Ne acıdır ki insan sevdiğini başka birinin kollarında görür.
Kalbi tutuşmaya, yanmaya başlar ve aldığı nefesler acıtır kanını.
Ruhunu kaybetmiş gibi endişe içinde kaybolur.
Kendi sevgisi kendini parçalar aslında.
Ama acı, onunla tanışmak için biraz daha bekliyordur.
Önce yavaş yavaş gösterir kendini, sonra maskesini çıkartır.
Kalp, kendini alevlerin arasında bulduğunda artık geçmiş oluyor her şey. Geç oluyor işte. Geri dönülemiyor.
Çünkü adam, kadına "git" diyor.
Ve ben onu önce başka bir kadınla görmüş sonra onun beni terk edişini yavaş yavaş izlemiştim.
Aslında o ellerini hızla çekti üstümden.
Hemen kurtulmak, benim tozumu üstünden atmak istedi.
Bense sıkıca tutunmaya çalıştım ona.
Ellerimi onun kalbine sararken soluk soluğaydım.
Onu tutmak, kaybetmemek için çabaladım.
Ama o aldığı hançeri parmaklarıma sürtüp, kanımı akıtmaya başlamıştı.
Kalbine doladığım parmaklarımı kesmiş, ruhumu onun yanından kovmuştu.
Ben onu sevdiğimi söylerken o ağzımı kapatmaya çalıştı.
O beni terk etmişti.
Hiç arkasına bile bakmadı.
Sadece kaçmak istedi.
Ona doğru koştu.
Beni bir an olsun düşünmedi.
Göz yaşlarım hiç sönmezken soluklarım tıkandı benim.
O bana her sırtını döndüğünde karanlıkta kaybolmuş gibi ışığı aradım etrafımda.
Hiç pes etmemiştim ben.
O bana "git" dediğinde de döndüm, O başkasına âşık olduğunda da.
Çaresizce bir şeydi bu.
Canımı yakmasını engelleyemiyordum bir türlü.
İsmi hiçbir zaman silinmedi aklımdan.
Ve sevgisi hep kalbimde saklandı.
Çok fazla vuruş hissettim ruhuma çarpan.
Sürekli daha fazla incitmeye çalıştı beni.
Daha fazla acı, diye çemkirdi kalbim.
Daha fazla hissetti.
Günün birinde bu acı içinde öleceğim ve bu böyle son bulacak sandım.
Ama gözlerim ondan başka bir ışığı yakaladı.
Bakışlarımı hiç kaçırmadan, onu kaybetmemeye çalıştım kendimce.
O, beni yeniden aydınlatan bir sesti.
Ve ben bu seferde onu kaybetmekten bir daha yalnız kalmaktan korktum.
Çünkü ela gözlü adam gittiğinden beri yalnızdım ben.
Bu sefer de öyle kalmak istemedim.
Bakışlarım bu sefer mavi bir dalgada buluşmuştu.
Ve o mavi dalga içtenlikle gülümsedi bana.
Sıcaklığı canımı yakmak yerine içimi ısıttı.
O hislerimi yeniden aydınlatan güneşti.
Bende ona ısınan yağmur.
Ve aslında benim yaramı saran, beni inciten ela gözlü adamdan çok farklıydı.
İyileşiyordum yavaş yavaş.
Yeniden incinmekten de korktum elbet, ama onu da yitirmekten daha çok korktum.
Ve eğer onu bulamasaydım, kendi acımda boğulmaya devam ederdim.
Andrew gözlerini benimkilerle buluşturduğunda gülümsüyordu.
Yaptığı kekten bir dilim uzatırken "Teşekkür ederim." dedim usulca.
Sadece kek için değil, her şey için teşekkür ederim.
Çünkü sen beni kaybolmaktan kurtardın.
Ve ben sana hayran hayran bakmaktan daha iyi bir uğraş bulamadım.
**
Şöyle ki final çok yakın değil. En az 40 bölüm yazmak istiyorum ve daha tam olarak her şey belli değil.
Andrew ve Madison mı? Yoksa Zayn ve Madison mı? Yoksa yoksa yoksa ben ve Zayn mi?
Oy ve yorumlarınızı bekliyorum.❤
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Pieces ➳ {z.m}
FanfictionGözlerim, arabanın camından biraz ileride ki çifti seyrederken, onun mutluluğu için kendimi kendi acımla boğmayı seçtim. Kalbimin parçaları beni içten içe yaralasa bile, o gülümsüyor diye göz yaşlarımın arasından gülümsedim. // @areyoumarie için...