Bugün okul gayet sakin geçmişti. Sabah beni Eren evden aldı. Burak bugün okula gitmeyecekti. Yeniden Yalova'ya giesi gerektiğini söyleyip, annemlere de bir yalan uydurup gitmişti.
Ben ise şuan Eren ve Buse ile kantinde soda içip sohbet ediyorduk. Eren ve Buse çok iyi anlaşmışlardı. Bunun nasıl olduğunu anlamadan telefon numaralarını birbirlerine vermiş, kendi aralarında sohbet edip gülüşüyorlardı. Bu gidişat güzeldi. Ben birini bulamasam bile en yakın arkadaşlarımın kaynaşması güzeldi.
Aras hiç ortalıklarda yoktu. Neden bilmiyorum ama sanırım özlemiştim. Onu görmek hoşuma gidiyordu. Her ne kadar bazen sinirlerimi bozsa da. O bana bu şekilde davranmasa belki bir şeyler olabilirdi.
Ne diyorum ben? O kimseyi sevmez. Özellikle de beni. Burak ile olan düşmanlığı olduğü sürece bizim olmamız imkansızdı.
O ve ben bi olamazdık.
Beni hiç takmadan sohbet ediyorlardı. Ben de sodamın içindeki pipetle oynuyordum. Kendimi mutlu edemesem bile onları birleştirebilirdim. O yüzden hiç konuşmalarına karışmadım.
Dersler bittikten sonra Buse ile vedalaştık. Eren'le birlikte okul çıkışına yürüyorduk.
"Bir şeyler yapmak ister misin prenses. Eskisi gibi" dedi Eren neşe dolu sesiyle.
Bir şeyler yapmak benim de işime gelirdi.
Bugün Aras'i okulda hiç görmemiştim. Görmemem daha iyi olmuştu. O bakışlar altında hiç rahat edemiyordum.
"Olur tabii" dedim Eren'e gülümseyerek. Koluna girdim ve başımı omzuna yasladım.
O arada gözlerim omulun duvarına kaydı. Aras duvara yaslanmış sinirli bakışlarıyla sigara içiyordu. Üzerindeki buz mavisi bir tişört ve altındakı kot onu çok havalı gösteriyordu. Sigara içerken ne kadar yakışıklı olduğundan bahsetmiş miydim?
Onun bize baktığını görünce Eren'den uzaklaştım. Elerimi kapüşonlu hırkamın cebine soktum. Kavga çıkmasını istemiyordum.
"Bir şey mi oldu Nehir. Çok solgun görünüyorsun" dedi Eren duraksayarak. Ben de durdum ve Eren'e döndüm.
"Hicbir şey olmadı. Sanırım biraz hastayım" dedim yalan uydurarak.
"Peki. Öyle olsun. Seni tanıyorum. Bir şey sakladığını farkettim. Ama senin kendin anlatmanı bekleyeceğim" dedi.
O benim kaç senelik arkadaşım. Onu kandıramayacağımı anlamaliydim.
Yürümeye devam ettik. Aras ise hala bana bakıyordu. Ama biraz keyifli gibiydi. Onun bakışları sayesinde Eren'den uzaklaşmam hoşuna gitmişti.
Telefonumdan mesaj sesi geldi. Telefonumu açıp mesajı kimin attiğına baktım.
Mesaj Aras'tan gelmişti. Mesajı açtım ve okumaya başladım.
'O yanindaki piçe bir yalan uydurup ondan ayrıl ve okulun arkasına gel. Eğer gelmezsen o piçi döverim'
Kavga çıkmasını istemezsin umarım' mesajı okuyunca kaşlarımı çattım ve ona baktım. Geniş bir şekilde sırıtıyordu. Neden tehdit ediyor ki? Konuşabilir miyiz? Diye sorsun. Bende kibarca reddedeyim bu kadar basit.
Olduğum yerde durdum ve Eren'e döndüm.
"Benim kimya projem için kütüphanede çalışmam gerekiyor şimdi hatırladım. Sen git. Ben kütüphaneye gideceğim" dedim Eren'e.
Aras yüzünden profesyonel yalancı oluyordum. Hem de en yakınlarıma karşı.
"Şimdi mi? Daha sonraya ertelesen olmaz mı? Henüz özlem bile gideremedik" dedi Eren.
"Yarına hazır olması gerekiyor. En yakın zamanda telafi edeceğim. Daha seninle geçireceğimiz çok gün var" dedim gülümsemeyle.
"Peki o zaman" dedi ve sımsıkı sarıldı. Ben de ellerimi sırtına koydum. Bir yandan da Aras'in olduğu yere baktım. Aras orada değildi. Muhtemelen okulun arkasına gitmişti.
Eren ile ayrıldıktan sonra hızlı adımlarla okulun arkasına doğru ilerledim. Bir an önce ne olucaksa olsun istiyordum.
Okulun arkasına gittiğimde o sirtini duvara yaslamış sigara içiyordu. Yanına gittim ve karşısına geçtim. Çatık kaşlarımla ve ciddi bir ifadeyle ona bakmaya çalıştım.
"Ne var" dedim yine aynı ifadeyle.
"Hiç ciddi olamıyorsun" dedi sırıtarak. Of. Sinir olduğum biri bu kadar yakışıklı olmamalıydı. Onu bu kadar güzel bulmamalıydım.
"Ne söyleyeceksen söyle. İşim var" dedim umursamaz bir ifadeyle.
Sırtımı duvara yasladı ve ellerini iki yanımdan duvara koydu. Beni arasına aldı ve konuşmaya başladı.
"Bir daha o piçin sana dokunduğunu görürsem onu yaşatmam. Sen de ona asla gülümsemeyeceksin. Anladın mı?!" Dedi bağırarak.
Gözlerim dolmuştu. Bu kadar acımasız davranmak zorunda mıydı.
İşaret parmağımı havaya kaldırdım ve ona doğru sallayarak konuşmaya başladım.
"Ona bir daha piç deme. Eren benim kardeşim gibi. Hatta kardeşten öte bir şey. Hem sana ne ki? Sen kim oluyorsun? Beni istediğin yere tehdit ederek götürüyorsun. Ben senin piyonun değilim Aras!" dedim.
Son cümleyi bağırarak söylemiştim ve gözümden bir damla yaş süzülmüştü.
Gözlerini benden ayırmadan havada olan parmağımı eline aldı ve elimi duvara yasladı. Ellerimizi duvarda birbirine kenetledi. Yüzünü benimkine yaklaştırdı. Burnunu burnuma sürttü. Neler oluyordu. Boşta olan elimle onu itecektim ama o elimi de alıp duvarda kendi eliyle kenetledi. Ne yapacağımı bilmiyordum.
"Sen benimsin ve benim olana dokunulmasını sevmem" dedi yumuşak bir ses tonuyla.
Ben bu cümlenin şokunu atlatamamışken o dudaklarını dudaklarıma bastırdı.
Bugun yine bir bolum atacagim. O biraz daha guzel ve hareketli bir bolum.