Gözüme vuran kırmızımsı ışıkla gözlerimi araladım. Gözlerimi açtığımda Aras'ın çıplak göğsünde ona sarılarak yattığımı fark ettim. O da sarılmıştı. Bir eli benim belimde diğer eli de başımın üzerinde saçımda duruyordu. O uyanmadan bu pozisyondan çıkmalıydım. Çünkü bulunduğumuz durum yanlıştı. O benim hiçbir şeyim olmadığı halde böyle olmamız çok şaçmaydı. Hadi onu da geçtim. Bu çocuk sapığın tekiydi. Bundan her şey beklenirdi. Başımı yavaşça yukarıya çevirdiğimde yüzünü gördüm. Çok masum duruyordu. Keşke uyanıkken de bu kadar masum olsaydı. Kaşları ne ince ne de kalındı. Dudakları dolgun ve hafif kalbe benzeyen bir şekildeydi. Bu şekilde ne kadar yakışıklı olduğunu düşündüm. Tamam sapığın ve gıcığın tekiydi ama yakışıklı biriydi.
"Gözlerinle yüzümü yedin resmen. Bırak da başka zaman da bakarsın" dedi. Onun sesini duyunca göğsünün üzerinde hemen doğruldum. Kulaklarıma kadar yanıyordum. Lanet olsun kıpkırmızı olmuştum.
"S-sen uyanık mıydın?" dedim. Bunu kekeleyerek söylemiştim. Ne yapayım utandım tabi.
Tek elini saçlarının arasından geçirdi ve "evet uyanıktım, yüzümü incelemene fırsat vereyim dedim malum dünya üzerindeki gördüğün en yakışıklı çocuk ben olduğum için biraz göz banyosu yap dedim" dedi sırıtarak. Ya sen sırıtma şöyle ölesim geliyor demek istesem de tabii ki böyle bir salaklık yapmadım. Tamam biraz yakışıklı olabilirdi. Ya da yukarıda Allah var yalan söylemeyeyim. Ultra yakışıklı olabilirdi ama ben ona bakmazdım.
"Haha güzel espri" dedim yalandan kahkaha atarak. Hemen ellerimi göğsünden çekip yan tarafa kaydım. Ayaklarımı yataktan sarkıttım.
"Utandın bari yalan söyleme" dedi ve yataktan kalktı. Keşke kalkmaz olaydı. Üzerinde boxer vardı. Hemen yataktan kalkıp elimi gözümün önüne koydum.
"Ya karşımda şöyle durmasana" dedim ve hemen arkamı döndüm. Tamam belki uyumuş olabilirdik ama bu kadarı da fazlaydı.
"Tahrik oluyorum böyle gezme Aras demiyor da" dedi. Boxerli olduğunu unutarak arkamı döndüm. Üzerine siyah bir pantolon geçirmiş düğmesini bağlıyordu.
"Böyle bir vücuda tahrik olacağımı sanmıyorum" dedim umursamaz bir tavırla.
Çok geçmeden cevabı yapıştırdı.
"Çarpılacaksın"dedi ve sandalyenin üzerindeki siyah tişörtünü üzerine geçirdi. Biraz da haklıydı. Bu vücuda hakaret etmek günah işlemekti. Cevap verme gereği duymadan arkamı döndüm ve kapıyı açtım. Lavaboyu bulmam gerekiyordu. Önüme gelen herhangi bir kapıyı açmamla lavaboyu buldum. Bu üstün başarımı bir ara kutlamayı aklımın bir köşesine not ettim. Aynanın karşısına geçip çeşmeyi açtım ve yüzümü yıkadım. Elimi kapüşonumun cebine koyup tokamı çıkardım. Elimi biraz ıslatıp saçıma topuz şekli verdim ve tokayı bağladım. Güzel olduğunu gördükten sonra kapıyı açtım.
Aras ortalıklarda görünmüyordu. Hızlıca merdivenlerden indim. Mutfaktan gürültüler geliyordu. Anlaşılan Aras kahvaltı hazırlıyordu. Hiç oraya uğramayıp üçlü koltuklardan birine uzandım. Elimi kapüşonumun sol cebine atıp telefonumu çıkardım ve instagramda gezmeye başladım.
"Gel keyfim gel, kahve ister misiniz kraliçem" diye mutfaktan seslenen Aras'a başımı çevirmeden "sade olsun" diye seslendim ve kıkırdadım.
Onu gıcık etmek hoşuma gidiyordu. Yakından adım sesleri gelmeye başladı. Anlaşılan buraya geliyordu. Onun gelişini umursamadan instagramda gezmeye devam ettim. Telefonumun bir anda elimden çekilmesiyle yerimden kalktım ve bana gülerek bakan Aras'ın karşısına geçtim