51|Hiç|

1.2K 93 22
                                    

---Savaş---

Akşam yedi buçuktan beri yoldayım. Nazlı'yı evine bıraktıktan sonra gelen telefon rotamı değiştirmeme neden oldu. Artık gerçekleri öğrenmeme az kaldı.

Edirne tabelasını gördüğümde içimde bir endişe oluştu. Gittikçe yaklaşıyordum ve bununla beraber birçok farklı duyguyu beraberimde getiriyordum. Bunağın dediği adrese doğru yol alırken koltuktaki çantaya gözüm takıldı. Akşamın yedisinde o parayı hesabımdan almak hiç kolay olmamıştı. Abim bunu öğrendiğinde zaten beni aramıştı. Ama ona bunu açıklayacak kadar zamanım yoktu.

Küçük bir mola vermek için benzinlikte durduktan sonra derin nefes verdim. Kaç saattir araba kullanmıştım ve yorulmuştum. Arabama yakıt doldurulurken lavobaya gidip elimi yüzümü yıkadım. Kolumdaki saate baktığımda daha yeni beş buçuk olduğunu gördüm. Elime cebime atıp sigara paketimi çıkardım. İçinin boş olduğunu gördüğümde hızla paketi yere fırlattım ve lavobadan çıkıp orada bulunan markete ilerledim.

İki su ve iki paket sigara aldıktan sonra arabamın yanına gittim. Tabi bir yandan sigaramı içmeyi ihmal etmiyordum. Poşeti arabanın koltuğuna attıktan sonra arabanın kaputuna yaslanıp sigaramdan derin bir nefes aldım.

═════════════════════════

Bir gecekondunun önünde durduğumda bakışlarımı etrafta gezdirdim. Sanırım doğru yere gelmiştim. Arabamdaki para çantasını alıp hızla arabadan indim ve duvarları çatlamış, solgun kırmızı renginde olan evin demir kapısına iki kez vurdum. Demir kapı açıldığında karşımda 10 yaşlarında bir kız çocuğu vardı.

''Kime baktın abi?'' dediğinde gözlerimi evin içine gezdirdim.

''Raşit Solmaz'ı tanıyor musun?'' diye sorduğumda kısa bir süre duraklasa da kafasını salladı.

''Evet, içeri de'' dediğinde kapının önünden çekildi. İçeri geçmek için adım attığımda karşıma bir adam çıktı. Bu o olmalıydı.

''Hoş geldin Savaş'' dediğinde bunağın suratına kısa bir bakış attım ve ayakkabılarımı ayağımdan çıkarmak için harekete geçtim.

''Ayakkabılarını çıkartmana gerek yok. İçeri geç'' dediğinde gösterdiği odadan içeri girdim. Eski iki tane çekyat, bir tane küçük tahta masa, eskimiş bir halı, pencerede de yıpranmış bir perde vardı. Çekyatlardan birine oturduğumda karşıma geçip oturdu.

''Çay ister misin?'' dediğinde odanın girişindeki kıza baktım.

''Gerek yok'' dediğimde bunak kafasını salladı.

''Bahar hadi odana'' dediğinde kız kafasını sallayıp gitti.

''Eeee yolculuk nasıldı?'' dediğinde bunağa baktım. Ne saçmalıyordu bu?

''Mektup nerede?''

''Demek hemen konuya geçelim diyorsun. Param?'' dediğimde çantayı gösterdim.

''Çanta da. Mektubu ver'' dediğimde güldü.

''Ne kadar meraklısın öyle'' dediğinde cebinden bir zarf çıkardı.

''İnşallah beni kandırmıyorsundur. Yoksa kafanı koparmaktan hiç çekinmem'' dediğimde güldü. Mektubu bana uzattığında elinden hızla aldım. Üzerinde 'Oğluma' yazısını gördüğümde bakışlarım sabitlendi.

''Mektubunu da aldığına göre paramı ver'' dediğimde çantayı alıp sertçe ona fırlattım. Çantayı açıp paralarını kontrol ederken sırıtıyordu.

Serseri#SavNaz#Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin