Bazen hiç ummadığınız şeyler başınıza geldiğinde rüya olmasını dilediğiniz an en çaresiz duygulara hapsolduğunuz zamandır.
Zaman durdu, benim için... Her iyi olayın başlayışında güzel bir sona varamamak benim kaderimde yer edinmişti. Bu yeri büyüten ise bendim.
"Nehir... Son kez söylüyorum aç şu kapıyı. Kırdırtma!"
"Burak oğlum bırak kızı bir sakinleş yeter. Ne oldu bu kadar?"
"Sus anne bir de sen karışma. Çok kötü olur."
Kapıdan gelen ses yerini uğultulara bırakırken kendimle savaşıyordum. Telefonum yok. Şimdi her şeyin bitmesine yakın zamanlardan biriydi. Savaş'a ulaşamıyordum, kimseyi arayamıyordum. Eninde sonunda bu odadan çıkacaktım fakat bu hiç iyi sonuçlar doğurmayacaktı.
Zaman yerini alıp hızla devam ederken çaresizce pencereden dışarıyı izlemeye koyuldum. Sabahın ilk ışıkları evin içerisine vururken uyuşmuş bedenimi hareket ettirdim ve kalktım. Üzerime bir ceket alıp sessiz adımlarla kapıya ilerledim. Bu saatte uyanık olmaları imkansızdı. Kapının kilidini yavaşça açtım ve dış kapıya ilerledim. Hızlı bir şekilde kendimi dışarıya attım.
"""
"İyi misin?" Başımı sesin geldiği yere hızla çevirdim. Pars.
Şuan kimseyle konuşacak kadar halim olmadığı için başımı yeniden denize çevirdim. Yanıma oturduğunu hissettim.
"Bir şeyler ters gitmiş ha? İlginç."
Bir türlü yalnız kalamıyordum ve durum can sıkıcı olmaya başlamıştı. Bazen kendimle baş başa kalmaya fazlasıyla ihtiyacım vardı.
"Konuşacak halim yok Pars." Dirseklerimi dizlerime koyup avuç içime çenemi yerleştirdim. Burak'ın bizi görmesi. Bağırması... Savaş'ın bana attığı o düşünceli bakış... Eve olaylı bir yolculuk. Savaş da dahil bir kaç gün kimse olmadan düşünmek istiyorum.
"Sana bir şey itiraf etmemi ister misin? En azından başka olaylara yönelirsin."
"Ya da hepsine kafa yorarak deliririm."
"E o da var tabii."
"Söyle Pars."
Her anım o kadar karışık ki bir madde daha eklenince pek bir değişim olacağını sanmıyorum.
"Hmmmm. Cesaretli kız." Benimle aynı pozisyonu aldı ve konuşmasına devam etti. "Sana gönderdiğim o kutular... Notlar... Hepsinin bir amacı olduğunu biliyorsun değil mi?"
"Şizofren oluşundan mı bahsediyorsun?"
Sahte bir kahkaha attı. "Evet. Sana göre öyle olabilirim. Haklısın."
"Sadede gel Pars."
"Aras. Kendisi bir numaralı kuzenim. Aslında kuzenden ötesi. Bir dost."
Evet. Bu kadar şaşıracağımı bende bilmiyordum. Kuzen olmalarına rağmen rakip olarak dans etmişlerdi ve bunlar gerçekleşirken hiç taviz vermemişlerdi.
"Kuzen olarak ikiniz de psikopatsınız."
Bir kahkaha daha patlattı. "Aslında pek psikopat sayılmam. Sadece Aras seninle ilgili aşk acısı çekerken bunun kolay bir yol olduğunu ona göstermek istedim."
Hızla ayağa kalktım. "Ve beni deney tahtası olarak kullandın öyle mi? Ne oldu amacına ulaşamamışsın bakıyorum da."
Geriye yaslandı ve duruşunu dikleştirdi. "Amacıma ulaşamayınca olanları kabullendim. Şuan olduğu gibi. Tabii o olgun sevgilinle aranı biraz bozmuş olabilirim. Elimde değildi" çarpık bir şekilde sırıttı.