Merhaba arkadaşlar :)
Bu bölüm Nazlı'nın ağızından yazılmıştı. Şimdi ise Savaştan yazıyorum.
---Savaş---
Sanki birinin kalbime matkapla delmesi gibi bir his yaşıyorum. Annesizlik hissini öğrendiğim günden beri. O zamandan bu zamana bakıyorum ama hiçbir değişiklik yok. Hala onu özlüyorum. Ne kadar 'Eğer bir gün gelirse onu asla affetmem' desem de sanki çıkıp gelse ona sımsıkı sarılıp 'Seni özledim anne' diyeceğim gibi hissediyorum. Ama bunun imkânsız olduğunu şimdi çok iyi biliyorum. O hiçbir zaman geri gelmeyecek.
Ne zaman dışarıda bir çocuğun 'Anne' deyişinin duysam gıptayla baktığım ve her zaman o çocukların yerinde olmak istediğim ve 'Neden benimde annem yanımda değil' diyerek isyan ettiğim bu duygu içimi parçaladı. İhtiyacım olduğunda örneğin düşüp dizimi yaraladığımda kimseye 'Anne' diyemedim. 'Anne canım yanıyor' diyemedim. Düşüp dizini yaralayan çocuklar gibi ağlamadım. Çünkü biliyordum ki ben ağladığımda kimse yanıma gelmeyecekti.
Beni sevdiğini bilmek istiyorum. Koşulsuz şartsız severmiş ya anneler. Ben de istiyorum. Ama biliyorum bu duyguyu hissedemeyeceğimi.
Şuan tatilin son günü ve akşam yemeğinden önce odamda biraz dinleniyorum. Annemin bana bıraktığı mektubu düşünüyorum. Orada ne yazdığını deli gibi merak ediyorum.
Üzerime siyah kot ve mavi düz bir tişört giydikten sonra siyah sporlarımı giydim. Saçlarımı düzelttikten sonra odadan çıkıp akşam yemeği için restoranda gittim.
Hep beraber yemek yedikten sonra kızların çenesinden kurtulmak için bara gittik. Zaten Nazlı ve ben fazla kalmayacaktık. Ona vermek isteğim küçük bir hediye vardı. Yalnız kalabileceğimiz bir yer ayarlaması için Emir'le konuşmuştum.
Siyah L koltuklara grupça oturduğumuzda Nazlı'yı yanıma çektim. Ama Nazlı benden biraz uzaklaşıp kızlarla sohbete başladı. Benden uzaklaşması her ne kadar hoşuma gitmese de onu bunaltmak istemediğimden bir şey demedim. İçeceklerimizi sipariş verdikten sonra Nazlı kafasını bana çevirdi. 'Ne var?' gibisinden yüzüne baktım.
''Alkol kullanmaman biraz şaşırttı'' dediğinde omuz silktim. Bu akşam içesim yoktu. Onu belinden tutup yanıma yaklaştırdım. Hızla gözlerini çevrede gezdirdiğinde konuştum.
''Korkma, bizi izleyen yok. Zaten olsa da fark etmez'' derken saçlarıyla oynuyordum. Saçlarını çok seviyorum. Hep böyle uzun saçları olmalı. Eğer bu saçları kestirirse büyük bir kavga çıkarabilirim. Bu saç mevzusunu onunla bir gün konuşmalıyım galiba. Nazlı'nın dikkatle bana baktığını hissettiğimde ona baktım. Anında gözünü kaçırdı.
''Gözlerini kaçırma'' deyip bana bakmasını sağladım.
''Ne düşünüyorsun?'' dediğimde derin bir nefes aldı.
''Ben...''
''Sen?''
''Görüyorum'' dediğimde tek kaşımı kaldırdım. Ne görüyordu bu kız?
''Gözlerinden bana karşı olan sevgini görebiliyorum'' dediğinde ifadesiz olmaya çalıştım. Bu da ne demek? Ona hissettiğim bu değişik şeyler sevgi mi yani?
''Bu...bu seni korkutuyor mu?'' diyerek ondan uzaklaşmaya çalıştım. Eğer kötü bir şeyse bu böyle davranmamalıydım.
''Hayır'' diyerek keskin bir cevap verdiğinde emin olamıyordum. En iyisi konuyu değiştirmekti.
''Yarın geri dönüyoruz''
''Evet'' deyip yüzünü astı.
''İzmir'e dönmek istemiyorsun bakıyorum da'' derken gülümsemeye çalıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Serseri#SavNaz#
FanficVücudumun her bir noktası sızlıyordu. Daha ne olduğunu anlamadan bir elini boğazıma dayadı. Az önceki eğlenen ifadesinden eser yoktu. Gayet ciddi ve korkutucuydu ve dişlerinin arasından tıslayarak konuştu. "İlk okul kuralı Savaş bir şey sorarsa cev...