Niye bu karanlık sokakta yürüdüğümüzü bilmesem de onun yanımda oluşu beni rahatlatıyordu. Yan profilinden ona baktığımda gözlerini hafif kısmış yanımda yürüyordu.
Sokağın ürkütücülüğü ve havanın serin olması içimi titretti. Bunu fark ettiğinde gözleri birkaç saniye üzerimde gezindi. Beni kolunun altına çekip sarıldı ve yürümeye devam etti.
''Üşüdün mü?'' diye sorduğunda bakışlarım yüzünde geziniyordu. Oysa gözleri karanlık sokakta gezdirerek konuşuyordu benimle.
''Biraz'' dediğimde hiçbir tepki vermedi. İlerlemeye devam ederken burada neden yürüdüğümüzü anlamaya çalışıyordum. Niçin buraya gelmiştik?
''Burada ne işimiz var?'' diye soru yönelttiğimde karşımızdan gelen bir takım ayak sesleri duydum. Sesler yaklaştıkça kalbim daha hızlı çarpıyordu.
Karanlık siluet bize yaklaştığında sadece yeşil gözleri görünüyordu. Onun dışında simsiyahtı.
Beni kendinden bir an da uzaklaştırdığında gözlerimi o siluetten alıp ona baktım. Yüzündeki endişe kalbimin ağzımda atmasına neden olmuştu.
''Koş!'' diye bağırdığında neler olduğunu anlamaya çalışıyordum.
''Sana koşmanı söyledim!'' diye bağırışı tüm sokakta yankılanmıştı. Bense olduğum yerde taş kesilmiştim. Onu burada nasıl yalnız bırakacağımı düşünebiliyordu?
Bir an da sokakta yankı bulan silah sesiyle dolu olan gözlerimden bir damla yaş süzüldü yanağıma.
Tekrar tekrar tam üç silah sesi sonunda karanlık adam oradan hızla uzaklaşmaya başladı.
Yerde yığılı olan bedenini kollarımın arasına aldım. Başı dizlerimde dururken baygın gözleri yüzümdeydi. Hiç unutmak istemiyor gibi inceliyordu yüzümün her santimini.
''Lütfen sana bir şey olmasın... Lütfen'' dedim bir yandan ağlarken.
''Beni bırakma'' diye hıçkırdığımda dudaklarında bir gülümseme yerleştirdi.
''Seni seviyorum'' diye dudaklarının arasından çıkan mırıltıyla gözleri yavaşça kapanmaya başladı.
''Hayır, uyuyamazsın. Lütfen uyuma'' dedim sesim yükselirken. Gözleri tamamen kapandığında adını haykırdım.
''SAVAŞ''
********
Hızla yatağımdan kalkarken gözlerimdeki yaşlara mani olamıyordum.
''Savaş'' diye sessizce mırıltı halinde ismini söylerken ağlıyordum. Odamın kapısı aniden açıldığında annem girdi içeri. Bana sarıldığında adını söylemiyordum ama aklımda kalanlar yüzünden ağlıyordum.
''Bebeğim sakin ol'' diyerek beni sakinleştirmeye çalışıyordu annem.
Sakinleştiğimde annemden ayrıldım.
''Kızım?'' dediğinde burnumu çekmiştim.
''Ka-kabus gördüm''
''Anlatmak ister misin?'' dediğinde başımı olumsuzca salladım.
''Kendini iyi hissetmiyorsan okula gitme'' dediğinde başımı tekrar salladım.
''Bugün ilk gün gitmeliyim'' deyip yatağımdan kalkıp banyoma ilerledim. Evet, bugün ilk gündü. Tam bir ay geçmişti İzmir'den ayrılalı.
Aynanın karşısında yüzümü incelerken aklım hala o kâbustaydı. Buna benzer birkaç rüya daha görmüştüm bu bir ay içerisinde. Ama bu daha gerçekti sanki. O duyguları daha da hissetmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Serseri#SavNaz#
FanfictionVücudumun her bir noktası sızlıyordu. Daha ne olduğunu anlamadan bir elini boğazıma dayadı. Az önceki eğlenen ifadesinden eser yoktu. Gayet ciddi ve korkutucuydu ve dişlerinin arasından tıslayarak konuştu. "İlk okul kuralı Savaş bir şey sorarsa cev...