"Günaydın kızım," diyen anneme göz ucuyla baktım. Cidden onlarla hala konuştuğumu mu sanıyorlardı? Onları iki günde affedecek değildim. Beni sıkarak kötülerden korumaya çalışıyorlar ama asıl kötü Savaş değil.
Annemlere hiç bakmadan dış kapıya doğru ilerledim. Kahvaltıyı okulda yapsam daha iyi olacaktı.
Ben ayakkabılarımı giyerken annem arkamda belirdi. Ayağa kalkıp ne istediğine baktım. Elindeki telefonu uzatıyordu. Benim telefonum. Nihayet alabilecektim. Bu da bir gelişme.
Telefonu annemle göz irtibatı kurmadan aldım, tam gidiyordum ki "bugün sana bir kargo geldi," deyince dikkatimi ona verdim.
Kapıyı tutarak portmantonun çekmecesinden mavi kare bir kutu çıkardı ve uzattı. Ne kargosuydu? Bir şeye sipariş etmedim ki.
Okula gidince bakmak için kutuyu elinden aldım ve evden uzaklaştım.
Bugün bilerek erken kalkmıştım. Yürüyerek okula gitmek istiyordum. Dün gece yaşanan güzel anları hatırladıkça kalbim yerinden çıkacakmış gibi oluyordu ve bunu biraz hava alarak atlatabilirdim. Sabaha kadar dün geceyi düşünmekten uyuyamamıştım. Onun beni öpmesinden sonra yemek yiyip sohbet etmiştik. Daha sonra benim uykum geldiğinden beni evime bırakmıştı. Şuan Savaş Askan'la çıkıyorum. Hala inanmıyorum.
"Birileri hala uyanamamış. Atla," diyen sese döndüm. Savaş gelmişti. Gülerek arabaya bindim.
"Günaydın," dedim aptal bir gülümsemeyle. Şu gülümsemeyi suratımdan bir an önce silsem iyi olacaktı. İyice rezil oluyordum.
"Elindeki ne?" dedi arabayı sürerken.
Elimdeki mavi kare kutuya döndüm. Cidden bu neydi?
"Ben de bilmiyorum," dedim.
İçindekini çok merak ettiğimden kutunun kapağını hemen açtım.
İçinde bir bileklik vardı. Bir dakika bu zaten benim bilekliğim. Çok sık taktığım gümüşten ve üzerinde isim yazan bilekliğimdi. Her an bileğimde olurdu. Sağ bileğimi açtım ve baktım. Yoktu. İyi de bu bilekliğin bu kutuda ne işi var?
Kutuda bir de not vardı. Tek elime bilekliği alıp notu okumak için açtım.
'Özel eşyalarına sahip çıksan iyi olur. –Pars'
Pars kim ve bunun onda ne işi var?
Savaş'a göz ucuyla baktığımda onunda beni incelediğini gördüm. Okulun önüne gelmiştik ve araba park halindeydi.
"Neymiş?"
"Ö-önemli değil," dedim. Ne tepki vereceğini bilmediğimden söylememek en iyisiydi.
Gözlerini dudaklarıma indirdi. Yalan söylerken dudak büzüyordum!
Hemen dudaklarımı düzelttim ve gözlerine baktım. Şu huyumdan nefret ediyordum. Sinirlenmiş görünüyordu. Daha fazla göz irtibatı kurmak istemediğim için toparlanıp arabadan indim.
Arabanın kapısı açıldı ve içinden çıktı. Başka şeylere bakmaya özen göstersem de adımlarını hissedebiliyordum.
"Günaydın Nehir." Aras tam da zamanında yetişmişti.
"Aaaa Aras hoş geldin." Bu muhabbet bu şekilde sorunsuz devam etsin diyerekten Aras'ın yanında durdum. Savaş ifadesizce bana bakıyordu.
"Hoş buldum. Biraz konuşalım mı?" deyince önce Savaş'ın gözlerine baktım. Benim ne tepki vereceğimi bekliyor gibiydi.