Andrew bana gülümseyerek bakarken bende tıpkı onun gibi gülümseye çalıştım.
"Nasılsın?" diye fısıldadı kulağıma. 'Eskisi gibi değil.' diyemedim.
"İyiyim. Ya sen?" Alnımı öptü. Onun dudakları benim bedenime her çarptığında gözlerimi kaplayan ela gözleri fark ediyor gibi hissediyordum.
"İyiyim." diyerek yanıtladı beni. "Bugün sinemaya gidelim mi? Film izlemeyi özledim."
"Sen kitapları seviyorsan, bende filmleri seviyorum. Ve sen benim izlediğim en güzel filmsin."
Aklıma ela gözlü adamın cümleleri takılıp kalbimi sıkmaya başlarken zorlukla yutkundum.
"Canım dışarı çıkmak istemiyor."
"Pekala." derin bir nefes aldı. "Bugün yapmak istediğin başka bir şey var mı?"
Alt dudağımı kanatmak istercesine sertçe dişledim. "Özür dilerim Andrew ama bugün çok neşesiz hissediyorum."
Bıkkınlıkla nefesini dışarı verdiğini duydum. "Aslında sen onu yeniden gördüğünden beri sürekli öylesin." dedi. Kendini tutamamış ve içinde tuttuğu şeyleri serbest bırakıyor gibi gözükürdu. "Yine seni parçalamasına izin veriyorsun. Ve bu sefer benim elimden hiçbir şey gelmiyor." Bedeninin benden uzaklaştığını ve arkasında bıraktığı soğukluğu hissettim.
"Böyle yapma Madison. Beni ondan daha çok sevmediğini biliyorum ama bunu bana hissettirme."
Onun mavi gözlerinde bol miktarda hayal kırıklığı seziyordum. Benim mücadeleme katılmış ve yorgun düşmüş gibiydi. Aslında o çok haklıydı. Ben onu da acıma katmak istiyor gibi mutsuzluğumu ona hediye ediyordum.
"Lütfen geri dön. Her gün seni aradığını ve ikinizin aşkınız hakkında olan dialogları biliyorum. İşte ben o cümleler sayesinde görünürlüğümü yitiriyorum." Ruhumu onun mavi dalgalarının arasında savrulması için serbest bıraktım. "Onunla yeniden olamayacak kadar incinmişsin ama beni kaybetmedin. Ben seni seviyorum Madison. İnan bana ben onun kadar nankör değilim. Yanımda zorla duruyor gibi bakıyorsun gözlerime, lütfen beni sevmekten vaz geçme."
Dudaklarımın arasından tek bir cümle çıkabildi o an. "Özür dilerim." Titrek bir nefes aldım. "Seni bu kadar üzdüğümü gerçekten bilmiyordum. Ama inan bana o aklımı öyle karıştırıyor ki. Beni yeniden yakalayıp kalbimi bir kez daha yerinden sökmek istiyor." Gözlerimi yumdum. "Ben sadece onun aşkının izlerini tamamen silmeye çalışıyorum. Ve bunu ancak o yapabiliyor."
Gözlerimi yeniden açtığımda Andrew'in bakışlarında endişe öne çıkmaya çalışıyor gibiydi.
"Onu hâlâ seviyor musun?" diye sordu tedirginlikle.
Korkuyordu, korkuyordum.
Cevap bizi korkutuyordu.
Uzun süre onun gözlerine sinmiş denizin dalgalarında çırpındım.
Ruhum boğulmak için çabaladı geçen her saniyede. Bitsin istiyordu, bu acı bitsin.
Sonrasında o denizin içinden bana uzatılan bir el gördüm.
Beni bu acıya sürükleyen ve bu acıdan çekip kurtaran farklı kalplerin bedenleriydi.
"Hayır." Bir damla daha göz yaşı dökmek istemedim. "Onu sevmiyorum."
Onu asla eskisi gibi sevmiyorum, sevmem.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Pieces ➳ {z.m}
FanfictionGözlerim, arabanın camından biraz ileride ki çifti seyrederken, onun mutluluğu için kendimi kendi acımla boğmayı seçtim. Kalbimin parçaları beni içten içe yaralasa bile, o gülümsüyor diye göz yaşlarımın arasından gülümsedim. // @areyoumarie için...