini fark edince kahvaltıyı dışarıda yapıp bir an önce işe koyulmamız gerektiğine karar verdik ve hazırlanıp çıktık.
-
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Anne Yarısı
Fiksi UmumBazı insanlar hayatlarını kendileri için yaşarlar bazıları ise sevdikleri için. Defne kesinlikle ikinci tip insanlardan, sevdikleri için yaşayanlardan yani. Özellikle Duru için... Ablasının vefatından sonra hem teyzelik hem annelik hatta bazen de ba...