Çoooook beklettim. Kusura bakmayın. Okul dolayısıyla hiç vaktim yok. Düzene sokacağım insallah.
VİDEOYU DEDİĞİM YERDE AÇIN!
"Nehir." Aras'ın sesi kulağımı doldurunca kapıya doğru baktım. O sırada karşımdaki –bakamadığım çocuk- koşarak sınıftan çıktı.
Aras yüzünden onu görememiştim. Allah kahretsin. Koşarak kapıya yöneldim ve peşinden ilerledim.
"Nehir ne oluyor," diye seslendi Aras.
Onu umursamadım ve kapüşonlu çocuğun peşinden ilerledim. Çok hızlı koştuğundan aramızdaki fark giderek açıldı. Bahçeye çıktığımızda Eren, Buse ve Koray anlamsızca bakıyordu.
"Dur! Gitme!" Bağırsam da durmuyordu. Onun peşinden ilerlerken okuldan çıkmıştık. Daha da hızlandım ve aradaki mesafeyi kapattım. Kolundan tutup kendime çevirdiğim sırada durdu ve gözlerime baktı. Sonunda onu görebilmiştim. Bu çocuk... İnanamıyorum. Okullar arası danstaki çocuk. Sürekli bana bakan.
"Sen..." dedim. "Sen Pars mısın?"
"Evet Pars'ım. Şuan zamanı değil. Başka zaman yine gelicem. Seninle işim bitmedi."
"Ne istiyorsun benden?"
Güldü. "Çok şey," dedi ve hızlı adımlarla uzaklaştı.
***
"Bunu bize neden anlatmadın?"
"İnanamıyorum sana Nehir. Onca senelik arkadaşınım."
Buse ve İdil'e bir fikir vermeleri için her şeyi anlatmıştım. Onlar ise fikir vermek yerine beni azarlamayı tercih etmişlerdi.
"Anlatamadım işte. Hem ortada bir şey yoktu. Kim olduğunu bile bilmiyordum."
"Savaş'a anlatacak mısın?" dedi İdil.
"Bilmiyorum. Ne tepki verir acaba?"
"Ben olsam anlatırdım. Sonradan öğrenirse kötü olur. Ya o çocuktan öğrenirse?" dedi Buse.
"Anlatma bence. Hallet kendin. Sorunu neymiş öğren."
İdil'in ve Buse'nin farklı görüşleri ortada kalmama sebep olurken ne yapacağımı düşünüyordum. Bu çocuk bir anda neden bana bulaşmıştı?
Zil çalınca kızlarla birlikte çantamızı alıp aşağıya indik. Savaş yine her zamanki yerinde beni bekliyordu.
"Bol şanslar," dedi İdil. Onlara el sallayıp Savaş'ın yanına gittim.
Arabaya binmeden karşısında durdum. "Seninle bir şey konuşmam gerekiyor. Sakin bir yere gidelim."
Sakin bir parka geldiğimizde düşüncelerimi toparlayıp hayali cümleler kurmaya çalışıyordum. Kafam o kadar bulanıktı ki hiçbir şeyi yerine oturtturamıyordum. Yaşadığım garipliklerden bi haberdim.
Arabadan inip bir banka oturdu. Derin bir nefes aldım ve Savaş'a döndüm.
"Ben şey... Sana bir şey diyecektim."
"Söyle Nehir. Sürekli susup duruyorsun. Ne saklıyorsan artık söyle!" Böyle bir tepki beklemediğim için irkildim. Sinirlenmişti.
"Toparlayamadım Savaş, söyleyecektim ama-" derken bir anda kollarımı tutup yüzüne dikkatlice bakmamı sağladı.
"Neyi Nehir neyi?" Yapabilirdim, yapmalıydım. Ondan bir şey saklamak hoşuma gitmiyordu. Ben Savaş'a çok güzel duygular besliyordum. Onu seviyordum.